Emin Çölaşan: Ben yaptım oldu!






Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

SEVGİLİ okuyucularım, Türkiye tam bir savurganlık ve iflas ülkesi oldu. Biz eğer kamu kesimindeki bu savurganlığı durduramazsak, başımıza daha çoook işler gelecek ve elálemin kapısında para dilenmekten asla kurtulmayacağız.

Bu söylediklerime yerel yönetimler, yani belediyeler dahil.

Savurganlığın en büyüğünü özellikle büyükşehir belediyelerinde yaşıyoruz. Adamlar hesapsız kitapsız harcama yapıyor.

Bir sürü şirketler kurmuşlar.

Şirketlerin çoğu büyük zararda ama bunları doğru dürüst denetleyen hiçbir makam yok.

Buralardan bir sürü asalak maaşa bağlanıyor. Eş dost, partililer, siyasal yandaşlar ve diğerleri, bu şirketlerin genel müdürü, yönetim kurulu başkan ve üyesi, müdürü vesairesi adı altında rant elde ediyor.

Bu şirketlerin büyük bölümü belediye ihalelerini alıyor. Sonra işi kendi siyasal yandaşlarının firmalarına verip paraları bu yöntemle hortumluyor.

İçişleri Bakanlığı ile valilerin çoğu, olup biteni seyretmekle yetiniyor.

Devlet yetkilerini belediyeler üzerinde kullanmaktan korkuyorlar.

* * *

Türkiye'nin kaynakları kıt. Ama buna aldıran yok. Çevrenize bakın, çok sayıda bitmemiş, ya da ağır aksak yürüyen yatırım göreceksiniz. Trilyonlar buralara akıtılıyor.

Hatta bitenlere bile.

Dünkü yazımda havaalanları rezaletini yazıyorum, kimseden ses yok.

Memleketin trilyonları toprağa acımasızca gömülüyor, umursayan yok.

Ortada hükümet yok, muhalefet yok, hesap soracak makam yok.

Kaderin cilvesiyle iş yargıya intikal etse, en basit dava birkaç yıl sürüyor. Karmaşık davalar ise 10-15 yılı buluyor.

Yine dikkat ediniz, hortumcuların ve hırsızların pek çoğu, zamanaşımından yırtıyor ve beraat kararını cebine koyuyor.

* * *

Ankara'da yaşadığım için bu kentte olanları çok iyi izliyorum. Ankara Büyükşehir Belediyesi hakkında yazılar yazıyorum ve inanın ki bir tek yetkiliden yanıt gelmiyor.

Herkesin kafasında aynı cingözlük:

‘‘Bırak yaaa, yazarlar yazarlar, sonra bıkarlar. Milletimiz de unutup gider.’’

İçişleri Bakanlığı, Ankara Valiliği ve diğer yetkililer ses vermiyor. Oysa ben sadece Ankara'da yapılan savurganlığı yazıyorum, milletin toprağa gömülen paralarının peşinde koşturuyorum.

* * *

İki gün önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilgili bir şey yazdım. Bu kuruluşun 5 trilyona yakın bir yakıt ihalesi oluyor ve bu ihaleye sadece bir tek firma, o da belediyenin bir şirketi girip alıyor.

Bu nasıl iştir ki, bu ihaleye girecek ikinci bir firma olmuyor! Şike mi, dümen mi, normal mi?

Bunun açıklamasını yapacak hiçbir makam yok.

Belediyelerde trilyonlar havada uçuşurken siz yazıyorsunuz ve İçişleri Bakanlığı zahmete girip kısa bir açıklama yapmıyor. Ya da biri sizi arayıp ‘‘Merak etme arkadaş, yazdığın konuyla biz ilgileneceğiz’’ demiyor.

* * *

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, ülkemize ünlü bir aktörü getirdi. Büyük olasılıkla en azından 100 milyar lira dolaylarında para ödedi.

Adam geldi, bir sürü rezalet yaşadık. Adamla o gece otelde yatan kadınlar basına demeç verip yaşadıkları tatlı saatleri anlattılar.

Bu belediye Fazilet belediyesi!

Allah, din, iman, Kuran!..

Ama İstanbul'a aktör getirip herifin her türlü rezaletine göz yummak da bunların işi olmuş!

Türkiye'nin böyle işlere harcayacak parası var mı?

Ankara'da Akay Kavşağı'na 50 milyon dolar gömülüyor, soruyoruz, bir tek makamdan yanıt gelmiyor.

Daha neler neler.

Adam her yazdığınız yazıya ‘‘Bana ibne dedi’’ diye dava açıp 500 milyara yakın para istiyor!

* * *

Hayır, Türkiye bu israf ve savurganlıkla yönetilemez. Krizlere o yüzden giriyoruz. Belediyelerdeki savurganlığı denetlemekle yükümlü olan Sayıştay var, bir şey yapmıyor. Belediye meclisleri var, çoğu üyeleri başkanlarla özdeşleşmiş, parti farkı gözetmeden hortumluyor, ya da elde ettiği avanta karşılığı susmayı yeğliyor.

Belediye meclisleri apayrı bir olay. Türkiye'nin ayrı bir yarası.

Biz bu kafalarla gidersek, halkın parasını böyle gaddarca ve gereksiz yerlere harcarsak, krizlerden nasıl kurtulacağız?

Bizim bu içler acısı durumumuzu ABD, IMF, Dünya Bankası ve Avrupa, bizden daha iyi biliyorlar.

Biz kendimizi düzeltmezsek, tüm kamu kesimiyle birlikte gereksiz belediye harcamalarını da yeterince denetlemeye başlamazsak, ‘‘Ben yaptım oldu, kimse hesap sormaz, soranlara yanıt verilmez’’ anlayışını bırakmazsak, ABD'den bir değil bin Kemal Derviş getirsek, sonumuz hep aynı olmaya mahkûmdur.

Yazarın Tüm Yazıları