Ertuğrul Özkök: Oğlum bir bira getir

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

BEN onlara ‘‘Erbakan yalakaları’’ demeyeceğim. Çünkü gazeteci, ‘‘haberin olduğu her yere’’ gider. O yüzden, önceki gün Erbakan'ın davetine katılanlardan bazılarının kendileri gibi düşünmeyenleri ‘‘etiketlendirmek’’ alışkanlığı olsa da, benim onlara yapıştıracak tek etiketim var.

‘‘Gazeteci...’’

ŞUNU SORARDIM

Ama cumartesi günü Hıdiv Kasrı’nda onlarla birlikte olsaydım, hazır ‘‘Hoca'yı bulmuşken’’ ona soracağım bazı sorular olabilirdi.

Soruyu sormadan önce, ‘Burası çok güzel. Bir bardak bira rica edebilir miyim?’ derdim.

Arkasından da sorumu sorardım:

Siz, elinizdeki belediyelere ait dünya güzeli yerlerde hálá içki yasağı uygularken, kendi hayat tarzınızın dışındakilere en küçük bir ‘‘müsamaha’’ göstermezken, başkalarının size müsamaha bile değil, ‘‘imtiyaz’’ vermesini nasıl isteyebiliyorsunuz?

Unutmayalım, İstanbul Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna gibi Fazilet Partisi'nin en hoşgörülü mensubu bile o güzelim mekánlarda içki yasağını kaldırmaya cesaret edemiyor.

Sormaya devam ederdim...

Siz bir zamanlar 312'nci maddenin kaldırılması yolundaki girişimlere, ‘‘Bu Eşber Yağmurdereli kanunu’’ diye karşı çıkmıştınız. Şimdi iş kendinize dönünce bu işi basit bir özürle geçiştirmek istiyorsunuz.

O insanların yattığı onca hapis cezaları ne olacak?

‘‘Hocam dikkat ettiniz mi’’ diye başlayıp şu soruyu da sorardım:

Buraya davet ettiğiniz gazetecilerin yarıya yakını, sizin durmadan ‘‘kartel medyası’’ diye aşağıladığınız gazetelerde çalışan insanlar.

Hiçkendinize şu soruyu sordunuz mu?

Onların gazetelerinde bizim gibi düşünen insanlar yazabiliyor da, bizim gazetelerimizde, televizyonlarımızda niye başka türlü yazabilen insanlar yok?

KANLI MI KANSIZ MI

Ama acaba kendine karşı dürüst, namuslu bir cevabı var mı?

Yoksa tek doğru yolun, ‘‘kendi inancı’’ olduğu yolundaki o eşsiz mantığı dürüst bir cevap vermesini engeller miydi?

Ve sormaya devam ederdim.

‘‘Hocam şu iktidara kanlı mı kansız mı gelineceği yolundaki münazaranızı tamamladınız mı? Sonuçta hangisi kazandı? Kanlı olanı mı, yoksa kansız olanı mı?’’

Ardından üçüncü soru gelirdi:

Kendi geleceğiniz için mevcut kanunların değiştirilmesi pahasına ‘‘imtiyazlı demokrasi’’ isterken, hálá kontrolünüz altındaki Fazilet Partisi'nde insanlara yurtiçi gezilerini bile yasaklama hakkını nasıl görüyorsunuz?

BEN BUDALA MIYIM

Bir soru daha...

Hükümetin kanun hükmünde kararnamelerle bölücü ve mürteci memurları işten çıkarmasına karşısınız.

Ama sizin elinizdeki belediyelerde kararnameye bile gerek görmeden farklı düşünen tek kamu görevlisi bırakmadınız.

Bu iş, kararname ile olunca anti demokratik, kanunsuz; kararnamesiz olunca demokratik mi oluyor?

Evet bu ve bunun gibi soruları sorardım.

Ben Erbakan'ın, bütün bu sorulara herkesi tatmin edecek dürüst, inandırıcı, ilerisi için teminat verici cevaplarını almadan 312'nci maddenin kaldırılmasını zor kabulleniyorum.

Çünkü içimden bir ses, kendime rağmen soruyor: ‘‘Ne hakkın var, sen bu kadar budala mısın?’’

Ama liberal olmak zor zanaat.

Nasıl ki 1988 yılındaki referandumda siyasi yasakların kaldırılması için vargücümle çalıştıysam, bugün de Erbakan'ın yasağının kaldırılması yolunda yazılar yazıyorum.

Evet bunun adı belki bir ‘‘liberal hipokrizi’’, bir aydın ikiyüzlülüğü.

Ama liberalliğin raconunda bu da var.

Bir de, Erbakan hakkındaki hapis cezası ve siyaset yasağının, bu ülkede demokrasi yoktur anlamına getirilmesine fevkalade bozuluyorum.

O yüzden içimdeki başka bir ses şunu söylüyor:

Şu 312'nci madde kalksın da bu sahte propagandadan kurtulalım.

Hoca'ya bir fırsat daha verelim.

Ve görelim bakalım. Değişmiş mi, değişmemiş mi?

İktidar mintanının üzerindeki kan lekeleri temizlenmiş mi, temizlenmemiş mi?

GERÇEK YÜZÜ

Temizlenmişse ne álá...

Temizlenmemişse de gerçek yüzünü görelim.

Çünkü onun gerçek yüzü bu ülkede demokrasiye daha çok hizmet ediyor.

Hiç olmazsa bazı safoşlar nerede saf tutacaklarını daha iyi anlıyorlar.

Yazarın Tüm Yazıları