Ekonomide durum iyi

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Şimdi yazının başlığına bakıp da benim entelektüel bir liboş olduğumu filan düşünmeyin sakın.

Olayların farkındayım aslında.

Üretim durdu.

İşçi çıkarmaları başladı.

Gelir dağılımı cephesinde ise işler çok daha kötü.

Gelir dağılımı kötüleşti bile diyemiyoruz artık, çünkü Türkiye'de gelirlerin dağıtılması işlemine bir yıl kadar önce tamamen son verildi.

Paraları sadece belirli kişiler cukka ediyor.

Anadolu kan ağlıyor, fabrikalar kapanıyor. Kaplanlar, üzerine su dökülmüş kediye dönüşmüşler.

Bütün bunları biliyorum bilmesine de, yine de ekonomide durum iyi diyorum.

*

Ben Dünya Bankası'nın, IMF'nin yalancısıyım.

Türkiye'de milllet kan ağlarken, bu arkadaşlardan ilginç beyanatlar geliyor.

Daha dünkü gazetelerde bile vardı beyanatları.

Diyorlar ki, Türkiye'de durum aslında kötü değil.

Ekonomik kriz en az Türkiye'yi etkilemiş durumda.

Özet olarak NO PROBLEM.

DON'T WORRY, BE HAPPY.

*

Son haftalarda iki konuyu kafaya takmıştım.

Bir tanesi çok satan kitap listeleriyle ilgiliydi.

Gazete okurken bile zorlanan bir toplumda yaşıyoruz.

Kitap okuma sevgimizin katiyen olmadığı da gözle görülür bir gerçek.

Millet 12 saat süren otobüs yolculuğuna çıkıyor, bir Allah'ın kulu bile çantasından kitap çıkarıp okumuyor.

Yani öyle Heidegger, Kant filan okumalarını tabii ki beklemiyorum. Kaba kuvvetle tehdit edilmediğim sürece ben de özgür tercihimle bunları okumam.

Ancak en azından bir Barbara Cartland, bir Sue Grafton, bir Patricia Cornwell okumalarını bekliyor insan.

Ama nafile. Millette bir inat var, aklınız durur. 12 saat boyunca yola, tarlalara bakmayı kitap okumaya tercih ediyorlar.

Kamuya açık hiçbir yerde kitap okuyana rastlamadım. Sadece birkaç abuk kişi gördüm, onlar da son derece mutsuz bir şekilde yeni yayınlanan absürd diyet kitaplarını karıştırıyorlardı.

Eh, evde de kitap okuyacak zamanları olamaz, çünkü tıpatıp birbirine benzeyen Türk dizileri, Sibel Can, Hülya Avşar, Reha Muhtar ve Ham Çökelek buna vakit bırakmıyor.

Şimdi tüm bu bilimsel verilerin ışığında Türkiye gibi bir ülkede ‘‘Çok Satan Kitap’’ listesinin var olabilmesi bile çok komik.

Daha da komiği, bu listede ilk 10 sırada yer alan her kitabın son derece ağır, hatta bilimsel konularda olmasıdır.

Okumaktan ve yazmaktan prensip itibariyle hoşlanmayan bir toplumda çok satan kitaplar listesinin bu şekilde nasıl olabildiğine takmıştım.

Sonunda gerçeği buldum. Bu liste İstanbul'daki hava durumunu Londra'dan öğrenen NTV kanalının yöneticisi Nuri Çolakoğlu tarafından gizli bir şekilde hazırlanıyor.

Onun beğenmediği kitaplar katiyen listeye giremiyor, beğendikleri ise listeden bir türlü çıkamıyor.

*

Bu muammayı çözümledikten sonra kafama takmış olduğum ikinci muammayı araştırmaya başladım.

Türkiye'de ekonomi batarken, IMF ve Dünya Bankası acaba neden NO PROBLEM demekte ısrar ediyorlardı.

Araştırmacı gazeteciliğim sonucunda bu gerçeği de buldum.

Elimdeki belge, Türkiye'yi ziyaret eden Dünya Bankası heyetinin iki günlük programını gösteriyor:

Salı saat 11.00: Atatürk Havalimanı'na iniş. Heyeti, başını Gözde Tan'ın çektiği mini etekli mankenler ordusu karşıladı.

Saat 12.30: Çırağan Oteli'nin Kral Dairesi'nde öğle yemeği. Mönü: Bilini üzerine havyar, istakoz, Dom Perignon şampanya, ızgara lüfer. Ana yemekle birlikte Gewurtztraminer şarabı.

13.00-16.00: Kral dairesinde istirahat molası. İsteyene telekız opsiyonu var.

16.00-17.00: Sauna ve masaj. Yine isteyene telekız opsiyonu var.

17.00: Çay saati. Bu arada telekızlar da dinlenmeye çekiliyorlar.

18.00: Ekonomi brifingi. Davidoff puro içen birtakım bürokratlar, Türk ekonomisindeki son rakamları heyete anlatıyorlar. Heyet aşırı yemekten yorgun düşmüş durumda. Çoğu da öğle saatlerindeki telekızları düşlüyor.

20.30: İngilizce adlı bir restoranda akşam yemeği. Heyet şehri görmek istediğinden Etiler'e gidildi. Ancak restoranın önünde limuzinler biriktiğinden park yeri bulmakta zorlandık.

24.00'ten sonrası: Disko saatleri.

Otele dönüş. Yine telekız opsiyonu var.

*

İkinci ve son gün:

Saat 9.00: Heyet, Türkiye gerçeğini birinci elden incelemek için şehir turu istedi.

Nişantaşı adım adım gezildi.

Bu arada bazı heyet üyelerinin eşleri fazla alışveriş yapmaya çalıştıklarından minik kavgalar çıktı.

Saat 13.00: Hürriyet Gazetesi'ni ziyaret. Genel yayın yönetmeninin verdiği öğle yemeğinde sohbet çok koyuydu. Mönü: Bilini üzeri havyar, Dom Perignon şampanya, istakoz, levrek buğulama. Sauvipgnon Blanc şarap.

15.00: Şehir turunun ikinci ayağında Akmerkez gezildi. Heyet üyelerinin bir sürü not aldıkları görüldü.

Akşam: Günay Restoran'da yemek. Hülya Avşar şov.

Dönüşte tabii ki yine telekız opsiyonu vardı.

*

Perşembe saat 8.30. Heyet, Türkiye raporunu yayınladı. Raporda Türkiye ekonomisinin doğru yolda olduğu belirtildi ve NO PROBLEM, DON'T WORRY BE HAPPY denildi.

Heyet mehter takımı eşliğinde uçağa bindirildi.

Bir muamma da böylece çözülmüş oldu.



Yazarın Tüm Yazıları