Fatih Altaylı: Başbakan adalete güvenmiyorsa!






Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

MESUT Yılmaz hızını alamıyor. Enerji Bakanlığı'yla ilgili soruşturma ve dava sürecinde Yılmaz ciddi bir ‘‘panik atak’’ içinde. Her gün, her konuşması bu konuyla ilgili.

Oysa Ersümer, cumhuriyet tarihinde Yüce Divan'a gitmesi söz konusu olan ilk bakan değil.

Bırakın cumhuriyeti, ANAP'ın da şimdiye dek 3 bakanı Yüce Divan'lık oldu; bunlardan biri mahkûm olurken, diğer ikisi aklanıp şanla şerefle Meclis'e geri geldiler. Yani anlayacağınız, Yüce Divan'a gitmek ille de mahkûm olmak anlamını taşımıyor.

Ersümer ise daha Yüce Divan'lık değil. Sadece Yüce Divan ihtimali var. Ve bu ihtimal bile Yılmaz'ı köpürtüyor. Yılmaz her gün, toplumun her kesimini suçlayan açıklamalarla biraderi Turgut Yılmaz'ın tabiriyle, ‘‘adamını’’ savunuyor.

Savunsun savunmasına da, başkalarını suçlayarak savunma olmaz ki! Mesut Yılmaz, başta yargı olmak üzere herkesi suçluyor.

Ve Türk adaletine güvenmediğini açıkça ilan ediyor.

Peki bir eski başbakanın, bir başbakan yardımcısının güvenmediği Türk adaletine biz nasıl güvenelim?

O adalet eğer Mesut Yılmaz'ın dediği gibi komplolar kuran bir adaletse, sadece ANAP'lılara mı komplo kuruyor?

Ya bugüne kadar o adalete sığınanlar!

Mesut Yılmaz, kendini ve partisini kurtarmak için her yere saldırırken, sözlerinin anlamını kavrayamıyor olmalı.

Çünkü yıllarca bu ülkeyi yönetmiş bir insan, eğer o ülkenin adaletine güvenemiyorsa, suçu en başta kendinde aramalı.

Şalk artık sussun

ÜLKEDE bir had sorunu var. Kimse haddini bilmiyor. Had bilinmeyince de, herkes herkesin işine karışmaya başlıyor.

Bu ülkede yıllardır siyasetin, daha doğrusu yürütmenin yargıya müdahalesini eleştirdik.

Şimdi bakıyorum, yargı da yürütmeye müdahil olmaya başlamış. Yargı, hukuk açısından elbette yürütmeye müdahil olur, ama durum tam o değil.

Ankara DGM Savcısı Talat Şalk'ın iddianamesi son derece siyasi yaklaşımlarla dolu.

Savcı Şalk bu fikirlerini bir vatandaş olarak dost meclislerinde elbet söyleyebilir.

Ama kritik bir soruşturmanın ortasındaki DGM Savcısı olarak bunlar söylenmez.

DGM'lerin kuruluş kanununda, bu mahkemelerin hükümetlerin programlarını yargılamak ve onların istifa etmeleri gereken zamanları belirlemek gibi bir görevlerinden söz etmiyor.

Yine DGM savcıları için, ‘‘Hükümetleri izler. İcraatını değerlendirir ve istifa etmeleri gereken zamanı açıklar. İstifa etmemeleri halinde dava açarlar’’ diye bir görev tanımı da yapılmamış.

Aynı şey, bilirkişiler için de fazlasıyla geçerli.

Talat Şalk'ın yaklaşımları, binbir güçlükle hazırlanan Beyaz Enerji iddianamesini zayıflatmaktan, suçluları kamuoyu önünde haklı duruma geçirmekten başka bir işe yaramıyor.

Arkasında hassasiyetle durduğumuz, milletçe uğruna bir siyasi bunalıma dahi razı geldiğimiz bir davada, boşboğazlık sonucu davayı kaybetmeye ve gerçek suçlulara ulaşılmadan işin kapatılmasına tahammülümüz yok.

NOT: Bu yazı, cumartesi gününden bu yana yer yokluğundan yayınlanamadı.

Moskova'yı unuttuk sanma

YILMAZ'ın esip gürlemeleri hoş da, eğer hafızanız sıfırlanmışsa bir kıymet arz ediyor.

Yılmaz dün telefon dinlemelerinden duyduğu rahatsızlığı iletiyor. Tamam ama, kardeş sen telefon dinlerken iyi de, başkası dinlerken mi kötü? DGM'ye ifade veren bir polis müdürü, Mesut Yılmaz'ın başbakan olduğu dönemde bazı telefonların dinlenmesi için bizzat talimat verdiğini açıklıyor. Dün onun bunun telefonunu dinleten bir insan, bugün hangi hakla telefon dinlenmesinden rahatsız oluyor? Üstelik de bugün söz konusu olan yargı kararıyla yasal bir dinleme, diğer tarafta başbakanın keyfi telefon dinletmesi. O kadar olur diyorsanız, Yılmaz'ın defterinden başka sayfalara bakalım. Mesela, unutmamamız gereken Türkbank sayfasına. Gece yarısı Başbakanlık konutunda Türkbank'ın satışı için Kamuran Çörtük'le pazarlık yapan kimdi? Ben değildim!

Üstelik de Çörtük talip olsa bir derece. Değil. Sadece aracı. Komisyoncu. O bankanın satıştan nasıl döndüğünü, devlete 600 milyon dolara patladığını ve bu nedenle Bank Ekspres'in de 350 milyon dolar yükle devletin eline düştüğünü herhalde hatırlıyorsunuz.

Hadi bunlara Yılmaz iyi kötü bir yanıt veriyor. Ya o meşum Moskova mahreçli fotoğraf. Bir masa.

Masada Ruslar ve Yılmazlar.

Bir tarafta Gazprom yetkilileri, diğer tarafta Mesut Yılmaz ve Turgut Yılmaz.

Arada da Şarık Tara. O fotoğrafın içerdiği anlam hálá meçhul.

Şarık Tara'nın günahını almak istemem, Moskova'da Yılmaz'a ihtiyacı yok, ama Yılmaz ailesi orada ne yapıyor hálá merak ediyorum.

Yılmaz iyi gürlüyor da, birilerinin hálá bir miktar hafızası olduğunu unutmasa iyi olur!

Tanrıkulu: İzinsiz alamazlar

SANAYİ ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün silah ihalesiyle ilgili yazıma bir yanıt yollamış.

Yerli sanayinin korunması için her türlü tedbiri alacağını söyleyen Tanrıkulu, Emniyet'in Devlet İhale Kanunu'nun 51. maddesi gereğince kendilerine müracaat etmeden ihale yapamayacağını, söz konusu tabanca ihalesi için de henüz bir başvurunun olmadığını bildirmiş.

Emniyet Genel Müdürlüğü'nün Sanayi Bakanlığı'na başvurup vurmadığını bilemem.

Ancak tabanca dış alımı için ihaleye çıktığını biliyorum.

Sevgili Ahmet Kenan Tanrıkulu da bilse iyi olur!

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Rüşvetle mücadeleyi, yıllardır Türkiye'de rüşvetle iş bitiren yabancılara bırakmadığımız zaman.

Yazarın Tüm Yazıları