Fatih Altaylı: Böyle sisteme böyle genel müdür

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Her şeyimiz yarım yamalak. Her şeyimiz baştan savma. Allahlık.

İşte TÜPRAŞ.

Küçücük yangını, büyütüp bölgesel bir felaket haline getirmeyi başardığımız yer.

Tek bir tankta başlayan yangın, TÜPRAŞ yönetiminin beceriksizliği ve vurdumduymazlığı yüzünden trilyonlarca liralık bir zarara dönüştü.

İzmit Büyükşehir Belediyesi'nin, depremin ilk saatlerinde yaptığı yardım önerisini, ‘‘Biz kendimiz söndürürüz’’ diyerek reddeden ve sonra da yangını bırakıp kaçan TÜPRAŞ yönetimi.

Bakın dünyanın en büyük petrol şirketinin Tetnik İş Güvenliği sorumlularından, arkadaşım Babür İmirzalıoğlu ne diyor:

‘‘On bir yıldır bakım ve teknik işgüvenliği konularında çalışıyorum. Sırasıyla Gabon, İngiltere ve Hollanda'da görev yaptım. Şimdi de Tayland'dayım.

Petrol yüklü tank sahalarının yangın söndürme ve kurtarma düzenleri üzerine çalışmalar yaptım.

TÜPRAŞ'ta yaşananlar tam bir sorumsuzluk ve beceriksizlik örneğidir.

1. Bu çapta bir tesisin tek bir tankta çıkan yangını tamamen kendi imkánlarıyla söndürebilmesi lazımdır. Zira herhangi bir nedenle, tek bir tankta yangın çıkması yüksek bir ihtimaldir. Petrol yüklü tank yangınlarında amaç söndürmeden ziyade (şayet tank köpük sistemi ile donatılmamış ise), yangının diğer tanklara sıçramaması için soğutma işlemidir. Bunun için yanan petrolün miktarı, tanklar arası uzaklık, olabilecek en şiddetli ve ters rüzgár ve diğer bütün etkiler hesap edilerek yangın söndürme sisteminin kurulmuş olması lazımdır. Kurulan sistem hem cihaz, hem de işgücü organizasyonu yönünden sürekli test edilir.

2. Elektrik kesilmesi veya su hatlarının patlaması hiçbir şekilde mazaret olamaz. Zira yangın söndürme sistemi kendi güç sistemini taşımak zorundadır. Ayrıca su sistemi de ağ biçiminde kurulmalıdır ki, bazı hatların zarar görmesi durumunda gereken su diğer bölümlerden sağlanır. TÜPRAŞ gibi deniz ve göl yakınında bulunan bir tesiste su sıkıntısı çekilmesi akıl alacak bir olay değildir. Biz çölün ortasında bile bu tür yangınlarla savaşacak sistemler kuruyoruz.

3. Avrupa ülkelerinde bu tür tesisler 'Safety Case' denilen bir belge ile her türlü olası felakete karşı tasarım ve operasyonel olarak hazırlıklı olduklarını ispatlamak zorundadırlar. Safety Case değişik risk hesaplama metotlarından oluşur. Türkiye'de bu bir gereklilik değilse, ciddi bir yasal boşluk var demektir.

4. Bu tür tesislerin yöneticileri yasal yönden sorumluluk taşırlar. Bu yüzden de teknik bilgiler dışında özel eğitim görürler. Mesela ben Kuzey Denizi'nde bir platform yönetecek seviyede ve bilgide olmama rağmen, böyle bir sorumluluğu almadan önce tam 6 ay kriz yönetimi konusunda eğitim almam ve bu eğitim sonunda bir sınavdan geçmem gerekir. Görünen o ki, TÜPRAŞ'ta hiçbir yönetici böyle bir bilgi sergileyememiştir.’’

İşte evrensel standartların bir özeti.

Şimdi TÜPRAŞ'ın genel müdürünü ve diğer sorumluları sorumlu tutacağız ve cezalandırılmalarını isteyeceğiz.

İyi de genel müdürün suçu ne?

Asıl suçlu, genel müdürün niteliklerini ortaya koymadan genel müdür atayan sistem değil mi?

Bu adamı bakanlıktan acilen alın

SAĞLIK Bakanı Osman Durmuş bu depremde yıkılanlar arasında.

Amerikalılar hastane olsun diye gemi yolluyor, Sağlık Bakanı ‘‘İstemez bizde var’’ diyor.

Bok var.

Ermenistan yardım ediyor, Ermenistan'dan diye istemiyor.

Yunanistan'a dahi burun kıvırıyor.

Bir kafa bu kadar mı çağdışında kalır.

