Evli kadının flörtü

Çok hoşuma gitti, bu konuda yolladığınız mailler. Yine çok damardan ve samimiler. Teşekkürler...

EŞİM KIYAMETİ KOPARTTI AMA

Evet! Evet! Evli kadınlar da flört eder. Niye etmesin? Kadın-erkek fark etmez, hepimiz beğenilmek isteriz. Birdenbire özgüvenimiz yerine gelir, hayata bakışımız değişir. "Mutluyum" deriz, "İyi ki varım" deriz. Örnek babam! Benim babamın, kısık gözleri vardır ve rengini anlamak zordur. İşi gereği, her gün bir sürü kadınla birlikte. Geçen gün, yabancı müşterilerinden biri ona, "Sizin gözleriniz gibi olive yeşili bir elbise arıyorum" demiş. İnanamazsınız nasıl mutlu oldu. Birden bire sanki on yaş gençleşti, daha bir dik yürümeye başladı, gözleri parladı. Ben de babamın kızıyım. Daha geçen hafta sonu, eşimle arabamızın üzerini açıp, gezmeye çıktık. Trafiğin sıkışık olması dolayısıyla, o güzel gözlü adamla yan yana ilerlerken, göz göze de geldik. Aman Allah’ım! O ne güzel gözlerdi öyle. Bana telefonunu göstererek, "Numaran ne?" diye sordu ama sadece dudaklarını oynatarak, ben de kolumu uzatarak bir kartvizit verdim. Eşim kıyameti kopartmaya başladı. "Eee ayıp, bu kadar da olmaz!" diye. Oysa, verdiğim kartvizit, eşime aitti... (Yeşim.)

- Çok güzel hikayeymiş. Söylememişsiniz... Ama o güzel gözlü adamın kocanızı arayıp aramadığını merak ediyorum!

ADINI FLÖRT KOYMAK NİYE?


Havaalanında yaşadığın deneyimi anlatmışsın, iyi etmişsin. Lakin, adını ’’flört’’ koymak niye? Yanına güzel bir kadın yaklaşsa ve hep hayalini kurduğun ülkelere seyahat etmek üzere olsa, aynı sevinç ve özenme hissiyle onunla sohbet etmek istemez miydin? Ya da Afgan bileziğini tek ayağı savaşta kopmuş bir Amerikan askeri taksa, yanına gelse otursa ve seninle sohbet etse... Flört etmenin, pastanelerin üst katında elleşmek olarak görüldüğü bir toplumda, üstüne üstlük evli ve çocukluyken, böylesine insani ve keyifli bir sohbete flört adını koymak neden? Ömrüm hava alanlarında geçiyor, her defasında başını ağrıtacak birini bulup, "tahret" sözcüğünün İngilizce karşılığının olmayışından tut da bir gece önceki rüyama kadar her şeyi anlatıp ve bir o kadar da dinleyerek zaman geçiriyorum. Ama hiç adını flört koymadım. Ben mi çok korkağım, sen mi çok cesursun çözemedim. (Aygül.)

- Ne siz korkaksınız, ne de ben cesurum... Bir ad koymayarak siz daha akıllı davranıyorsunuz belki... Ama, flört sözcüğünde de korkulacak bir şey yok. Çünkü flört, birinin bir başkasına "Sizi beğeniyorum" demesi sadece. Bunun duymaktan hoşlanmayacak insan yoktur. Bundan rahatsız olmaya da gerek yoktur diye düşünüyorum.


Kimse selülitlerinin olmadığını

kanıtlamak zorunda değildir

Kafamın arkasında beni rahatsız eden bir şeyler oldu Hülya Avşar’ın bikinili fotoğraflarını görünce... Önce çözemedim ne olduğunu... Özel bir sempatim yok Avşar’a. Ama herhangi bir düşmanlığım da yok. Bir arkadaşım "Senin affetme duygun yalama olmuş" demişti bana, doğrudur, biri hakaret etmiş, küfretmiş, kafama domates atmış, iz bırakmaz bende, geçer giderim, daha fenası unuturum...

* * *

Merdivenden tırmanırken görünen o fotoğraflarda, gerçekten de beni rahatsız eden bir şeyler vardı. Kendisini rahatsız etti mi bilemem ama bir kadın olarak beni etti... Gerçi, sonra televizyonda açıklamalarına denk geldim, "Işık bazen sert gelince, selülit varmış gibi görünüyor. Yok aslında çocuklar" diye magazincilere laf anlatıyordu.

"Selülit mi, ışık oyunu mu?" tartışması yerine bence başka şeyler tartışılmalı. Belki de kafamın arasında beni meşgul eden buydu: Bir kadın, hayatının her döneminde dünyanın en güzel kadını olamaz. Olamayabilir. Olmak zorunda değildir. Böyle bir mecburiyeti yoktur. Kimseye selülitlerinin olmadığını kanıtlamak mecburiyetinde de değildir.

Haksızlık olarak değerlendiriyorum onun bu şekilde görüntülenmesinin... Hayatının sonuna kadar bir arzu nesnesi olarak değerlendirilmesini... Ve onun bu şekilde kalmaya çabalamasını... Sadece acıklı değil, üzücü de buluyorum. Ama ne yazık ki toplumumuzun değerlendirmesi böyle. Ne Avşar önüne geçebilir ne de magazinciler. Avşar’ın daha önce "Ben bu ülkenin en güzel kadınıyım" iddiasını sık sık toplum önünde vurgulaması da, ona bu konuda hesap sorulabileceği anlamına gelmez.

Ama geliyor işte...

* * *

Söyler misiniz....

Biz hangi erkeğin mayo ile bir yerlere tırmanırken arkadan çekilmiş fotoğrafını görüyoruz, hangi erkek hakkında "Belinden de biraz kilo almış" "Bacakları kalınlaşmış," "Kollarındaki kaslar azalmış" "Yağları sarkıyor" şeklinde yorumlar okuyoruz?

İşin kötüsü, bir kadın bedeninin fotoğrafı yayınlandığında, erkekleri bırakın, asıl yorum yapanlar kadınlar... Kendilerini onun yeni durumu ile kıyaslayan kadınlar... Bir arkadaşım söyledi, Güney sahillerinde bir yerde, orta yaşı geçmiş kadınlar güneşlenirken gazeteye bakıp, "Ayol ben bile bundan daha iyi durumdayım!" diyorlarmış.

Anlatabiliyor muyum? Bu, bir sorun. Kadının bedeninin bu kadar rahat tartışılabilir bir konumda olması, hakkaniyete uygun bir davranış değil. Bence yani. Bu mesele hálá kafamı kurcalamaya devam ediyor...
Yazarın Tüm Yazıları