Fatih Altaylı: Nerede bu Deprem Konseyi?

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

FRANSIZ araştırma gemisi Le Suroit geldi ve Marmara Denizi'nde ilk ciddi ve kapsamlı araştırma başladı.

Ancak bu ciddi ve kapsamlı araştırma kafalardaki soruları ortadan kaldıracağına, daha fazla soru işareti yarattı.

Çünkü sismik araştırma gemisinin yaptığı araştırmanın sonuçları, bilim adamlarının kamuoyu önünde tartışmaya başlamasına neden oldu.

Marmara'da iki fay varmış.

Ama bunlar tekmiş.

Tek parçada da kırılabilirlermiş, çift parçada da kırılabilirlermiş.

Çift parçada kırılırlarsa 7 büyüklüğünde bir deprem olurmuş.

Tek parçada kırılırsa 7.6 büyüklüğünde bir deprem olurmuş.

Mış mış da muş muş...

Bütün bu söylenilenlerin yanlış olduğunu söyleyen bir başka grup bilim adamı ve bu söylenilenlerin yanlış olduğunu söyleyenlerin söylediklerinin de yanlış olduğunu söyleyen bir diğer grup bilim adamı da var.

Ve işin kötüsü, bu tartışma bir bilim kurulunda, bir bilimsel toplantıda değil, televizyon ekranlarında yapılıyor.

Ahmet Bey ATV'den tek parçada kırılır 7.6 olur diyor, Mehmet Bey Kanal D'den iki parçada kırılmazsa dişimi kırarım diye karşılık veriyor.

Star Haber'in uzmanı Ali Bey, saçı bitmedik yetimin hakkını tek parçada kırılacak faya yedirmeyeceğini söylüyor.

Reha Muhtar ise her nerede kırıyor ve kırılıyorsa, Show Haber'in o faya ulaşacağını söylüyor.

Yakında depremden anladığı iddia edilen bilim adamlarımızın ekranlarda ‘‘Ona öyle demezler’’ düzeyinde bir tartışma başlatmasını bekliyorum.

Yani anlayacağınız, boşu boşuna onca para verip Fransa'dan gemi getirtiyor, araştırma yaptırıyoruz.

Çünkü tartışmalar hiçbir bilimsel temel, hiçbir gerçek veriye bakılmadan sürüp gidiyor.

Ve ülkeyi yönetenler, tartışmayı sanki trenler üzerineymişçesine izliyorlar.

Oysa bu ülkenin yeni kurulmuş bir Deprem Konseyi var.

Bu tartışmalar o konseyde yapılsa ve daha sonra da hükümet veya daha da iyisi Deprem Konseyi sözcüsü tarafından halka açıklansa daha iyi olmaz mı?

Bilim adamı adı altında dolaşıp depremden rant yemeye çalıştığı belli olan üç beş soytarının milletin kafasını karıştırmaya ne hakları var?

Bu aydınlarla bu kadar aydınlık!

AÇIK Radyo RTÜK tarafından cezalandırıldı. Program sırasında Bukowski'nin bir kitabı okunduğu için 15 gün kapatılacak.

Bu siyasi taraf olmayan radyolar arasında alınmış en uzun süreli ceza.

Bundan uzun bir cezayı 1 ay kapatmayla daha önce Radyo Foreks almıştı.

Açık Radyo ile ilgili kapatma kararı açıklandığından beri, Türkiye'nin sözde aydınları, Açık Radyo'nun cezalandırılmasını sürekli olarak haber ve eleştiri konusu yapıyorlar.

Özellikle Milliyet Gazetesi konuya sahip çıkıyor.

Bu güzel bir durum.

Ancak şimdi size bu kişilere neden ‘‘sözde aydın’’ dediğimi anlatmam gerek.

Bunlar sözde aydın, çünkü bunlar, kapatma kararlarına ‘‘radyosuna göre’’ tavır alıyorlar.

Açık Radyo'da eşleri, dostları olduğu için Açık Radyo kapatılmamalı.

Ama Radyo Foreks'te eş, dost ve dahi akraba olmadığından o kapanabilir.

Bu fikre varmamın nedeni ise bu ‘‘dandik aydınlar’’ın Radyo Foreks'in kapatıldığı günlerde bu radyoya en küçük bir destek dahi vermemiş olması.

Üstelik de, bu ‘‘aydın gazeteciler’’in Radyo Foreks'in kapatılmasına daha fazla tepki göstermeleri gerek.

Çünkü Radyo Foreks'in kapatılma gerekçesi bir haber.

Oysa Açık Radyo'nun kapatılma gerekçesi müstehcenlik.

Bukowski okur musunuz bilmem?

Ben okurum.

Hatta geçtiğimiz haftalarda bu köşede ahlaksız edebiyata örnek olarak vermiştim Bukowski'yi.

İyidir, hoştur da, gün ortasında radyoda okunacak şey değildir.

Daha açık söylemek gerekirse, çocuğumun belirli bir yaşa gelmeden Bukowski okumasını da istemem.

Ama bizim ‘‘Aydınlar’’ Bukowski okunan radyonun kapatılmasına karşı çıkarlar, haber okunan radyonun kapatıldığını görmezden gelirler.

Onların aydınlığı da Türkiye'yi bu kadar aydınlatır işte.

NOT: Belki, bundan böyle ben de Radyo Foreks'te Boris Vian okutmalıyım ki, bu radyoya da ‘‘aydın’’ desteği olsun.

500 milyarı vakıflar için isteyeceğiz!

‘‘KİM 500 Milyar İster?’’ adlı yarışma programının kanserli bir genç kıza yardım için yapılmasını doğru bulmadığımı yazmıştım.

Çünkü genç kızın annesinin gazeteci olması ve yarışmayı düzenleyen MEDYAPIM'a ulaşıp, durumunu aktarabilecek kanallara sahip olmasının, bu genç kızımıza bir ayrıcalık kazandırdığını ve yarışmanın bundan böyle her başvuran hastaya yardım etmek durumunda olması gerekeceğini belirtmiştim.

Ve yarışmanın yardım maksatlı yapılacaksa, kişiler değil, vakıflar veya hastaneler için yapılması gerektiğini yazmıştım.

Programın yapımcısı sevgili dostum Fatih Aksoy, programın formatını elinde bulunduran yurtdışındaki firmayla görüştükten sonra müjdeyi verdi.

Bundan böyle belirli sayıda ‘‘Kim 500 Milyar İster?’’ yarışması, toplum sağlığı için çaba gösteren vakıflar için yapılacak.

Bu belirli sayıda yarışmaya basın ve sanat dünyasının ünlüleri katılıp yarışacak.

Tabii sanat derken, Televole tipi sanatçılardan söz etmiyorum.

Fatih'e, gösterdiği duyarlılık için teşükkür ediyorum.

Kenan Işık'ın karşısında oturmak, benim için bir keyif olacak.

Şimdi MEDYAPIM'dan yarışmanın tarihini bekliyorum.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Hırsızın bile emanete hıyanet etmediği günler geri geldiği zaman.

Yazarın Tüm Yazıları