En değerli varlığımızı, 200 YTL için tehlikeye atıyoruz

Çocuklarımız... Dünyadaki en değerli varlıklarımız. Onlar şu kısa yaşamımızda yapıp yapabileceğiz en güzel şey, bize sunulan en değerli hediye bence.

Kızım 4 yaşını bitirmesine rağmen hala her gece eşimle birlikte uyuduğunda uzun uzun seyredip, Allah’a böyle mucizevi bir hediyeyi bize verdiği için dua ediyoruz. En ufak bir öksürüklerinde içimiz acıyor, iyi ve sağlıklı yetişmelerine hayatımızı adıyoruz. Ama Türkiye’de ne yazık ki çocuk sahibi olanların bir çoğu hala o küçücük bedenlerin yaşamını nasıl riske attığının farkında değil.

Geçtiğimiz haftalarda yazdık ve bu konuda gelişme kaydedilene kadar da yazmaya devam edeceğiz. Otomobillerde çocuklar için güvenlik koltuklarının yasal zorunluluk olmadığı Türkiye’de ne yazık ki her yıl trafik kazalarında ölen çocukların oranı yüzde 46’yı buluyor. Türkiye, bu oranla çocuk koltuğunun 1993 yılından beri yasalarla zorunlu tutulduğu Avrupa’yı 20’ye katlıyor. Böyle bir geri kalmışlık, en önemli varlıklarımızın söz konusu olduğu bir durumda böyle bir vurdum duymazlık olabilir mi. Bir taraftan Avrupa Birliğine girmeye çalışıyoruz, diğer taraftan hayattaki en değerli varlıklarımızın yaşamı için ne hükümet olarak ne de bireysel olarak hiç bir çaba göstermiyoruz. Bugün girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği’nde gerçekleyen trafik kazalarında ölen çocukların oranı yüzde 2 iken, kültürü bize daha çok benzeyen Güney Avrupa’da ise bu oran yalnızca yüzde 4. Şaka gibi. Ateşlendiğinde sabaha kadar uyumadığımız çocuklarımızın hayatını trafikte hiçe sayıyoruz. İnanılır gibi değil.

Geçtiğimiz günlerde bu konuyla ilgili bazı yetkililerle konuşurken, inanılmaz rakamlar verdiler. Türkiye’de her yıl 1.2 milyon bebek doğuyormuş. Bu bebeklerin yüzde 70’i yani 840 bine yakını kentlerde yaşıyor. Doğan bebekleri sosyo-ekonomik grup içinde değerlendirdiğimizde, yüzde 4.7’si A, yüzde 10.3’ü B dediğimiz üst düzey gelir grubu içinde yer alıyor. Yani maddi durumu olan, otomobili bulunan ailelerin bebekleri. Bu da her yıl doğan en az 126 bin bebeğin ailesinin otomobili olduğunu gösteriyor. Ancak rakamlar gerek gelir gerek kültür seviyesi yüksek olan bu gruba üye ailelerin bile çocuklarının hayatını tehlikeye attığı gerçeğini ortaya koyuyor. Çünkü Türkiye’de her yıl satılan çocuk oto koltuklarının oranı bırakın 126 bini bunun yüzde 10’unu bile zor buluyor. Bunun içinde AB standardını karşılamayan ’merdiven altı’ tabir edilen ucuz oto koltukları da var. Türkiye’de her yıl 350 bine yakın otomobil satılırken, çocuklarımızın hayatını kurtaracak çocuk oto koltuğu satışı ise 12 bin adedi zor buluyor.

Ülkemizde zorunlu tutulmayan çocuk oto koltukları, yetkililerin gerekli kanunu hala çıkarmaması ve bu konuda yeterli bilince sahip olmayan anne babalar nedeniyle, hayati gerekliliği anlaşılamayan ya da kullanılırken türlü hataların yapıldığı bir çocuk eşyası olmaya devam ediyor.

