Eniştem Keko’nun Kuşhan Kliniği’ndeki gizli günlüğü

Dr. Muzaffer Kuşhan Tesisleri’nin Şile’deki girişi... Kapının önündeki birbirinden havalı otomobil modellerini park halinde yan yana görünce, ilk işim, obezite ile zenginlik arasında paralel kurmak oluyor.

Ne var ki, istisnalar da vardır.

Her obez zengin değildir:

Mesela ben!

Ve her zengin, obez değildir.

Mesela, Paris Hilton!

*

Ürkek adımlarla kapıdan girdikten sonra, şu anda bulunduğumuz yerin, askeriye-cezaevi karışımı bir yer olduğu hissine kapılıyorsunuz.

Nereden belli?

Programından!

08.00... Kalkış.

08.30... Kahvaltı. Kibrit kutusu peynir, bir dilim kepek ekmeği, 3 dilim domates, 3 dilim salatalık. Ve yarım portakal. Afiyet olsun! Allah doymayanları da doyursun!

09.15... 5 kilometrelik sabah yürüyüşü. 1 kilometresi iniş. Ama harbi iniş. 4 kilometresi ise çıkış ama harbi çıkış. Sırf o yokuşu çıkarken Ayten ağlar. (Ayten, benim annem!)

10.30... Ayakların İsyanı.

11.15... Büyük toplantı. Konusu: ‘Biz neden obeziz? Neden şişmanız? Dr. Kuşhan neden sağlıklı? Şimdiye kadar neden ve nasıl yanlış beslenmişiz? Bizim yanlış beslenmemizin insan sağlığı üzerindeki anatomik etkileri’ gibi.

12.00... Öğle sporu. Ya koşu bandında 4 kilometre koşacaksın ya fitness yapacaksın. Ama en ağırından. Benim tavsiyem: Fitness. Bonusu iyi, hocası Alina fıstık! Sırf o yüzden katlanılır.

13.00... Ayakların İsyanı (2). Odana çıkabilirsin, telefon molası.

13.30... En nihayet yemek... Mi dedim? Pardon! En muhteşeminden bir çorba. Yanında da 3 dilim domates. Daha ne isteyebilirsin ki?

15.00... Orman yürüyüşü. 5 kilometre (2). Sabahkinden farkı, öğleden sonra olması.

16.15... Dönüş. Üfffffff! Meyve saati. 3 adet mandalina veya iriden biraz büyük bir elma.

16.30- 19.00... Serbest zaman. Havuza girebilirsin. Jimnastiğe devam anlayacağın! Ya da jakuzide yağları erit, işin ne?

19.30... Akşam yemeği. Tencerede kenarında gezinirken suya düşüp boğulmuş tavuk ve haşlanırken unutulmuş fasulye! En iyisi, mercimek çorbası...

20.00... Drink ve beze. Drink, Nutraslim’in çikolatalı sütüne benzeyen Kuşhan’ın özel formülü. Beze dediysem, şeklini görebilmek için büyüteç lazım!

20.30... Ve artık tamamen özgürsün. Doyanlar yatağa, doymayanlar 40 civarı obezle birlikte yemek üzerine ilmi toplantı yapmaya: ‘Sen böreği nasıl açarsın, ben nasıl açarım...’

*

Evet, program bu.

Konuklar arasında eski sinema sanatçılarımızdan (... ....) var.

Çok hoş bir kadındı, biri üfleyip şişirmiş!

Tek sorunu bu.

Ama n’olacak, zayıflar.

Hepimizin amacı aynı değil mi?

Ve (...) Tekstil’in sahibi (...) Amcam.

Sonra (...) Holding’den (...) Abim.

Ve güzel Olivia... Yanında İzmirli kocasıyla...

Neşeli bir grubuz anlayacağınız.

Bir de babasıyla gelen 18 yaşındaki Orkun var... 135 kilo...

*

Gelelim Kuşhan Tesisleri’nde hayatta kalabilmenin inceliklerine...

Öncelikle, önündeki yemeğe sahip çıkacaksın!

Yoksa, sen salata almaya gittiğinde ya da herhangi bir şey için kafanı çevirdiğinde ekmeğin çalınabilir.

Üstelik çalan da suçlu senmişsin gibi direkt gözünün içine bakar:

‘Hangi akla hizmet ekmeğini bırakıyorsun da gidiyorsun?’

Ve tabii 18 yaşındaki Orkun’a kızamıyorsun!

Oğlan doymuyor, n’apsın...

Koğuş Ağası (...) Abi. En az 50. gelişi. ‘Aslında artık fit bile sayılırım’ diyor ama 2 kilo alsa geliyor, çünkü tesislerde kendini iyi hissediyor. Adana’dan kimi söylesem biliyor.

Masaya herkesle birlikte oturuyorsun, kıdeme göre masa başına yaklaşıyorsun...

Cezaevi koğuşlarında yeni gelene yapılabilecek en büyük ikram cep telefonuysa...

Kuşhan Tesisleri’nde de kırmızı pul biber...

Ama onlar ikram ettiği müddetçe...

Sen istemeye kalkarsan çok büyük bir ayıp!

Hoş karşılanmıyor...

Bereket, (....) Abi, Yumurtalık’tan komşumuz, beni kolluyor, yol yordam öğretiyor...

*

Bu arada, kilo vermek için orada bulunan kadınların modaya düşkünlüğü de inanılır gibi değil. 150 santimlik kalçalarıyla tayt giymeden asla yürüyüşe çıkmıyorlar.

Bir filme benzetmek gerekirse...

Görüntü Tinto Brass’tan ziyade, Fellini filmlerine dönüşüyor...

Ve tabii her yeni gelen şişman misafire kart açılıyor, kilolar takip altında.

Eğer bir haftada kilo vermezsen Kuşhan seni oyuyor.

Ama dur sadece seni mi?

Ih-ıh. Sana hizmet veren personeli de. Çünkü onlar da takibe alınıyor. Bir hafta içinde kilo vermiyorlar mı, ya da kilolarını koruyamıyorlar mı? Demek ki ki gizli gizli yiyorlar, hadi onlara da güle güle...

Söylemeyi unuttum, garsonların cebi tatlandırıcıyla dolu.

Çünkü şeker, katiyen yasak.

Tuz da kesin yasaklar lisesinde.

Kırmızı pul biberin yasak olması da o yüzden, tuz içeriyor.

Bir tek karabiber serbest...

Bir de nane-kekik ve kırmız toz biber...

İnsanlar ne yediklerini unutmak için, bütün baharatları yemeklere boca ediyor...

Akşam yemeğinde de salata serbest. Ortada duran soğan ve turp ekmek vazifesi görüyor. Millet saldırıyor. Sonra da haliyle her akşam aynı muhabbet oluyor:

‘Bana bir şey dokundu ama ne..?!’

Evet, şimdilik bu kadar.

Kuşhan, bunları yazdığımı bilse beni oyar.

Odasında yiyecek bulunan 2 kişiyi direkt attı.

‘Gitmezseniz, jandarmayla gene yollarım’ dedi.

Kulağımla duyduğum bu.

Gidişler gözümle takip.

Unutmadan, ben, iki haftada 9 kilo 100 gram verdim...

Ve burayı çok sevdim.

Yine geleceğim.

O zaman gizli günlük tutmayacağım, söz veriyorum!
Yazarın Tüm Yazıları