Eleştirmenlerin zombisi olmak

Bu yıl Adalar Kısa Film Yarışması’nda jüri üyesiydim.

Ödül vereceğim törene katılmak için Büyükada’ya gittiğimde kendimi korku filmi platosunda gibi hissettiğimi çok iyi hatırlıyorum.

Bizi adaya getiren motordan indiğimde karanlık, ıssız bir yolda ilerlemiştim.

İlk aklıma gelen “Burada ne güzel korku filmi çekilir” olmuştu.
 
Bizimkiler de öyle düşünmüşler zaten.

Bizimkiler dediğim sinema yazarları Murat Emir Eren ve Talip Ertürk.

Şu sıralar Büyükada’da “Türkiye’nin ilk zombi filmi” olan Ada’yı çekiyorlar.

Ada’da oynayacak 20 zombi için Facebook’da bir site açılmıştı.

Zombi rolünde oynayabilmek için 500’den fazla kişi başvurmuş, Anadolu’dan bile zombi adayları gelmiş.

Şimdi onlar, Büyükada’da düğün basan zombiler olarak beyazperdede karşımıza çıkacaklar.

Murat ve Talip’e gelince.

Onlar “Biz artık film çekmek istiyoruz” diyorlar.

Çeksinler tabii, gurur duyarız, zevkle izler ve yazarız.

Ama onların keyifli sinema yazılarından da mahrum kalmak istemeyiz.

Hatta ben onların Ada’yı, sinema yazarı şapkalarını takarak, bizimle birlikte izleyip, filmle ilgili bir eleştiri yazmalarını bile isterim.

Objektif bir şekilde kaleme alacaklarından emin olduğum bu yazıların ne kadar ilginç ve keyifli olacağını tahmin edebiliyorum.

Yaşlı Rus erkekleri ve 20’lik sevgilileri

“All Inclusive”, “Alles Inklusive” ya da Türkçe adıyla “Her şey Dahil” sistemi işleyen tatil köylerinde bir zamanlar en çok Alman turistlerden şikayet edilirdi.

Bir oturuşta dünyayı yedikleri yetmez, bedava yiyecekleri sarıp sarmalayıp yanlarında da götürürlerdi çünkü.

Ama anlaşılan artık devir değişmiş.

Real Holiday Reports adlı turizm sitesinin yaptığı ankette Almanlar, Japonlar’la birlikte “En Kibar Turistler” seçilmişler.

Sarhoşlukları ve tuvalet alışkanlıkları ağır bir dille eleştirilen ıngilizler ise “En Kaba Turistler” olmuşlar.

Bizim eskiden yeme içme konusunda eleştirdiğimiz Almanlar’ın yerini şimdi Ruslar almış durumda.

‘Herşeyi sınırsız yiyorlar’ denen Rus turistler, yemeklere uygun kıyafetlerle gelmedikleri gibi bir de küfürlü konuşuyorlarmış (anlayana tabii, bizim için fark etmez,
Rusça olmak şartıyla istedikleri diyebilirler).

Ruslar hakkında en yaygın eleştiri ise zengin yaşlı Rus erkeklerinin 20’li yaşlardaki sevgilileriyle dolaşmaları.

Biz, magazin sayfalarında bolca gördüğümüz, ama artık adlarını anıp, reklamlarını yapmak istemediğim genç kız meraklısı yaşlı Türk ağalardan ne kadar nefret ettiysek, turistik mekanlar da kocamış Ruslar’dan o kadar nefret ediyorlarmış.

Türk ya da Rus fark etmez, bunların, yarattıkları görüntü kirliliğinin farkına varıp, evlerinden hiç dışarı çıkmamalarını diliyorum.

İzmir’in iki yakası

İstanbul’da iki kıta arasına yapılacak 3. köprünün kararı verilmiş, güzargahı konuşuluyor.

Ama İzmir’in iki yakası bir türlü birleşmiyor.

Geçen gün ızmir’deydim.

Kaldığım otel Crowne Plaza, mevkii ınciraltı.

Gideceğim yer Engin-Sezin Gedik’in evleri, mevkii Karşıyaka.

Bizim otelden bakınca Karşıyaka tam karşımda. Elimi uzatsam değeceğim.

“Geliyorum” diye bağırsam, rüzgar da yardım ederse, duyacaklar.

Ama oraya ulaşmak çok zor ve vakit alıyor. ızmir Körfezi’ni dolaşmak zorunda kalıyorum.

Neden ızmir’in iki yakasını birleştiren bir köprü yok anlamıyorum.

İzmir’in neden bir köprüsü bile yok dediğimde ise “mesafe çok fazla” bahaneleri geliyor kulağıma.

Ve onlara şanghay ile Ningbo’yu bağlayan 36 km’lik köprü örneğini veriyorum.

Uzun olabilir, şanı yürür, ızmir’in iki yakasını bir köprüyle ya da tüp geçitle birleştirmenin zamanı gelmedi mi acaba?
Yazarın Tüm Yazıları