Ertuğrul Özkök: Kırcaalili hemşerim

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

İLK gün Halil Mutlu'yu seyrederken aklımda iki şey var. Mutlu'nun zaferi ve bir de haltercilerimizin giydiği mayolar. Türk takımlarında şimdiye kadar hiç görmediğim kadar estetik ve güzel mayolardı.

Üzerinde Adidas yazdığına göre, herhalde onlar yapmışlar.

Bu çizgileri bulanı da, yapanı da tebrik ediyorum.

İkinci gün de ekranın karşısına aynı keyifle oturdum.

O güzel milli takım mayosu, o güzel renkler ve çizgiler.

Ama bu defa sonuç sevinç değil, hüzündü.

* * *

Naim'i ilk gördüğüm günü hatırlıyorum.

Moskova'daki bir görevden dönmüştüm.

Hürriyet Ankara Temsilci Yardımcısı Esen Ünür, Türkiye'ye getirilen Naim'i büroda ağırlıyordu.

Tertemiz yüzlü bir göçmen çocuğuydu.

Pırıl pırıl ve aydınlık.

Onu izleyen yıllarda Naim'i defalarca gördüm.

Bütün ‘‘yılın sporcusu’’ yarışmalarında banko Naim çıkıyordu.

Time Dergisi'nin kapağındaki o resim klişe gibi hafızalarımıza kazınmış.

Halteri kaldırırken açılan ağzı, bir ulusun ‘‘Oley’’ çığlığı gibiydi.

Rahmetli Turgut Özal'la bir dış gezi sırasında uzun uzun Naim'i konuşmuştuk.

Naim'in Türkiye'ye getirilişi için, ‘‘Hayatımda yaptığım en iyi işlerden biri’’ diyordu.

Onun olimpiyatlara katılabilmesi için örtülü ödenekten bir milyon dolar para ödetmişti.

Önceki gün o hiç beklemediğimiz sonuç geldiği an bunları hatırladım.

Fotoğraf çok etkileyiciydi.

Naim öne doğru eğilmiş, ‘‘Ne yaptım ben’’ der gibi bakıyordu.

Çok üzüldüğü her halinden belliydi.

Olimpiyata gitme kararı aldığı zaman içimden bir ses, ‘‘Keşke gitmeseydi’’ demişti.

* * *

Ben Naim'in halteri ‘‘şampiyonlar şampiyonu’’ olarak, zirvede bırakmasını isterdim.

Bana göre Sydney'e gitmesi hataydı.

Zaten dün kendisi de aynı özeleştiriyi yapmış.

Ama insanın hırsı, bazen bir kader gibi onu böyle durumlara götürüyor.

Dört dönem üst üste olimpiyat şampiyonu olmak zor iş.

Naim az daha başaracaktı, ama olmadı.

* * *

Ama Sydney'de aldığı sonuç Naim'i küçültür mü?

Asla, asla, asla...

Yalnız bana göre değil, herkese göre, o spor tarihinin en büyüklerinden birisi.

Büyükleri derken de, öyle otuz kırk kişiyi falan kastetmiyorum.

En büyük üç beş sporcudan biri.

Naim 10 yıl boyunca Türkiye'yi ve Türk bayrağını hep en yüksekte dalgalandırdı.

O bizim gönlümüzde Ahmet Ayık'ların, Yaşar Doğu'ların, Hamit Kaplan'ların yanında yerini aldı.

Üç olimpiyat boyunca Hürriyet'in attığı manşetlere baktım.

1988'de, Seul'de aldığı altın madalya için, ‘‘İkinci Kore Zaferi’’ demişiz.

1992 Barcelona zaferi için, ‘‘Türk... Büyük... En Büyük’’ demişiz.

1996 Atlanta zaferi için ise, onun ağzından ‘‘Beni kimse geçemez’’ manşetini atmışız.

Doğrusu bütün gazete bu yıl daha kuvvetli bir manşeti bulmaya çalışıyordu.

O nedenle hayretimiz ve düş kırıklığımız biraz fazla oldu.

Şimdi ilk anın travmasını atlatınca, geriye yine o büyük Naim kaldı.

Dün kendisini arayıp, ‘‘Üzülme Naim’’ demeye hazırlanıyordum ki Başbakan Bülent Ecevit'in gönderdiği mesaj önüme geldi.

Ecevit, sporcularımızın ve takımlarımızın kazandığı başarıları kutlamak için çok aceleci değildir.

Ama Naim'in üzüntüsünü paylaşma konusunda, bakanı Fikret Ünlü ile birlikte hızlı hareket etti.

Düşündüm.

Ecevit işte bu inceliklerin insanıdır.

* * *

Naim de bütün bir ülkenin, hepimizin gönlünde hep o büyük şampiyon olarak kalacak.

Her şey için sana çok çok teşekkürler Naim.

Sen ne kadar sevildiğini, asıl şimdi anlayacaksın.

Bu halkın sana göstereceği sevgi ile...

Benim Kırcaalili hemşerim, sen en büyüksün.

Yazarın Tüm Yazıları