Ertuğrul Özkök: Siyasal İslam dönemi kapanıyor






Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

GEÇEN gün yabancı bir gazeteci sordu. ‘‘Türkiye'de siyasal İslam'ın geleceğini nasıl görüyorsunuz.’’

Hiç tereddütsüz şu cevabı verdim:

‘‘Siyasal İslam'ı, Türk siyasetinin yakın ve uzak geleceğinde önemli bir aktör olarak görmüyorum.’’

Bu konudaki görüşümü biraz daha açık yazayım:

Türkiye'de siyasi İslam dönemi kapanmıştır.

Milli Nizam Partisi ile başlayıp, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi olarak devam eden İslam'ı siyasallaştıran akım artık dönemini kapatıyor.

Çünkü, yaşadığımız son 20 yıl, ‘‘siyasal İslam’’ın iktidar olamayacağını herkese göstermiştir.

Bu hareket, karşısında çok güçlü bir ittifak buldu.

Bu ittifak, ‘‘hayat tarzını savunan halk’’, ‘‘laikliği savunan medya’’ ve yine ‘‘laikliği savunan ordu ve sivil bürokrasiden’’ oluşuyor.

MÜSLÜMAN DEMOKRAT

Normal zamanlarda, gevşek bir dayanışmaya sahip olan bu ittifak, siyasal İslam'ın iktidardaki uygulamaları söz konusu olduğu zaman inanılmaz bir savunma düzenine geçiyor.

Bunu, bizzat bu akımın son temsilcileri de fark ettiler.

Bu akımın ‘‘eski tüfekleri’’ siyaset dışında kalınca, yeni kuşak mensupları da daha gerçekçi bir tartışmayı başlattılar.

Cüneyt Ülsever'in dünkü yazısı, bu tartışmayı çok güzel özetliyordu.

Bu tartışma önceleri, siyasal İslam'ı, Batı'daki Hıristiyan demokrat harekete benzer bir ‘‘Müslüman demokrat’’ tarifi içinde yeniden ele almayı öneriyordu.

İSLAMCI BASIN

Ancak son zamanlarda, bu kesimin önemli bir bölümünde ‘‘Müslüman’’ tarifinin bile aşılarak, ‘‘yeni muhafazakárlık’’ kavramının öne çıkarıldığını görüyoruz.

Refahyol tecrübesine kadar ben de ‘‘Müslüman demokrat’’ tarifinin savunucularındandım.

Ancak son zamanlarda, ‘‘muhafazakárlığın’’ çağdaş bir tanımını daha gerçekçi bulmaya başladım.

Herhangi bir dini inanışa atıf yapan siyasi hareketlerin, sonunda ister istemez İslam'ı siyaset alanına çekeceğini düşünmeye başladım.

Üstelik, siyasetin tamamen dini alanın dışına çıkmasının, türban gibi bazı inanış sorunlarına da kendiliğinden çözüm getireceğine inanıyorum.

İşin aslına bakarsanız, seçmenin de siyasal İslam'a olan talebinde belirgin bir düşüş var.

O nedenle siyasal İslam yaklaşımı toplumda giderek marjinalize oluyor, giderek radikal bir azınlığın tutunacağı son dal haline geliyor.

Bugün yayınlanmakta olan İslami kesime ait gazetelerin, bayilerde günlük satışı 100 bin dolayındadır.

Halen kuvvetli bir promosyon yapan Akit Gazetesi dışındakilerin en yüksek bayi satışı 20 bin kadardır.

TALİBAN YIKIMI

Fazilet Partisi'nin yayın organı durumundaki Milli Gazete'nin bayi satışı ise sadece 4 bindir.

Refah Partisi sonrası bu kesimde başlayan liberalleşme rüzgárı, henüz bu basına yansımış durumda değil.

Bunun çok belirgin bir örneğini, Taliban'ın Buda heykellerini dinamitle yıkması olayı sırasında yaşadık.

Söz konusu gazetelerde bu konuda tek satır haber çıkmadı.

Bu gazetelerde, liberal görüşlü birçok yazar yazdığı halde, nedense onlar da bu konuda tek satır yazı yazmadılar veya yazamadılar.

Bu yazarlar arasında, hayvanseverliğini şahsen bildiğim birçok insan olduğu halde, Kurban Bayramı sırasında yaşanan ve herkesi rahatsız eden görüntülere tek satır eleştiri gelmedi.

Jet-Pa gibi dini duygular üzerine ticaret yaparak halkı kandıran şirketlerle ilgili yolsuzluklar bu basına yansımadı.

VİCDAN RAHATLAMASI

Yolsuzlukla ilgili cesaretleri hükümet ve bankacılarla sınırlı kaldı.

Fazilet Partisi'nin elindeki belediyelerle ilgili yolsuzluklar, ihale tekelleri derin bir sessizlikle geçiştirildi.

Eminim, dışarıdaki tartışma İslami basına da sıçrayacaktır.

Çünkü siyaset dinin içinden, din de siyasetin içinden çekildiği zaman, bu basın da kendini İslami olarak tarif etme zorunluluğundan kurtulacaktır.

Eminim bu, halen o gazetelerde çalışan birçok arkadaşımızın da daha rahat yazmasına imkán sağlayacaktır.

Taliban'ın yıktığı Buda heykelleri karşısında sessiz kalmanın vicdan azabını çekmeyeceklerdir.

Yazarın Tüm Yazıları