Enis Berberoğlu: Devlet zırvası






Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

NAÇİZ kanaatimizce devlet zırvası krizinde yapılacak en yüzeysel yorum meseleyi kişilerle izah çabası olur...

Çünkü böyle bir teşebbüs, ‘‘Yolsuzlukla mücadelede hükümetin mi, yoksa Çankaya'nın mı samimi olduğu?’’ veya ‘‘Ecevit'in mi, Sezer'in mi daha namuslu davrandığı?’’ türü ucu açık, kaçık, nafile sorulara yol açar.

Gelin adını koyalım... Dünkü kriz, yolsuzlukla mücadeleye karşı sistem refleksidir. Hatta siyasi geri tepme sayılır.

Devletin zirvesindeki zırvanın anlamı budur.

* * *

Dünkü büyük depremin öncü işaretleri ortadaydı.

Bu ülkede bankasını soyan işadamı içeri atılır. Ardından o bankanın cep-to-cep kredileri araştırılırsa önce dedikodu çıkar, panikleyen yabancılar kaçar, ekonomik kriz patlak verir...

Bakınız şekil 1: 22 Kasım 2000 krizi...

Bu cumhuriyette İçişleri Bakanı, poliste temizliğe başlar, çetecileri ayıklar, namusluları terfi ettirir. Ertesi gün Çevik Kuvvet yeniçeri misali sokağa dökülür, dört ilde gösteriler düzenlenir.

Bakınız şekil 2: 12 Aralık 2000 polis eylemleri...

Güneydoğu'nun dağlarına bahardan önce huzur gelir. Kan kesilir, devletle halk barışır... Ardından önce fırıncının oğlu polis Gaffar'ı vururlar... İki yıllık aradan sonra kayıp haberleri medyaya yansır.

Bakınız şekil 3: 25 Ocak 2001'de ortadan kaybolan HADEP yöneticileri.

Sakın yanlış anlamayın, bu olayları ısıtıp, yeniden gündeme getirmemizi hafızanıza hakaret saymayın. Aslında maksadımız basit...

Dünkü kavgayı anlayamadınız değil mi?

Peki saydığımız diğer olayları...

Onları da yerli yerine oturtamadınız...

Neden-sonuç ilişkisi kuramadınız...

O zaman kabul edin ki, mesele kişilerin tercihlerinden ibaret değil, ortada sistem sorunu var...

Yolsuzlukla mücadele, enflasyonu düşürme, Avrupa projesi, Güneydoğu barışı... Hiçbiri kolay hedef değil. Eski sistemin kadroları canını dişine takmış değişime karşı savaş veriyor.

Kimi zaman bankacılık dedikoduları bahane edilir, bazen arkadaşları şehit düşmüş polisler... Güneydoğu'daki kayıplar yetmezse, sırada Sezer-Ecevit kavgası var. Seç, beğen, al krizini...

* * *

Eskilerin bir tabiri vardır. ‘‘Ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek’’ diye. İşte dünkü kriz de o misal...

Sanki deniliyor ki:

‘‘Ey necip Türk milleti!.. 100 milyar dolarlık dış borcun, ilk patırtıda panik atak geçiren ulusal/dandik paran, yarın alınacak milyarlarca dolarlık borcun varken, yolsuzlukla mücadele senin neyine?’’

Dün bu köşede küçük bir uyarıda bulunmuştuk... ‘‘Bu kavga büyür’’ diye. Eksik yazmışız... O kavga, Sezer-Ecevit kavgası değildir...

O kavga, hepimizin demokrasi ve ekmek kavgasıdır. Propagandaya aldanmayın, doğru yerde saf tutun.

Tarafınızı seçerken, ‘‘Ufak hırsızları yakalamakla övünen hükümet, iş politik vurguna gelince neden iktidarını yitiriyor?’’ sorusunu unutmayın.

Bize sorarsanız, Ahmet Necdet Sezer'i yalnız bırakmayın.

Yazarın Tüm Yazıları