Emin Çölaşan: Kar yağdı böyle oldu

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Geçtiğimiz cuma akşamı Ankara'yı görmeliydiniz. İlk kez kar yağdı!.. Ve her şey bir anda felç oldu. Kar ağustos ayında yağmadı. Ocak ayına girmiştik ve bütün meteoroloji raporları Balkanlar'dan gelen kar yağışının başlayacağını duyurmuştu.

Saat 16 dolaylarında Ankara tümüyle durdu. Bütün ana caddeler tıkanmış, trafik altüst olmuştu. O andan başlayarak her şey felç oldu. Yollarda araçlar ve yayalar kayıyor, yüzlerce trafik kazası oluyordu.

İtfaiye ve cankurtaran araçları da, diğerleri gibi kilitlenmişti.

Akşam saatlerinde gazeteden çıktık, trafik çalışmadığı için yürümeye başladık. Düşünün ki, başkentin temel kavşaklarından Kuğulu Park, kayarak kaza yapan araçlar nedeniyle kapalıydı. Işıklara 50 metre ötede bir cankurtaran acı acı siren çalıyordu, ama Atatürk Bulvarı'nın açılması mümkün değildi.

Kavşaktaki trafik polislerine sorduk... ‘‘Bir saatten beri Belediye'den tuzlama aracı istiyoruz ama ses yok’’ diye isyan ediyorlardı.

Arife günüydü ve on binlerce insan yürümeye koyulmuştu.

***

Ertesi gün bizim gazetede İ. Melih'in sözleri çıktı. Ayıbını, sorumsuzluğunu örtbas edebilmek için aynen şöyle diyordu:

‘‘Caslak lastiklerle trafiğe çıkarlarsa böyle olur.’’

Her şey bu kadar basitti!

Sorumsuzluğun en güzel örneği bu sözlerde yatıyordu. Tuzlama araçlarını kar yağarken yola çıkaramayan, yolları açmak için hiçbir önlem alamayan bir belediyenin başkanından da ancak bu beklenirdi.

Ama Ankara halkına da böylesi layıktı!

Türkiye'nin başkentini perişan eden, bir tek somut proje üretemeyen, sadece kendisinden önce CHP'li belediye döneminde başlanıp çoğu bitirilen metroyu hizmete açabilen bu şahıs, şimdi Fenerbahçe başkanlığı gibi komik iddialarla medyada boy gösteriyordu. Başka bir söylemi, hizmeti, projesi yoktu ve olamazdı.

Akay Kavşağı bir utanç anıtı gibi iki yıldan beri orada duruyor. Biteceği de yok. Ama Ankara ahalisinden de tık yok!

Doğalgaz kazığı devam ediyor. Geçen yıl dolar yüzde 70 arttı, İ. Melih belediyesi doğalgaza yüzde 99 zam yaptı. Kime ne! Ahaliden yine tık yok!

Peki nereye gidiyor aradaki farklar?

Ne oldu ihalelere fesat karıştırma dosyaları? Nerede o Başbakanlık takip kurullarındaki dosyalar? Ankara Valiliği, kendisine ulaşan ihbarları ne yapıyor?

Kim bilir, kim bilir!

***

Gelelim İstanbul'a! Bir süre önce yakıt dolu bir tanker Florya'da battı. Denizde ve karada çevre kirliliği başladı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi neredeydi?

Ortada yoktu ve bir deniz kenti olan, her an korkunç bir deniz kazası beklenen İstanbul'da, belediyenin bu konuda en ufak bir hazırlığı olmadığı ortaya çıktı.

Bırakın denizi, karaya vuran yakıtı temizlemek için bile ekipleri yoktu.

Büyük bir facia değildi. Yine de Florya sahilleri şimdi kirlilikle boğuşuyor. Küçük bir olay için bile önlem alınmamıştı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bu kirliliğe ekip göndermesi günler aldı.

Bir yağmur yağar, İstanbul'u seller basar. Altyapı sıfırdır. Aynen Ankara gibi!

Bu iki Faziletli belediyenin elinde trilyonlar var. Nereye gider bu paralar?

Ama tekrar ediyorum, bunlardan kimsenin yakınmaya hakkı yok. Madem ki İstanbul ve Ankara ahalisi bunları seçmiştir, o halde herkes kendi tercihinin sonuçlarına katlanmak zorundadır.

İstanbul Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, bütün kenti posterleriyle donatmış, insan boyu resimleriyle ahalinin bayramını kutluyor.

Bu nasıl iştir?

Bu posterlerin parası kamudan çıkıyor. Peki ama Gürtuna bizim, yani kamunun parasıyla kendi reklamını nasıl yapıyor?

Bunlara ‘‘Dur’’ diyecek bir makam Türkiye Cumhuriyeti'nde yok mu? Yok.

DUYURU

Bugüne kadar okuyucularımdan gelen hiçbir mektup ve faksı çöpe atmaya elim varmadı. Onları yıllar itibariyle ve tarih sırasıyla biriktirdim ve yıl bitince, birer yıllık olarak kutulara koyup kaldırdım.

Şu anda elimde 1996-1999'u, yani son dört yılı kapsayan tüm mektup ve fakslar var.

On binlerce mektup ve faks... Bunlar Türkiye'nin aynası. Böyle bir uygulamayı başka bir gazetecinin yaptığını sanmıyorum.

Daha önceki yılların belgelerini de aynı yöntemle koruyordum. Ancak onları sakladığımız bizim eski matbaa binası satılınca, benim arşiv maalesef yok oldu.

Elimdeki dört yıllık belgelerde ne ararsanız var. Türk milletinin nabzı onlar. Bu bulunmaz arşivin bir işe yaramasını istiyorum. Bu konuda araştırma, master, doktora yapan, ya da yapacak öğrencilere, ya da İletişim Fakültelerine vermeye niyetliyim. Yeter ki değerlendirilsin.

Eğer istekliler varsa bana Ankara 467 15 65 numaralı faksla ulaşsınlar. Ancak bulundukları yükseköğrenim kurumundaki yöneticilerin resmi istek yazısı olmadan bu hazineyi vermem.

Yazarın Tüm Yazıları