Çocuklarımız otomobille seyahate doğdukları andan itibaren başlıyor. Bu anlamda doğumdan birkaç hafta önce, doğuma ilişkin kontrollerin sıklaşmasıyla, nasıl hemen çocuk odası hazırlığı yapıyorsak, otomobilimiz için de hemen bir çocuk oto güvenlik koltuğu temin etmeliyiz. Aksi takdirde, trafikte yitirdiğimiz çocuklarımızın sayısı her geçen gün artacak.

Bu konuda, "Çok pahalı" bahanesini kesinlikle kabul etmiyorum. Eğer en az 15-20 bin YTL’ye bir otomobil almışsanız ve her ay en az 200-300 YTL akaryakıta para ayırabiliyorsanız, çocuklarınızın yaşamı için herhalde 200-300 YTL’yi çok görmezsiniz.

Toyota ve Renault, 2009’da Türkiye’de yeni model üretecek

Geçtiğimiz hafta TAYSAD’ın (Taşıt Araçları Yan Sanayi Derneği) 2010 yılına ilişkin otomotiv sektörüyle ilgili öngörülerine yer vermiştim. TAYSAD, önümüzdeki 3 yıl içinde sektöre 7.5-9 milyar dolar arasında yeni yatırım gelmesini bekliyor. Açıkçası bu öngörü bana biraz abartı gibi gelmişti. Bu konuyla ilgili hafta içinde TAYSAD yetkilileriyle konuştum. Bana bu rakamları OSD (Otomotiv Sanayi Derneği) ile birlikte çıkardıklarını belirttiler. Yapılması öngörülen yatırımların ağırlığını mevcut otomotiv şirketlerinin önümüzdeki 3 yıl planları oluşturuyor. Bu yatırımlar içinde ise en çok öne çıkan firma Toyota ve Renault olarak gözüküyor.

Her ne kadar Toyota Türkiye yetkilileri, Adapazarı’nda hafif ticari araç üretimiyle ilgili haberleri şu an için doğrulamasa da TAYSAD’ın OSD’yle birlikte hazırladığı raporda 2009 yılında 80 bin adetlik hafif ticari araç üretimi gözüküyor. TAYSAD yetkilileri, bu bilgiyi Toyota’dan aldıklarını belirterek, kendi bütçeleri içinde yer aldığını kaydediyorlar. Buna göre Toyota, Türkiye’de 2009 yılından itibaren yılda 80 bin adet hafif ticari araç üretecek. Böylece Toyota’nın Türkiye’de üretimi 245 bin adede yükselecek. Toyota Türkiye CEO’su Tamer Ünlü, üretim konusunda Adapazarı’ndaki fabrikanın 3 mesaiyle en fazla 200 bin adetlik kapasiteye ulaşabileceğini, daha fazlası için ekstra yatırım yapılması gerektiğini söylemişti. Demek oluyor ki, Toyota, Türkiye’de yeni bir fabrikanın daha temelini atacak.

Diğer önemli bir yatırım ise TAYSAD’a göre Oyak Renault’tan gelecek. Renault, 2009 yılı sonunda L95 koduyla yeni bir aracın üretimine başlayacak. Bu araçtan 2009 yılında yaklaşık 1000 adet üretilirken, 2010 yılında üretim 100 bin adedi geçecek. Pazartesi günü Renault zaten bu aracın yeni Symbol olacağını açıkladı. Ama işin ilginç tarafı şu anda Symbol, Bursa’da 40 bin adet civarında üretilirken, TAYSAD’ın raporuna göre yenisi 100 bin adetlik üretimi aşacak

Son olarak ise Honda, Türkiye’de 2009 yılında 100 bin adetlik kapasiteye ulaşacak. 2008 yılında 50 bin adetlik üretim hedefleyen şirket, 2009 yılında yeni bir modelle 100 bin adede çıkacak. Bunlar benim değil otomotiv sektörünün iki önemli derneğinin ortaya koyduğu öngörüler. Bekleyip göreceğiz. Umarım bu yatırımlara yeni markalar da eklenir ve Türk otomotiv sektörü dünyada çok daha önemli pozisyonlara gelir.
Yazarın Tüm Yazıları