Emin Çölaşan: İlginç bir uyarı

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Geçen hafta Çanakkale'ye Avustralya ve Yeni Zelanda'dan binlerce insan ANZAC günü için geldi. İki ülkenin başbakanları ve üst düzey yetkilileri dahil. ANZAC İngilizce'de ‘‘Avustralya, Yeni Zelanda Ordu Grupları’’ sözcüklerinin baş harflerinden oluşan bir sözcük.

On binlerce Anzak askeri 1915 yılında Birinci Dünya Savaşı sırasında Çanakkale Boğazı'na sevk edildiler, dünyanın en güçlü donanmasının desteğinde orayı geçip İstanbul'u ele geçirmeye çalıştılar. Ancak muhteşem Türk direnişini kıramadılar... Ve aylar boyu süren kanlı boğuşmalar sonrasında çekip gitiler.

Çanakkale savaşlarının bir eşi daha tarihte yok. Boğaz boğaza, kıran kırana, adım adım süngü savaşları verildi. Üç metre ilerleyebilmek için bir anda yüzlerce insan toprağa düştü.

Bugün o yöreyi gezenlerin, Türk şehitliklerini, Anzak mezarlarını, anıtları ve siperleri ziyaret edenlerin ister istemez gözleri yaşarır.

On binlerce Anzak askeri ve subayı, Büyük Britanya İmparatorluğu tarafından ismini bile bilmedikleri bir ülkeye getirildi, savaştı, sakat kaldı, öldü.

***

Onların torunları her yıl nisan ayında taaa Avustralya ve Yeni Zelanda'dan Çanakkale'ye gelip dedelerini anıyorlar. Onların mezarları ve anıları önünde törenler düzenleniyor, saygı duruşunda bulunuyorlar. Bir hafta önce bu olayın 85. yıldönümü idi ve yine geldiler.

***

Şimdi okuyucum Özden Akgüç'ten aldığım mektubu size iletiyorum:

‘‘10 bin Anzak Çanakkale'ye geldi. Sabahın ilk ışıklarıyla hepsi birden ataları için dualar okudular, gözyaşı döktüler. Savaşta ölenler onların dedeleri idi. Çok duygulandım ve takdir ettim. Bence insan, atalarına saygılı olduğu sürece insandır. Avustralya ve Yeni Zelanda neresi, Çanakkale neresi!

Neden bizde bu vefa yok diye içim burkuldu. 1915 yılında bizim dedelerimiz sadece Çanakkale'de şehit düşmediler. Kuttülamare'de (Irak cephesi), Galiçya'da şehit düşen atalarımızı niçin unutuyoruz? Allahüekber (Sarıkamış) dağlarında birkaç gün içinde donarak can veren 90 bin atamızı niçin hatırlamıyoruz?

Biz Birinci Dünya Savaşı'na girdiğimizde, bugünkü Misakı Milli sınırları dışında çok can verdik. Onlar bu vatan için şehit düştüler, yeter ki torunları özgür yaşasın diye. Yemen'e gidip de dönmeyen askerlerimize içim yanıyor. Onları nasıl unuturuz?

Biz de onları Anzak'lar gibi her yıl anmalıyız. Şehit düştükleri topraklara gidip dualar etmeli, onlara şükranlarımızı sunmalıyız. Onları yok kabul etmek ve unutmak, en büyük suç ve günahtır.

Türkiye bugünlerde cumhurbaşkanını seçiyor. O makama gelecek kişi, olaylara biraz da böyle bakmasını bilen biri olmalıdır.

Hiç olmazsa bundan sonra Cumhuriyet Türkiyesi dışında bizim için şehit düşen atalarımıza daha saygılı olalım. Onların fedakárlığını unutmayalım, bizden sonraki kuşakların da anlayacağı eylemleri hayata geçirelim.

Bu vefasızlık bize hiç yakışmıyor.

Bravo Anzak'lara.’’

***

Okuyucum Özden Akgüç'ün yazdıkları çok doğru. Bırakın daha uzak tarihimizi bir yana, bu millet sadece 20. yüzyılda pek çok yerde milyonlarca şehit verdi. Kimi düşman kurşunuyla, kimi ya çöllerde açlık ve susuzluk çekerek, ya da Sarıkamış önlerinde olduğu gibi birkaç günde soğuktan donarak...

Ya da kolera, tifüs gibi ordularımızı bir ahtapot gibi saran hastalıklar nedeniyle...

Önce Balkanlar ve Rumeli. O topraklar Balkan Harbi'nde elimizden gitti.

Sonra Birinci Dünya Savaşı patladı. O savaştaki cephelere bir bakın:

Çanakkale, Kafkasya, Irak, Suriye, Filistin, Süveyş Kanalı, Doğu Anadolu, Galiçya, Yemen, Hicaz...

Sonra İstiklal Harbi patladı. Bu kez Anadolu'yu kurtarmak için dövüştük ve yine on binlerce kahraman Sakarya'da, Dumlupınar'da toprağa düştü.

Ordumuz Yunan ordusuyla boğuşurken, arkadan da vuruldu. Konya, Yozgat, Bolu, Düzce, Gerede yörelerinde isyan eden, ‘‘Şeriat isterük, Padişah efendimizi isterük’’ çığlıkları atan asiler, Türk ordusuna arkadan saldırdılar.

Aynen Birinci Dünya Savaşı'nda Doğu Anadolu'da Ermenilerin yaptığı gibi!

***

Evet, Anadolu toprağındaki şehitlerimizin bir bölümünü her yıl anıyoruz. Ama eksik. Örneğin, Sarıkamış'ta Allahüekber Dağları'nda donarak ölen 90 bin şehidi acaba anımsıyor muyuz?

Ya diğerleri? Galiçya, Irak, Suriye, Filistin, Hicaz, Yemen, Kafkas cephelerinde can verenler?

1918 yılında Osmanlı devleti teslim olduktan sonra bile Medine'de direnmeye devam eden, ‘‘Ben Peygamberimizin mezarını bunlara bırakmam’’ diyen Fahrettin Paşa'yı unuttuk mu?

Anzak'lar her yıl Avustralya ve Yeni Zelanda'dan kalkıp, atalarını anmak için Çanakkale'ye geliyor.

Onlar dedelerine saygı gösteriyor. Ama biz geçmişimizi, bizim için can verenleri unutmuşuz. Onları yılda bir kez olsun anmayı, o uzak diyarlara sembolik heyetler gönderip mezarlarına bir buket çiçek bırakmayı bile akıl edemiyoruz.

Keşke Anzak'lardan ders alabilsek.

Yazarın Tüm Yazıları