Emin Çölaşan: Mudanya'da televizyon pazarı

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Mudanya'da iki gün kaldım. Özellikle televizyon kanalları arasındaki inanılmaz rekabete tanık oldum, çok matrak olaylar gördüm. Bunlar basına ve ekranlara yansımıyor. Doğal olarak herkes duruşmalara şartlanmış, haber ve röportaj peşinde koşuyor. Ama işin perde arkası çok ilginç!

Mudanya rıhtımında yan yana dizili 20 dolaylarında canlı yayın aracı var. Aralarında iki metre mesafe! Haber saatlerinde canlı yayınlar diz dize, göz göze yapılıyor ve bir kanalda canlı yayın yaparken, yanınızdaki kanallarda canlı yayın yapmakta olanların sesini duyuyorsunuz.

İmralı duruşmasında olup biteni sadece Anadolu Ajansı oradan belli aralarla geçiyor. Bütün televizyoncular ajans haberlerini izliyor ve o gün duruşmada söz ve davranışlarıyla kimin ‘‘flaş’’ olup öne çıktığını biliyorlar. İmralı'ya gidenleri taşıyan deniz otobüsü Mudanya'ya yaklaştığında, iskele önüne belki 100 kişilik bir kamera ve muhabir ordusu yığılıyor.

Hepsi, o gün duruşmada flaş olan kişiyi yakalayıp canlı yayına çıkarma peşinde. Bu bazen bir şehit yakını, bazen müdahil avukat, bazen gazi olabiliyor.

İskele çıkışında herkes o kişinin başında...

‘‘Bize gelin, falanca kanalda canlı yayına çıkın...’’

Bu aşamada devreye ‘‘adam kaçırma’’ olayları giriyor. Örneğin Reha Muhtar birkaç kişiyi adamlarına kaçırtıp sadece kendi haber bültenine çıkarmış. Başkaları da aynı şeyi yapmış. Adam kaçırana öbür kanallar çok bozuluyor!

***

Çarşamba günü Mudanya'ya gittim. Perşembe için İmralı'ya giriş işlemlerini bitirdim. Saat 17.30 dolaylarında o televizyon pazarına, yani naklen yayın araçlarının yan yana istiflenmiş durumda olduğu rıhtıma gittim.

En uçta TRT var. TRT Genel Müdürü Yücel Yener de orada. Mesut Ertugay birazdan 18.00 haberlerini sunacak. ‘‘Abi canlı yayına çık’’ dedi. Onunla 18.00 haber bültenine çıktım. Hemen ardından Aydın Özdalga geldi, Kanal 6'nın 19.00 haberlerine çağırdı. Hemen ardından TGRT geldi, o da 19.00 bültenine istiyor.

Daha duruşmaya gitmemişim, olup biteni bilmiyorum. Hepsi de ‘‘Fark etmez, sen yeter ki bize çık’’ diyorlar.

19.00 bülteninde Kanal-6 ve TGRT'ye çıktım.

Aynı saat için Flash çağırdı, zaman yokluğu nedeniyle çıkamadım.

19.30 için Kanal-D çağırdı, oraya çıktım.

Saat 20.00 haberleri için Reha Muhtar çağırdı, son olarak Show'a çıktım.

İki saatte beş canlı yayın! Futbolcu değilim, ortada cinayet yok, aşk skandalı yok. Vallahi böyle şey olmaz. Sanırım benimki bir Türkiye rekoru olmuştur.

***

Yine o akşam, televizyon çarşısında dolanıyorum. Bir kanalda tanımadığım biriyle söyleşi yapılıyor. Onun hemen yanındaki kanalın yetkilisi yanıma geliyor:

‘‘Abi şu şerefsiz adama bak, bize çıkacaktı, son anda vazgeçti. Falanca kanal bunu kaçırdı, şimdi oraya ötüyor. Herhalde para verdiler...’’

Çarşıda rekabetin ve gırgırın bini bir paraya gidiyor. Koşuşturmaktan, işin perde arkasını oradaki televizyoncular bile göremiyor. Onlardan bazılarına söyledim, şu işin bir ‘‘belgeselini’’ yapsınlar diye. Çok iyi bir konu çıkar.

Kanallardan birinin sesçisi, ses kaydı için prova yaparken habire abuk sözler söylüyor:

‘‘Sayın seyirciler, Apo cam kafeste kalp krizi geçirdi. Öldüğü söyleniyor. Bir kiii, bir kiii, sesim geliyur muuu?..’’

Aynı arkadaş bir gün canlı yayın öncesinde ses provası yaparken konuşmaya başlıyor:

‘‘Mahkeme başkanı kürsüde kalp krizi geçirdi. Durumu çok ağır. Gemiyle Mudanya'ya getiriliyor...’’

Dedim ya, orada bütün yayınlar iç içe, yan yana yapılıyor. Komşu kanal o sırada canlı yayında. Sunucu bu sözleri duyuyor ve ‘‘haberi atlamamış olmak için’’ uyanıklık edip anında izleyicilerine aktarıyor:

‘‘Şimdi size bir son dakika haberi veriyorum sayın seyirciler. Mahkeme Başkanı Turgut Okyay, henüz doğrulanmayan bir habere göre kalp krizi geçirdi ve gemiyle Mudanya'ya gönderildi...’’

O arkadaş, biraz sonra İstanbul haber merkezinden çok ağır bir fırça yiyor.

***

İmralı'dan döndük, işlemleri bitirip iskeleden çıktık. Duruşmayı aynı zamanda Kanal-D adına da izlemişim. Yanıma hemen Kanal-D sunucusu Murat Kul geldi.

‘‘Abi hemen şimdi kısa bir canlı yayın yapacağız. Sonra 19.30 bülteninde daha uzun konuşacağız...’’

Tam bu sırada bir başka kanalın sunucuları yanımda:

‘‘Abi bizim 19.00 haberlerinde sizi canlı yayına çıkaracağız...’’

‘‘Olmaz canım, önce Kanal-D'ye çıkmak zorundayım... Çünkü adaya aynı zamanda onlar adına gittim. Daha önce size çıkamam...’’

Çocuklar asılıyor, yalvarıyor. Bir yanda koluma girmişler, çekiştiriyorlar. Öbür kolumdan Murat Kul çekiştiriyor:

‘‘Rahat bırak Emin Abi'yi kardeşim yav, o bize çıkacak...’’

Hani otobüs terminalinde yolcuları içeri çekip zorla bilet satmaya kalkışan simsarlar vardır, kendimi onlara benzetiyorum!

O televizyon çarşısında çok ilginç olaylar, çekişmeler, ünlü sunucular arasında karşılıklı suçlamalar, birbirinden adam kaçırmalar oluyor. Bunları birileri mutlaka belgesel yapmalı. Ortaya çok ilginç, güldürücü, düşündürücü, tatlı bir televizyon belgeseli çıkacaktır.

***

Mudanya'da bir de Türk ve yabancı gazeteciler için basın merkezi kurulmuş. Başbakanlık Basın Yayın Genel Müdürlüğü bu iş için büyük çaba harcamış ve ortaya gerçekten de iyi çalışan bir merkez çıkmış.

Uygar bir ortam, her konukla ilgilenen görevliler. Basın Yayın'ı ve o merkezde çalışanları kutlamayı bir görev biliyorum.



Yazarın Tüm Yazıları