Paylaş
Sevgili okuyucularım, burada 17 Ekim Pazar günü yayınlanan yazımı sizlere bir kez daha anımsatmak istiyorum. Geçen yıl Adana ve Ceyhan'da yaşadığımız deprem sonrasında Dünya Bankası kredisiyle bu yörede depremzedeler için konutlar yaptırıldı.
Adana'da 4 bin, Ceyhan'da bin olmak üzere toplam 5 bin konutun yapımı bitirildi.
Adana ve Ceyhan depreminde evlerini yitirenler, şimdi yavaş yavaş buralara taşınıyor. Evler çok güzel oldu. Beş katlı apartmanların her birinde 10 daire var. Daireler 77 metrekare. Ayrıca bodrum katında her birinin 10 metrekarelik bir deposu var.
Depreme dayanıklı inşaatlar kaliteli oldu. Müteahhit firmalar iyi çalıştı. Altyapı tümüyle eksiksiz. Yol, su, elektrik, kanalizasyon, hepsi tamam. Vatandaşlar şimdi evlerine taşınıyorlar.
Buraya kadar olan, işin ilk bölümü.
* * *
Şu anda Adana'da 1.880, Ceyhan'da 520 olmak üzere toplam 2.400 daire boş. (İlk yazımda bu rakamı 2.150 olarak vermiştim. Son gelişmelerle 2.400 oldu). Demek ki bu daireler fazladan yapılmış. Belki iyi olmuş.
Öte yanda ise son Marmara depremini yaşadık. Yörede binlerce aile çadırlarda barınıyor. Deprem sonrasında en büyük sorun, barınma ve konut sorunu olarak karşımızda duruyor.
Çadırkentlerde yaşam nereye kadar sürecek?
İnsanlar bunlara ‘‘çamurkent’’ diyor. Dost Japonya'dan gemiyle 500 adet prefabrik konut geliyor, medyada büyük haber oluyor. İsrail başbakanı dün Türkiye'ye gelip bu dost ülke tarafından yaptırılan 320 prefabrik konutu sahiplerine teslim ediyor.
Demirel ve Ecevit deprem bölgesine gidiyor, bitmemiş prefabrik evlerin depremzedelere teslim töreni yapılıyor!
Ama yeterli sayıda ev bir türlü yapılmıyor, yapılamıyor. Kolay değil ve hadise gecikiyor. Binlerce aile çadırlarda binbir güçlük içinde yaşam kavgası veriyor.
* * *
Şimdi bakınız, Adana ve Ceyhan'da şu anda boş duran 2.400 adet pırıl pırıl daire var. Ciddi bir hükümet, Marmara depremzedelerine sormaz mıydı, ‘‘Aranızda geçici olarak bu yöreye, bu evlere taşınmak isteyen var mı?’’ diye!
Sorardı... Ve inanıyorum ki, hiç değilse birkaç yüz aile o ılıman iklim yöresine geçici veya kalıcı olarak yerleşip çadır işkencesinden kurtulmayı yeğlerdi.
Ama böyle olmuyor. Bu konuyu 17 Ekim günü burada gündeme getirdim ve hiçbir yetkiliden en ufak bir ses bile gelmedi.
Yazık günah değil mi çadırlarda yaşayan insanlarımıza? Yazık günah değil mi orada boş duran 2.400 adet konuta?
Hemen belirteyim, bu konutlarda kalorifer yok... Yörenin iklimi ılıman olduğundan, oralarda kaloriferli inşaat zaten pek yapılmıyor. Eksik olarak görülürse, tek eksik bu!
Bir yanda binlerce aile çadırlarda sorunlarla boğuşuyor, öte yanda ise 2.400 konut boş duruyor. Olacak iş midir?
Bu ülkede bu basit örgütlenmeyi yapacak bir sorumlu yok mudur?
* * *
Şimdi işin bir başka boyutuna daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Dünya Bankası, Marmara depremi sonrasında bizim hükümete bazı önerilerde bulundu. Bu kuruluş yaklaşık 500 milyon dolarlık konut kredisi verecekti. Ayrıca Avrupa Yatırım Bankası'ndan yaklaşık 600 milyon dolar gelecekti.
Adana ve Ceyhan konutlarından 62 milyon dolar para artmıştı. O evleri düzgün bir biçimde yapan müteahhit firmaların şantiye ve araç gereçleri hemen Marmara'ya taşınacak, zamandan kazanmak için yeni bir ihale bile yapılmadan, yörede konut yapımına aynı firmalar tarafından hemen başlanacaktı.
Bunun için bir tek şey gerekiyordu:
Hükümetin arsa vermesi.
Bugüne kadar arsa veremedik! Koskoca deprem bölgesinde arsa bulamadık ve en azından iki ay zaman yitirdik.
Arsa olmayınca proje yapılamıyor, proje olmayınca inşaat başlamıyor. Dahası, kredi de işlerlik kazanmıyor.
* * *
Yoksa biz bu yazıları suyun üzerine mi yazıyoruz? Hataları, yapılmayanları, eksikleri sergiliyoruz ama işin içindeki bir tek yetkili kişi ve kuruluştan tepki gelmiyor.
Devlet olarak neredeyse bir dolara muhtacız, adamlardan bu iş için gelecek en az 1 milyar dolar tutarındaki konut kredisini sürekli geciktiriyoruz. İşi bürokraside boğuyoruz.
Oysa yapılacak iş çok basit. Git Marmara depremzedelerine ve bir anket düzenle:
‘‘Adana ve Ceyhan'da, nitelikleri şöyle şöyle olan evler var. Oraya gitmek ister misiniz?..’’
Bu evlerin, sitelerin fotoğrafları bende var. Aynı fotoğrafları götür insanların çadırlarına ve görüşlerini al. Diyelim ki 500 aile kabul etti. Ortadan kalkacak az konut yükü müdür bu?
Bilemiyorum, belki 3 bin aile isteyecek, belki hiç kimse istemeyecek. Ama sen bir girişimde bulun, insanlara sor. Bir çözüm üretmeye çalış... Çünkü bunlar prefabrik ev falan değil. Bunlar Dünya Bankası denetiminde yapılmış, projesi düzgün, malzemesinden çalınmamış dört dörtlük apartman daireleri.
Sonra ciddi bir biçimde araştır deprem bölgesini ve arazi bul. Bunu yapmak senin görevin değil mi? Kredi hazır, yapacak firmalar hazır, ama bir Allah kulu çıkıp da düğmeye basamıyor.
Vallahi yazık. İnsan utanıyor. Biz işin dışındakiler utanıyoruz da, işin içinde olanlardan tık yok!
Paylaş