Ertuğrul Özkök: Temiz toplumu isteyenler temiz mi

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

TEMİZ toplumu kim istiyor? Vatandaşın büyük ve ezici bölümü mü? Evet. ‘‘Kahraman dörtlüye’’ kimler destek veriyor?

Yine vatandaşın büyük ve ezici bölümü mü?

Evet.

Yani temiz insanlar...

Öyleyse gelin biraz da temiz insan gerçeğine bakalım.

Bu ülke vatandaşlarının yüzde 45'i henüz vergi mükellefi bile değil ve vergiden kaçıyor.

Yani bırakın vergisini verip vermemesini, vergi verecek insan adayları arasında bile yer almıyor.

Kendisi mükellef bile değil, ama vergisini tam ödemeyen, kaçıran vergi mükelleflerinin yakasına yapışılmasını istiyor.

‘‘Vergi kaçıranları hapsedin’’ diye en çok onlar bağırıyor.

VERGİ MÜKELLEFLERİ

Bu ülkede son nüfus sayımında beş milyon kişi fazladan sayıldı.

Bunu yapan kimdi?

Sadece belediye başkanları mı?

Halkın bunda hiç mi katkısı yoktu?

Evet herkes, hepimiz temiz toplum istiyoruz.

Ama bu adaleti isterken şu sorunun samimi bir cevabını da kendi kendimize vermemiz gerekmiyor mu?

‘‘Acaba sadece başkalarının namussuzlukları için mi adalet istiyoruz?’’

Ya kendi küçük namussuzluklarımız?

Hayır, herkes için diyorsak, o zaman buyurun ilk adımı atalım.

MİLENYUM ENAYİLERİ

Önce vergi mükellefi olalım.

Çünkü bu ülkenin adaleti, sadece vergi mükellefi olanın yakasına yapışıyor.

Şimdi gelelim vergi mükellefi olanlara.

‘‘Milenyum enayileri’’ yazıma çok olumlu tepki geldi.

Dün araştırmacı bir tanıdığım aradı.

Dar kapsamlı yüz yüze görüşmelere dayalı küçük bir araştırma yaptırmış.

Bir bölümü vatandaş, öteki bölümü ise ekonomiyle direkt ilişkisi bulunan esnaf ve küçük sanayici üzerinde.

Halkta yükselen endişe, ‘‘Bu yolsuzlukların üzerinin örtülebileceği’’ şeklinde.

Esnaf ve küçük işletmecide ise, ‘‘Vereceğim vergi bu şirketlerin kurtarılmasına gidecekse, ben niye vergi vereyim’’ düşüncesi yaygınlaşıyormuş.

Böyle bir olaya geçtiğimiz yıllarda büyük bir banker skandalı yaşayan Arnavutluk'ta rastlanmış.

Vergi vermeme, sivil itaatsizliğin en yaygın biçimi haline gelmiş.

Halk bir anda vergi vermemeye başlamış.

Hiç kuşkusuz, vergimizi vermeye devam edeceğiz.

TEŞVİK HIRSIZLIĞI

Ancak verilen vergilerin namussuzu, beceriksizi ödüllendiren bir kurtarma çabasında kullanılmasına da karşı çıkacağız.

Temizlik operasyonu sürerken ekonominin bazı sağlam taşlarının zedelenmemesine de dikkat etmek gerekiyor.

‘‘Teşvik’’, rekabetçi ekonomiyi geliştiren en önemli enstrümanlardan birididir.

Dünyanın bütün rekabetçi ekonomilerinde devlet teşvikleri, kalkınmanın önemli araçları olarak kabul edilirler.

Ancak Refahyol hükümeti döneminde Sayın Tansu Çiller, inanılmaz bir hırçınlıkla ‘‘teşvik’’ denilen şeyi neredeyse hırsızlıkla eş anlamlı bir kelime haline getirdi.

Teşvik alan herkesi, kamuoyuna ‘‘elini devletin cebine sokmuş’’ insan olarak takdim etti.

Bu inanılmaz propaganda sonunda, kurulma aşamasındaki birçok şirket zarar gördü.

Birçok insanın gururu incindi, iştahı kaçtı.

İNCE AYAR

Neticede, kaybeden Türkiye oldu.

Şimdi aynı tehlike ‘‘banka kredileri’’ için geçerli hale gelmeye başladı.

Banka kredisini, kredi almayı neredeyse hırsızlık sayan, banka hortumlamayla eş anlamlı gören bir zihniyet hızla yayılıyor.

Oysa kredi, bankacılık sisteminin sattığı bir üründür.

Fırınlar nasıl ekmek üretip satıyorsa, bankalar da kredi satarak geçinirler.

Burada önemli olan, kredinin hangi şartlarla verildiği, krediyi alan kişinin bunu ödeme gücü bulunup bulunmadığı, verdiği teminatların yeterli olup olmadığıdır.

O nedenle banka operasyonlarında kullanılan terminolojiye dikkat etmek gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları