‘Site’den kız kaçırma

Güncelleme Tarihi:

‘Site’den kız kaçırma
Oluşturulma Tarihi: Haziran 08, 2014 14:51

İSTANBUL’un plansız büyümesini, siteler belki de bir miktar planlı hale getirebilirdi. Şehrin belli ilçeleri ve mahalleleri böyle kapalı devre sitelerin inşasına tahsis edildi. Çok daha önceleri şehrin epey dışında –uydu kent olacakları söylenmişti- siteler kuruldu.

Haberin Devamı

‘Site’den kız kaçırma
Her biri münferit olarak veya bulundukları ilçe bütününde planlansalar da şehirle bağları yok. Buraya sonra geleceğim. Anlatmak istediğim bu kapalı devre sitelerdeki yaşam kültürü…

Yurtdışında başka yerlerde de olmak üzere, hayatımın tamamını büyük şehirlerde ve şehrin göbeğinde geçirdim. Sonra Balmumcu-Güneşli (ev-iş) arası yaşadığım 10 yıllık trafikten bıkıp, gazeteye yakın diye Halkalı’ya taşındım. Kendi içinde mükemmel bir organizasyona sahip yeni yapılmış sitedeki yaşam, ihtiyaç duyabileceğiniz her şeyi tespit etmiş ve yerine getiriyordu.

Daha önce evi soyulmuş bir vatandaş olarak; yüksek güvenlik duvarları, güvenlik görevlileri ve orada yaşayanların bile kart okutarak site ve bloklara girmesi emniyet hissimi artırdı. Kesinlikle daha rahat uyuyordum.
Ayrıca açık ortak alanlar, parklar, yürüme-koşu parkurları, açık havuzlar, üyelik gerektiren iki adım ötedeki spor kulübü, cafe, restoran, market, eczane, kuru temizleme, kuaför, lostra… Peyzajla, temizlikle ilgilenen site yönetimi… Taşınacağınız gün için bile randevu almanız gereken muazzam bir organizasyon…

Haberin Devamı

Ancak sonra bir şey oluyor. Altın tepsideki bu yaşamda, bir anda kendinizi altın kafeste hissetmeye başlıyorsunuz.

Herhangi bir bağınız kalmıyor şehirle. Ya kendi arabanızla trafiğe esir olmanız ya da toplu taşımada(!) eziyet çekmeniz gerekiyor. Her ikisinden de bıkınca şehre gitmemeye başlıyorsunuz. Ki bu bütün sosyal yaşamınızı askıya almanıza neden oluyor.
Sitenin yüksek duvarlarının verdiği emniyet hissinin yerini, sanki her an bir ‘istila tehlikesi’ varmış duygusu alıyor.

Evlerin içine girersek… Altyapı öyle kurgulanmış ki, salonda herkes televizyonu aynı duvara asıyor. Zemin kattan başlayarak, 16 katlı blokta aynı duvara asılı televizyonlar… Telefonunuzu koyacağınız yer bile belli. Yatak odasında yatağınızı projede ön görülen alana yerleştiriyorsunuz. Yaşadığım 16 katlı blokta, birbiri üzerine yükselen yatak odalarını ve her birinde aynı yerde olan yatakları hayal eder, bir fabrikanın seri üretimi olduğumu düşünürdüm. Özgünleşilemeyen, standardize yaşamlar… Şehirden kopuk, kapalı devre sitenin fabrikasyon sakini olmaya 1.5 yıl dayanabildim.

Haberin Devamı


Master plan nerede

İSTANBUL’un çarpık kentleşmesi yeni bir konu değil. Her 10 yıllık dönemde nüfusunu ikiye katlarken, bu hızda altyapı kurulamadı. Ulaşım sorunu, bugün sosyal medyada bile en çok şikayet edilen konulardan biri.
Uydu kentler kurarak, şehrin içini bir miktar dışarıya yaymak, çok kötü bir fikir değildi aslında. Örneğin Halkalı, Bahçeşehir, Beylikdüzü, Kemerburgaz ve Zekeriyaköy gibi Avrupa yakasında yeni oluşan yaşam alanları daha planlı yapılmıştı. Ancak şehrin tamamını kapsayan bir master plan yok. Öyle olsa, bu adını sıraladığımız yerlerin şehirle bir connection’ı (bağlantısı) olurdu.

Aynı durum Anadolu yakası için de geçerli.

Haberin Devamı

Ancak şehrin içindeki eski (Bu eski kavramının bizdeki karşılığı da oldukça ilginçtir. İngiltere’de nüfusun çok büyük kısmı 1837-1901, yani Kraliçe Victoria zamanında yapılmış evlerde oturur. Bizde ise 30-40 yıllık bina eski ve kullanışsızdır) konutlarda aradığı konforu bulamayanlar, eteklere doğru bir göç hareketi başlattı.

Kompakt ve kapalı devre siteler özellikle çocuklu ailelere ilaç gibi geldi. Ama sonra çocuklar büyüdü ve… Çocukları rahat rahat büyüsün diye uzak diyarlardaki sitelere taşınan ve uzun trafik yolculuklarını göğüsleyen anne-babalar, büyüyünce her fırsatta şehre gitmek isteyen çocuklarıyla karşı karşıya kaldı.

Bunlar şehre geri dönüş göç dalgasının ilk hareketleriydi. Sonra kapalı devre sitelerde, asosyalleştiğini fark edenler ikinci göç dalgasını oluşturdu. Şehir merkezinde çalışanların trafikte çürüyen yaşamlarına artık daha fazla dayanamamaları üçüncü göç dalgasını getirdi. Bu üç büyük göç hareketi şehirde emlak piyasasını da değiştirdi. Kiralar arttı. Ev fiyatları yükseldi.

Haberin Devamı


İstanbul, Paris Londra üçlemesi

RAKAMLARI söyleyeyim, değerlendirmesi size kalsın.

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Paris şehir merkezinde nüfus 3 milyona çıktı. 1960’a gelindiğinde 2.2 milyona gerilemişti. 1999-2009 arası nüfusuna her yıl 100 bin kişi ekledi. Şu anda şehir merkezinde nüfus 2.3 milyon ve banliyölerle birlikte nüfus 10.5 milyon.
Merkezinde 2.5-3 milyon kadar insan yaşayan Londra’nın nüfusu çevresiyle birlikte 8.1 milyon. 1981’de nüfus 6.6 milyon idi. 2021’de nüfusun 9.2 milyonu aşmaması planlanıyor.

İstanbul’un nüfusu 1950’de 983 bin, 1960’ta 1.5 milyon, 1980’de 2.8 milyon, 1990’da 6.6 milyon, 2000’de 8.8 milyon, 2013’te 14.1 milyon. Nüfus 64 yılda 14 kat büyümüş!

Haberin Devamı

dcengiz@hurriyet.com.tr


Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!