EMAF

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Hayır, yabancı bir sözcük ya da yabancı bir marka değil.

Tam tersine, bir Türk kuruluşunun, hem de bir kamu işletmesinin baş harflerinden oluşan yerli marka: EMAF, yani ‘‘Elektromekanik Aygıtlar Fabrikası''.

Üstelik, dünyaca ünlü Alman markası Siemens'le yarışan ve büyük bir ihale de kazanan.

İhale, yine bir kamu kuruluşu olan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.'nin Özbekistan'da kurmakta olduğu fabrikanın otomasyon ihalesiydi. Ölçü ve denetim aygıtlarını, elektronik konumlayıcıları, sayısal ölçerleri, dozaj pompalarını, elektrik dağıtım panolarını kapsayan bir yarışma.

Söylendiğine göre, karşı taraf çok iddialıymış. ‘‘Tamam, şeker sanayiinde şimdiye kadar edindiğiniz deneyimle Özbekistan'da fabrika kurabilirsiniz; ama bu iş başka'' diyorlarmış, ‘‘Binaları yapmak, basit makineleri Ankara'da imal ederek ambalajlayıp Özbekistan'da monte etmek başka, elektronik teknolojiyle o hassas otomasyon aygıtlarını yapıp kurmak başka!''

Yabancı firma, bütün az gelişmiş ülkeleri hep ürküten bu çeşit sözlerle, 10 milyon dolara malettiği aygıtların yapımı, kurulması ve öğretimi için 25 milyon dolar istemiş, EMAF ucuz maliyetle çok daha düşük fiyat verip kazanmış.

Tabii, Ankara yakınlarındaki fabrikasını gezdirdikten, Türkiye'deki şeker ve kâğıt fabrikaları ile alüminyum tesisleri için başardığı otomasyon işlerini gösterdikten sonra.

Şimdi, fabrikada harıl harıl o aygıtlar yapılıyor, Erdemir'de imal edilen sacdan yapılma kasalara monte edilip Özbekistan'a yollanmak üzere depolanıyor.

Rusça, İngilizce ve Türkçe pano açıklamalarıyla.

Böylece, uzak bir Asya ülkesine, Türk teknolojisiyle birlikte, Türkiye'nin teknoloji dili de aktarılmış olmakta.

Ekonomide ve teknolojik ilerlemede ‘‘take-off'' denen kendi gücüyle ‘‘havalanış''ın bundan daha iyi bir örneği olabilir mi?

Yeter ki, başka alanlarda da görülen bu çeşit örneklerin arkası gelsin, çabalar inançla ve kararlılıkla sürdürülsün.

Ama, en büyük eksiklik tam bu konuda, yani inanç ve kararlılık konusundadır. Dünyayla rekabete açık bir ulusal sınaileşme yerine küreselleşme, kamu girişimciliğini de kapsayan bir karma ekonomi modeli yerine özelleştirme rüzgârları estirilince, inanç ve kararlılık kaleleri yıkılmıştır. Bilir misiniz ki, bu ihalede de, EMAF yerine yabancının şirketini kayırmak için çaba gösteren Türk ‘‘devlet adamları'' bile çıkmıştır.

Zaten, 1985'ten sonra ‘‘tasarruf'' bahanesiyle kuruluşun 18 mühendisini işten uzaklaştıran ve oradaki mühendis sayısını 12'ye indiren de aynı zihniyet. Oysa, birazcık inanç ve ciddi bir yatırım programıyla, özellikle kamu işletmelerinde büyük sıçramalar yapmaya ve Türkiye'yi, yalnız montaj fabrikaları kurup yabancı lisanslarla mal üreten değil, teknoloji yaratan ülke durumuna getirmeye hazır bir yığın genç insan var.

Onlara ufuk açacak olanlar, herhalde, yakın geçmişte elektronik iletişim sanayii bakımından Türkiye'ye ‘‘Teletaş'' faciasını yaşatmış olanlar değildir.

O facianın bir daha yaşanmaması ve genç insanlara yaratıcılık ufuklarının açılması için, başka birçok konuda olduğu gibi, bu konuda da, yabancı hayranlığı yerine, kendi insanına güvenen inançlı bir devrimcilik gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları