Fatih Altaylı: Tek suçlu müteahhitler mi?

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Müteahitler hakkında davalar birer ikişer açılmaya başladı. İnşaatları yapanlar hakkında işlemler başlıyor.

Ancak konu burada da bitmiyor.

O inşaatların yapıldığı dönemlerin belediye başkanları, o dönemin Fen İşleri Müdürleri, o dönemin kontrolörlerini de unutmamak gerek.

Çünkü onlar da en az müteahhitler kadar suçlu.

Hırsız suçlu da, hırsıza göz yuman, hırsızlığa karşı koyulmuş yasaları uygulamayan ve uygulatmayan saçsuz mu?

Değil elbet.

Bu nedenle savcılarımızın bu davaları geniş tutmaları gerekiyor.

Deprem felaketinde zincirleme bir suç şebekesinin varlığı ortaya çıktı.

Bu şebekenin sadece bir ayağını kırmak, haksızlık olur...

İki açıklama

OKURLARDAN gelen iki tepki var. Bir bölümü diyor ki: ‘‘Fatih niye e mail adresin yok?’’

Yok, çünkü bir işe yaramıyor.

Nedenini anlatayım. Sevenimiz kadar sevmeyenimiz var.

Ve bunlar e mailimi bloke ediyorlar.

Öyle ki, zaman zaman Hürriyet'in tüm sistemi etkileniyor. On binlerce küfür, tehdit ve hakaret e mailini peş peşe yolluyorlar. Öyle olunca gerçekten bir mesaj içerenleri bunların arasından ayıklamak imkánsız hale geliyor.

Bu nedenle bilgi işlem servisimiz e mailimi kapatmak zorunda kaldı. Teke Tek'in yayın saatiyle ilgili beni suçlayanlarınız var.

Ben gecenin bir yarısında ekrana gelmeye çok mu meraklıyım zannediyorsunuz.

Ama ne yazık ki, Televoleler arasındaki rekabetten dolayı geçe kalıyorum. Ve ben de izleyiciler kadar mağdurum. Ancak Türkiye'de televizyonculuk böyle.

Geçen pazartesi 23.15'te yayına girmesi gereken program Televole 1 saat uzayınca 24.30'da girdi. Ben ne yapayım...

Saygı oturuşta değildir

ECEVİT-Clinton görüşmesinde Clinton'ın koltuğun kenarına ilişmesi ve Ecevit'in de karşısında hesap verir pozda görünmesi dün gazetelerin birinci sayfasını süsleyen fotoğraftı.

Okurlar bu poza yoğun tepki gösterdiler.

Bence bu tepki gereksiz.

Çünkü bu duruşun altında bir anlam aramanın gereği yok.

Clinton'ın o duruşu, Blair'in ‘‘Dear Bülent!’’ diye mektup yazması, bir küçük görme, bir aşağılama mesajı değil.

Tam aksine, uluslararası ilişkilerde dost olduğu düşünülen ülkelerin liderleri arasında sıcak bir ilişki yaratmaya dönük ‘‘vücut dili’’ mesajları, samimiyet gösterileri.

Ecevit'in Clinton karşısındaki duruşuna gelince, o da Bülent Bey'in doğal duruşu.

Bülent Bey basın toplantısında gazetecilerin karşısında da aynı şekilde duruyor, yolda karşılaşıp konuştuğu vatandaşın karşısında da.

O da Bülent Ecevit'in vücut dili.

Ne yapsın yani, Clinton koltuğun kenarına çömdü diye, yere basan ayağına çelme takıp düşürsün mü, yoksa bacak arasına tekme mi atsın?

Sonra da ‘‘O duruşa bu vuruş’’ mu desin?

Emin olun ki, Bülent Ecevit de bir sandalyeye oturup, ayağını sehpaya uzatsa Clinton ve Amerikan halkı da ona alınmazdı.

Bu basit bir kültür farkı belki de.

Saygıyı ve sevgiyi duruşta, oturuşta aramak.

Bizde öyledir.

Memur amirin karşısında esas duruşta bekler. Amir odadan çıkınca arkasından söver. Oysa Amerika'da Başkan'ın danışmanlığını yapan Harvard'lı 25 yaşındaki tıfıl Başkan'ın karşısında ayağını Başkan'ın burnuna sokacakmışçasına bacak bacak üstüne atar.

Başkan da ‘‘Karşımda bacak bacak üstüne atmak ha. Atın bu yezidi işten’’ demez.

Onun için bu fotoğraf sizi kızdırmasın.

Arkasını dönünce madik atmaktansa, karşısında bacak bacak üstüne atmak iyidir.

Tansu da mı bunamıştı?

ECEVİT bunadı mı, bunamadı mı? Bu saçma tartışma sürüyor.

Yahu beyler yapmayın.

Tansu Çiller bu ülkede yıllarca gaftan öte gaflar yaptı.

Olayları, tarihleri, yerleri, kişileri kısaca her şeyi birbirine karıştırdı.

Ona niye ‘‘Bunadı mı acaba?’’ diye sormadınız!

Ayıptır...

Hadi diyelim ki, Bülent Bey bunadı diyenler haklı...

Peki bu millet bir bunağı başbakan seçmeye utanmadı mı!

Odalar da gereğini yapsın...

SANAYİ Odaları'nın başkanlarını uyarmak boynumuzun borcu.

Biliyoruz ki, müteahhitler sanayi odalarının, mimarlar ve mühendisler de kendi meslek odalarının üyesi.

Bu odaların da kendi açılarından soruşturma başlatıp yargı sürecine yardımcı olmaları şart.

Mimar ve Mühendis Odaları bunu başlattılar.

Benzer bir tutumu sanayi odalarından da bekliyoruz.

Onlar da üyeleri olan müteahhitleri soruşturmak, yargıya yardım etmek ve yargı sürecine kararına bağlı olmaksızın, kendi kuralları doğrultusunda suçlu buldukları üyelerini odalardan atmak zorundalar.

Hırsız müteahhidi sanayi odasında üye olarak korumak, o odaların namuslu ve onurlu üyelerine hakarettir.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ

İlkeli ve seviyeli kelimeleri bir anlam ifade ettiği zaman...



Yazarın Tüm Yazıları