Emin Çölaşan: Tıpta siyaset

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Kamuren Zeren'in bugünkü Hürriyet'te yer alan haberi ilginç. YÖK bir karar aldı ve Fethullah ekibine ait Hemşirelik Yüksekokulu'na yeni öğrenci alımını yasakladı.

Bunun nedeni, hemşirelik öğrencilerine ısrarla türban taktırılması. Tıp bilimine siyaset sokulması.

Bu okul Ankara'daki Ahmet Örs Hastanesi'nde kurulu imiş. YÖK izin verse, burası Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanesi olacakmış. Ama izin verilmemiş.

* * *

Tıpta siyaset olur mu?

İnsan sağlığına siyaset sokulur mu?

Bundan 15 gün önce bir arkadaşım anlatmıştı. Birkaç aylık bebeğini alıyor ve verem aşısı yaptırmak için bu hastaneye götürüyor.

Çocuk doktorunun yanına giriyorlar. 35 yaşlarında badem bıyıklı biri.

Bebeğin aşı öncesinde muayene edilmesini beklerken, doktorun yanına iki adam ve bir kadın geliyor. Adamlardan biri, belli ki bazı işleri bitirmekle görevli sağlam kadrodan!

Anadolu'dan getirilen çocuğun anası babası fakirmiş, tedavi masraflarını hastane vakfının karşılamasını istiyorlar. Hastane görevlisi, doktora böyle söylüyor.

Doktor hem söylenenleri dinliyor, hem de hasta sahiplerini süzüyor. O kabul ederse, tedavi parasını vakıf verecek.

* * *

Hasta sahipleri oradan kibarca uzaklaştırılıyor. Doktor bey, onları getiren hastane görevlisine, biraz uzakta bekletilen hasta sahiplerine duyurmadan soruyor:

- Bunlar hangi kesimden?

- Fazilet partili hocam.

- Peki, masrafları vakıf karşılasın.

Hastane görevlisi adam müjdeyi vermek üzere hasta sahiplerinin yanına giderken, doktor bey tarafından tekrar çağrılıyor:

- Fazilet olduğuna emin misin?

- Eminim hocam, hatta bunlar Sıvas'tan falanca hocaefendinin yakınları.

- Tamam. Vakfın parasını başka görüşten adamlara harcamış olmayalım da.

* * *

Arkadaşımı ertesi gün bir medya kuruluşunda gördüm ve yaşadığı olayı bana anlattı. Dün kendisini tekrar aradım, bu konuyu yazacağımı söyledim ve bir kez daha ve bütün ayrıntılarıyla anlatmasını istedim.

Bu olaya baştan sona tanık olan arkadaşım ‘‘Aklım durdu abi’’ dedi.

Böyle şey olur mu?

Doktorlukta, tıp biliminde, insanlara siyasi görüşlerine göre davranmak var mı?

Bu nasıl Müslümanlıktır?

Kamuran Zeren'in, bunların kurmuş olduğu Hemşirelik Yüksekokulu haberini okuyunca dün bunlar aklıma geldi, gerçeklerin nasıl örtüştüğünü bir kez daha gördüm.

Yazık, yazık.

BOKSTA BÜYÜK BAŞARI

Bu bölüme, boksta Avrupa şampiyonu olan üç boksörümüzü kutlamakla başlıyorum.

Ramazan Phaliani, Ağasi Agagüloğlu ve Bülent Ulusoy.

Ayrıca Nurhan Süleymanoğlu ve Şalvo Phaliani ile iki de bronz madalya kazandık ve Avrupa ikinciliğini elde ettik.

Dün öğrendim, Ramazan Phaliani ile Şalvo Phaliani kardeşmiş. Gürcüstan'dan gelen iki Müslüman boksör.

Alınan sonuç çok büyük başarıdır ve burada Boks Federasyonu Başkanı Caner Doğaneli'nin de büyük payı var.

Türk kamuoyu sporda futboldan diğer spor dallarına yönelse, medyamız diğer spor dallarına biraz daha fazla yer verse Türkiye daha nice başarılar elde edecek, nice şampiyonlar çıkaracak.

Ama bir türlü olmuyor. Futbola çakılıp kalıyoruz.

* * *

Şimdi gelelim bir başka konuya! Futbolda Türkiye birinci ligi geçtiğimiz pazar günü sona erdi. Kazanan kazandı, kaybeden kaybetti.

Aynı gün hem küme düşecek son takım, hem de birinci lige çıkan ikinci takım belli olacaktı.

Maçlar oynandı, sonuçlar belli oldu.

Sizce pazar günü oynanan ve bazı takımların kümede kalması, küme düşmesi, ya da birinci lige çıkmasıyla sonuçlanan birkaç maçta hatır gönül var mıydı?

Bence vardı. Kanıtlamak mümkün olmadığı için bu kadar yazıyorum.

Peki şike?

İzmir'de son saniyelerde kalecinin kornerden gelen topu kendi kalesine kendi elleriyle soktuğunu ve böylece Jet-Pa'yı birinci lige çıkardığını gördük.

Mutlaka büyük bir ‘‘şanssızlık’’ olmuştu! Bu yüzden ‘‘Bazı maçlarda şike var mıydı?’’ diye sormaya bile dilim varmıyor!

Spor medyamız ve Futbol Federasyonu belki bu konuların üzerinde dururlar. Ama hiçbir şey çıkmaz.

Rüşvetin belgesi oluyor mu ki, hatır gönül maçlarının ve şikenin olsun!

Yazarın Tüm Yazıları