Erdoğan, siyasi etik ve AB ölçüleri

TANSU Çiller’in başbakanlığı döneminde kendisine muhalefet ettiğim başlıklardan biri, kendisi ve eşinin ticari faaliyetlerini sürdürüyor olmasıydı.

Hatırlanacaktır, eşi Özer Çiller’in ABD’de bir otel ve alışveriş merkezinin ortağı olduğunun ortaya çıkması, ayrıca Antalya’da bir butik otel yaptırması, kamuoyunda büyük gürültü koparmıştı.

ABD’deki GCD şirketinin mülkiyetinde çoğunluk hissesi Türkiye’deki Marsan Holding’e aitti. Marsan’da yine çoğunluk hisseleri Çiller ailesindeydi. Bu hisseler aile içi bir prensip kararı çerçevesinde Özer Bey ile Tansu Hanım arasında eşit dağılmıştı.

Sonuçta, hem Başbakan Çiller, hem de eşi Özer Bey, doğrudan ticari faaliyet içindeydiler.

Geçenlerde ANKA Ajansı’nın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hissedar olduğu bir şirketin sermaye artırımına gittiğine ilişkin haberi, bana Çiller dönemindeki bu tartışmaları hatırlattı.

BAKINIZ TİCARET SİCİLİ GAZETESİ’NE

Ajansın 29 Eylül tarihinde geçtiği habere göre, Başbakan Erdoğan’ın ortakları arasında yer aldığı Emniyet Gıda A.Ş.’nin (ki Ülker grubunun çikolata ve bisküvi gibi ürünlerini dağıtır) sermayesinde artırıma gidilmiş.

ANKA, bu haberi Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 22 Eylül 2004 tarihli sayısında yayımlanan duyuruya dayandırmış. (Bakınız sayfa 515.)

Habere göre, Emniyet Gıda A.Ş.’nin olağanüstü genel kurulunda şirket sermayesinin 250 milyar liradan 1.5 trilyona yükseltilmesi kararlaştırılmış.

Artırımın 1 trilyon 115 milyar 400 milyon liralık bölümü şirkete ait gayrimenkulün satış kárından karşılanacak. Kalan 34 milyar 600 milyon liralık bölümünü ise ortaklar nakit olarak ödeyecekler.

Artırım sonrası Başbakan Erdoğan’ın şirket sermayesinde sahip olduğu tutar 180 milyar liraya, oğlu Mustafa Erdoğan’ın hissesi ise 135 milyara yükselmiş. Artırım sonrası ortakların pay oranlarında değişiklik olmamış. Başbakan, şirketin yüzde 12 hissesine sahip bulunuyor.

HEM SİYASET HEM TİCARET

İlginç bir ayrıntı: Olağanüstü genel kurulda Emniyet Gıda’nın 2001 ve 2002 yılı kárından dağıtım yapılması da karara bağlanmış.

Buna göre, şirketin söz konusu yıllardaki kárından ikinci tertip yedek akçeler dahil yaklaşık 611 milyar ortaklara dağıtılacakmış.

Bu durumda yüzde 15 hissesi ile Başbakan’ın payına 91.6 milyar dolayında bir kár payının düşeceğini hesaplayabiliriz.

Emniyet Gıda A.Ş, Başbakan Erdoğan’ın hisse sahibi olduğu şirketlerden yalnızca biridir. Başbakan, ayrıca aynı grubun süt, yağ ve yoğurt gibi ürünlerinin dağıtımını yapan İhsan Gıda A.Ş. adlı şirketin de hissedarıdır. (İhsan adıyla bir de limited şirketin olduğu anlaşılıyor.)

Üçüncü şirket ise geçen aralık ayının ikinci yarısında kurulan ve Cola Turka ve Çamlıca gazozu gibi meşrubat ürünlerinin dağıtımını yapan Yenidoğan Pazarlama A.Ş.’dir.

Erdoğan, Başbakanlık koltuğunda otururken, teşebbüs özgürlüğünden yararlanarak bir anonim şirkete ortak olmakta herhangi bir sakınca görmemiştir.

AVRUPALI OLMAKLA ÜÇÜNCÜ DÜNYALI OLMAK

Başbakanlık makamına yükselmiş olan bir siyasinin, aynı zamanda Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde ‘tacir’ olarak sayılmasını gerektiren ticari faaliyetlerde bulunuyor olması, siyasi etik açısından kesinlikle hoş görülemeyecek bir durumdur.

Ülke yönetmek, bir özveri işidir. Bu özveriye kár getiren ticari faaliyetlerden feragat etmek de dahildir.

Daha önemlisi, Başbakan Erdoğan, Türkiye’yi AB tam üyeliğine taşıyan tarihi reformlara imza atan bir şahsiyettir. Bu nedenle bugün Almanya’da kendisine ödül verilecektir.

Erdoğan’ın Türkiye’yi tam üye yapmayı arzuladığı AB ülkelerinde siyasi faaliyet ile ticari faaliyet arasına kalın duvarlar çeken katı kurallar vardır.

Buradaki etik duvarlar, çoğunluk káğıda dökülmesine ihtiyaç dahi duyulmayan Avrupa’nın siyasi kültürünün en temel akideleridir.

Başbakan, bugün kendisine ödül verecek olan Alman Şansölyesi Gerhard Schröder’den isterse bu konuda birinci ağızdan bilgi alabilir.

Galiba, siyasi etik, Avrupa’nın yazılımıyla AKP’nin Üçüncü Dünya’ya özgü yazılımı arasında örtüşmeyen alanlardan biridir.

Sahi, Tansu Hanım’ın günahı neydi?
Yazarın Tüm Yazıları