Emin Çölaşan: Bir Ankara manzarası!

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

BUGÜNKÜ Hürriyet'te Ümit Çetin'in haberini okuyacak ve Türkiye'nin başkentinin ne duruma düştüğünü, kimlerin eline kaldığını bir kez daha hayretle ve ibretle göreceksiniz.

İ. Melih belediyesine bağlı bazı şirketler var. Buralarda ne olduğu, nasıl denetlendiği, gelir ve gider durumları, paraları nereden kazandıkları, nerelere harcama yaptıkları belli değil.

Ümit Çetin araştırmış ve bu şirketlerde İ. Melih tarafından işe alınanlardan bir bölümünü çıkarmış. Tablo korkunç!

Fazilet'in yayın organı olan Milli Gazete'nin Ankara temsilcisi, köşe yazarları, hocaefendi Necmettin Bey'in imamı, şoförü, özel kalem müdürünün kardeşi, İ. Melih'in teyze oğlu, zabıta müdürü, Oğuzhan Asiltürk, Ömer Vehbi Hatipoğlu gibilerin yakınları, hepsi birden bu şirketlerin yönetim veya denetim kurullarından maaşa bağlanmış!

***

Zabıta Müdürü'nün adı Yafes Öztürk. Elimde bu şahısla ilgili bir belge var. Ankara İl İdare Kurulu'nun 28 Eylül 1999 tarih ve 206 sayılı kararı:

‘‘Yafes Öztürk'ün kaçak kömür satıcısı Adnan Beker'i koruyup kolladığı ve görevini kötüye kullandığı anlaşıldığından yargılanması gerektiğine.

Zabıta Müdürlüğünde görevli (bayan) zabıta memuru Y.S.'ye cinsel tacizde bulunmak suretiyle görevini kötüye kullandığı anlaşıldığından yargılanması gerektiğine oybirliği ile karar verildi.’’

İ. Melih bu kararı bilmiyor mu?

Ağızlarından Allah, peygamber, din, iman, Müslümanlık sözcüklerini düşürmeyen, öte yanda ise belediye şirketlerden maaşa bağlanan, emrindeki personele cinsel tacizde bulunan, ahbap çavuş ilişkileriyle köşeyi dönenleri uzakta aramayın. Onlar sizin burnunuzun dibinde, Türkiye'nin göbeğinde, bu ülkenin başkentinde!

Ama hep yazıyorum, kabahat onlarda değil, İ. Melih belediyesini seyretmekle yetinen, hiçbir önlem almayan İçişleri Bakanlığı ile Ankara Valiliği'nde.

Belediye başkanı olan İ. Melih, ihaleye fesat karıştırmaktan DGM tarafından gözaltına alınıyor, nezarette bir gece geçirdikten sonra Recai Kutan bizim Baba'ya telefon edip serbest bırakılmasını istiyor.

Baba devreye giriyor, adamı serbest bıraktırıyor!

***

Ankara'nın göbeğinde bir altgeçit inşaatı sürüyor. Memleketin ve milletin trilyonları toprağa gömülüyor. Trafik iki yıldan bu yana felç. Rezalet iki yıl daha sürecek.

Dahası, bu geçit bitince de hiçbir işe yaramayacak... Çünkü bunu izleyen kavşaklar tıkanacak.

Toprağa bugüne kadar kaç trilyon gömüldü? İhale neye göre verildi? İşi alan firma daha önce buna benzer bir iş yapmış mıydı?

Bu sorulara yanıt verilmiyor. Verilmediği gibi, gömülen paraların hesabını soran bir makam yok.

Aynen Alfagaz vurgununda olduğu gibi!

Hemen belirteyim, 10 Nisan günü Ankara'da trilyonluk bir sayaç ihalesi daha yapılacak ve bunu da çok büyük olasılıkla aynı şirket alacak! İzleyeceğiz!

***

Bugün Ümit Çetin'in söz ettiği Necmettin Hocaefendi'nin imamı da ilginç bir tip! Belediye şirketinde görev almış. Belpa yönetim kurulu üyeliği yapan Muhittin Hamdi Yıldırım isimli imam, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği için DGM'de yargılanan biri.

Zabıta Müdürü Yafes'in kaçakçıları korumak ve cinsel tacizde bulunmak suçlarından yargılanmasına yakında başlanacak.

Artık bu konuları yazmaktan utanıyorum. Utanması gerekenler değil de, ben utanıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti'nin başkentini yöneten, Ankara'yı felç eden, milyonlarca insanımızı perişan eden bir belediye, böyle bir sorumsuzluk ve denetimsizlik içindeyse, harcadığı paraların ve marifetlerinin hesabı sorulmuyorsa, varın Türkiye'nin diğer yörelerini siz düşünün.

İSTİKLAL MARŞI REZALETİ

Önceki akşam Reha Muhtar'ın Show TV'deki haber bülteninde korkunç bir rezalet izledik. Reha'nın bu sahneyi bu gece bir kez daha yayınlamasını diliyorum. Bir utanç belgesidir.

Diyarbakır'da Fazilet Partisi kongresi yapılıyor. Ön sırada Recai beyamca ve ekibi, arkada partililer.

Kürsüde bir şahıs ve elinde pazarcı mikrofonu.

İstiklal Marşı'nı bilmeyen bu şahıs, güya İstiklal Marşı okuyor.

Sözlerini bilmiyor, melodisini bilmiyor. Bir rezalet ki, inanılır gibi değil. Utanç verici bir manzara... Ve salonda bir Allah kulu marşımızı söylemiyor. Sadece Recai beyamca ve yanındaki birkaç kişi mırıldanmaya çalışıyor.

Bunlar mangalda kül bırakmazlar, İstiklal Marşı ile sözlerini yazan Mehmet Akif Ersoy'a sahip çıkar görünürler. O gün Ersoy'un kemikleri mezarında sızlamıştır.

İstiklal Marşı Türk'ün onurudur. Onu böyle kepaze etmeye kimsenin hakkı yoktur.

Ama bunlar sağ gösterip sol vururlar. Hayatları yalan ve sahtecilik üzerine kuruludur. Örneğin, pek çok toplantıda marşımız okunurken sıkmabaşların ayağa kalkmadıklarını, İstiklal Marşı'nı bile protesto etmekten utanmadıklarını kaç kez görmüşüzdür.

Koskoca partisiniz. Diyarbakır'da kürsüye İstiklal Marşı'nı bilen bir adam çıkaramadınız mı? Diyelim çıkaramadınız, teypten de mi çalamazdınız?

Ulusal marşımızı kepaze etmeye, rezil etmeye hakkınız var mıydı? Yoksa bilerek mi yaptınız?

Yazıktır, ayıptır be.

Yazarın Tüm Yazıları