Fatih Altaylı: Anayasa gayri meşru ise Yargıtay da gayri meşru

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Yargıtay Başkanı'nın adli yılın açılış törenine davet ettiği özel konukların kimliklerine dikkat ettiniz mi?

Muharrem Sarıkaya'nın yazısından başka bir yerde göremediğim ilginç bir detaydı bu.

Laikliğe sahip çıkan Yargıtay Başkanları'nın aksine laikliğe saldıran Sami Selçuk, bu çok özel konuşmasını dinlemeleri için Mehmet Altan, Gülay Göktürk ve Ali Bayramoğlu'nu davet etmiş.

Asaf Savaş Akat'ı da etmiştir de, herhalde o gelememiştir.

İkinci Cumhuriyet taifesi kimi eksiklerle de olsa oradaymış.

Özel davetli sıfatıyla.

Yargıtay Başkanı Selçuk, Abdurrahman Dilipak'ı da davet etmiş midir diye düşünüyorum?

Ya da Akit'te bütün gün Türkiye Cumhuriyeti'ne sövenleri.

Bu adamlar cumhuriyete sövebilirler.

Ancak o ülkenin en önemli adalet kurumlarından birinin başındaki adam, cumhuriyetle var olan bu kurumda düzenlenen törene bunları çağırmaz.

Ve Yargıtay Başkanları meşru olmayan kurumların başında oturmaz.

Yargıtay Başkanı Selçuk, Anayasa için ‘‘Meşru değildir’’ diyor.

Anayasa meşru değilse, o Anayasa'nın 154. maddesi gereği var olan Yargıtay da, o Yargıtay'ın Başkanı da meşru değildir.

Onurlu insanlar, meşru olmadığını düşündükleri kurumların başında oturmazlar.

Üretim ve tüketim canlanmadan deprem yaraları sarılamaz

DEPREM sonrası en önemli şey, ekonomiyi canlı tutabilmek.

Çünkü depremin meydana geldiği bölge sanayi üretiminin en fazla olduğu yer.

Bu, üretimin de, tüketimin de en çok bu bölgede yapılması anlamını taşıyor.

Üreten kazanıyor, kazanan tüketiyor.

İlk belirlemelere göre, sanayi üretimi depremden büyük yara almadı.

Sanayi üretime devam edebilecek güçte. Üretim sürer ve deprem bölgesinde üretime katılanlar bu üretimden pay alırlarsa yaralar çok hızlı sarılır.

Depremzedeler devlete yük bile olmadan kendi yaralarını kendileri sararlar.

Bunu sağlamak için devletin yapması gereken tek şey var; üretimin tüketilmesini sağlayacak önlemleri almak.

Deprem bölgesinde üretilen malları Amerika'ya kotasız satmak kadar, yurtiçinde de bunların tüketimini artıracak önlemler almak gerek.

Üstelik bu önlemleri almak için, gidip Amerikan ticaret bakanı ile pazarlık etmek, yakarmak gerekmiyor. Oturup akıllı bir karar alıyorsunuz yetiyor.

Çözüm başkasının değil, Türk hükümetinin iki dudağı arasında oluyor.

İhracatı artırmak elbette ki büyük önem taşıyor, ama iç piyasayı canlandırmak da en az o kadar önemli.

Bu yüzden de hükümetin deprem şokunu bir an önce atarak acil düzenlemelere gitmesi şart.

Deprem sonrası Af ve Sosyal Güvenlik Yasaları'nı çıkarmaktan çok daha acil olan, ekonomik canlanmayı hızla başlatacak önlemleri almak.

Ne var ki, depremin yarasını ‘‘salma’’ çıkararak sarmaya çalışanlardan, bu yönde bir çaba beklemek, biraz safdillik olsa gerek.

Neden 73'lülere kadar?

DÜNKÜ askerlik yazısında bir hata yapmışım. 1972 yerine, 1973 yazmışım.

Yasa 1973 doğumluları değil, 1972 doğumluları kapsıyor.

Ancak hata önemli değil. Çünkü yazının aslına etkisi yok.

Ne fark eder ki, 72 deseniz 73'lüler, 73 deseniz 74'lüler ‘‘Niye biz değil?’’ diye soracaklar.

Haklı da olacaklar.

Genelkurmay bu konuda ‘‘Olabilir’’ diyerek bir yol açtı.

Fakat neden 72 doğumlulara kadar olduğu konusunda hiç kimse bir şey diyemiyor.

Mantık ne?

Gerekçe ne?

Devletin önemli bir kademesini işgal eden bir zatı muhteremin 72 doğumlu oğlu veya torunu, ya da yeğeni mi var?

Yoksa birisi ‘‘72 olsun’’ dedi ondan mı?

Ne olur birisi yanıt versin de bileyim.

Neden böyle bir sınır koyuldu?

Hiçbir mantığı olmayan, garip bir sınır. Hiç kimse yanıt vermiyorsa, bari Genelkurmay versin.

Desinler ki, ‘‘Evet biz öyle istedik’’.

Bu arada askerdeki arkadaşım aradı. ‘‘Beni yazmışsın’’ dedi ve sordu: ‘‘Ne o, bizim için umut var mı?’’

Cevap veremedim. Ben de onun adına tekrar soruyorum:

‘‘Silah altında olanlar da bu bedelli meselesinden yararlanabilecekler mi?’’

Dinar hesabı kapatıldı

DİNAR depremi için toplanan yardımların Burhaniye Ziraat Bankası'nda hálá durduğunu yazmıştım.

Afyon Valiliği konuyla hemen ilgilendi.

Vali Ahmet Özyurt, Burhaniye Ziraat Bankası şubesi ile ilgili soruşturma açılması için Ziraat Bankası Genel Müdürü Osman Tunaboylu'ya bir yazı yazmış.

Ziraat Bankası ise bana yolladığı yazıda, ‘‘... düşük bakiyeli bir hesap niteliği taşıyan bahis konusu hesap, 23.08.1999 tarihinde kapatılarak bakiyesi Marmara Bölgesi'nde meydana gelen deprem felaketzedelerine yardım hesabına aktarılmıştır’’ diyor. Yani banka yıllardır faizsiz olarak elinde tuttuğu parayı ben yazdıktan sonra aktarıyor.

Aferin onlara.

Bu arada okurlar sık sık soruyorlar. Pek çok banka yardım için hesap numaraları veriyor, hatta kimi kuruluşlar kendi çalışanlarından para toplamak için hesap açtılar. Bu hesaplarda biriken paraların faiz durumu ne?

Daha açık sormak gerekirse, bu paraların faizleri hesaba mı ekleniyor, yoksa hesabı açanlar tarafından yutuluyor mu?

Her türlü yanıt burada yayınlanacaktır.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Varlıklarını 12 Eylül'e borçlu olanlar, 12 Eylül'e sövmedikleri zaman.



Yazarın Tüm Yazıları