Bölgeden sağlık gereci isteyen çığlıklar yükseliyor, Bakan ‘‘Her şeyimiz var’’ diye nutuk atıyor.

Bakan'ın danışmanı Türkiye'nin işe yarayan tek grubu olan AKUT için ‘‘Şov yapıyorlar’’ diyebilecek kadar küstahlaşıyor.

Bakan Durmuş aç yatıp kuyruğu dik tutmaya çalışıyor .

Ama zamanı değil.

Enkaz altında veya sokakta kanlar içinde yatan adamın kesesinden kahramanlık yapılmaz.

Orada yatan adama kuyruğu dik tut diyemezsin. Ayrıca da insanlığın ne milliyeti ne de milliyetçiliği olur.

Bu sağlık bakanı, depremin sarsıtısı geçmeden bakanlıktan uzaklaştırılmalı. Ecevit bunu yapmak zorunda.

Hatta Ecevit'ten önce Bahçeli.

Alın şu adamın istifasını. Yoksa halk yakaladığı yerde paralayacak.

Soluğumuzu hemen tüketmeyelim

YARDIM kampanyaları inanılmaz bir süratle başladı ve sürüyor.

Ancak kampanyaların dezorganize olması yardımların ziyan olmasına yok açıyor.

Sevgili okurlar, yardımlar şimdilik yeterli.

Tıbbi malzeme ve temizlik malzemesi dışında biraz yavaşlayalım.

Unutmayın ki, bu felaket gelip geçici değil.

Yıllarca bu afetin acılarını sarmaya uğraşacağız.

Hızlı koşup çabuk yorulmayalım.

Uzun soluklu bir yardım kampanyası yapacağız.

Yıllarca yara saracağız. Onun için barutumuzu dikkatli kullanalım. Şu anda gereksiz yere büyütülen bir yardım kampanyası, ziyan olan yardımları görenlerin şevkini kıracaktır. Bunun için akılcı davranalım.

Soluğumuzu hemen tüketmeyelim.

Daha evler, yollar inşa edeceğiz.

Fabrikalar kuracağız. Ama enerjimizi ilk gün tüketirsek, bunları yapamayız. Şimdilik yardım gerektiği kadar.

Bunun için özellikle radyoları izleyin.

Bu kadar dayandığına şükredin

BOŞU boşuna müteahhitlere kızıyorsunuz.

Hiç onlara kızmayın. Asıl aşağılık olan, gerçek şerefsizler belediyeler. Müteahhit daha çok kár etmeye niyetlidir. Onun işi ucuza mal edip, pahalıya satmaktır. Bana sorarsanız, bu aşağılık istemde müteahhitler yine sorumlu ve iyi niyetlidirler. Yemin ederim ki öyleler. Bu hırsızlık ve soygun düzeninde birkaç binanın bile ayakta kalması mucizedir.

Müteahhitler az bile çalmıştır.

Bu sistemde 4 şiddetine dayanacak binayı yapan müteahhidi kutlamak gerekir.

Çünkü denetim sıfırdır. Örgütlü hırsızlık ve talana belediyecilik denilen bir ülkede müteahhitleri kutlamak gerekir.

1 kat bile ev yapılmayacak bir bölgede 8 kata izin veren, kaçak binayı partiye bağış veya başkana bağış yoluyla görmezden gelen, hatta ruhsatlayan belediyedir asıl şerefsiz olan.

Devlet binalarında da durum farklı değil.

Kontrol mühendisi üç kuruşa satılırsa, satılmayan mühendis satılan genel müdür tarafından işten atılırsa, satın alınmayan genel müdür satılan bakan tarafından sürülürse, satılmaya müsait olmayan bakan başbakan tarafından bakan yapılmazsa, ihaleleri peşkeş çekmeyecek başbakan parti örgütü tarafından istenmezse müteahhidin ne suçu var. Böyle yönetilen bir ülkeye, 5 richtere dayanan bina çok bile.

Yılmaz nerede?

DEPREMİN meydana geldiği günden beri eski Başbakanlardan ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz ortalarda yok.

Vatandaşlar telefonla ve faksla soruyor, ‘‘Mesut Yılmaz nerede?’’ diye.

Bilen yok. Bakanları ortada. Cumhur Ersümer ilk günden beri koşturup duruyor. Yaşar Okuyan depremin ilk saatlerinden beri Yalova'da savaşıyor.

Yılmaz ise ortada yok.

Kimi münafıklar yurtdışında olduğunu söylüyorlar.

Fay hattı üzerinde olmayan casinolara bakmamızı tavsiye ediyorlar.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Depremler, evlerden önce köhne yönetim anlayışlarını yıktığı zaman.



Yazarın Tüm Yazıları