Pandeminin izleri üretimle silinecek

Güncelleme Tarihi:

Pandeminin izleri üretimle silinecek
Oluşturulma Tarihi: Mart 31, 2021 07:00

Tüm dünyayı kıskacı altına alan pandeminin, küresel ekonomi üzerinde yarattığı izlerin ‘üretim’ ile silinebileceğine dikkat çeken İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi Uğurtaş, Ar-Ge ve inovasyona öncelik verilerek, ürünlere katma değer katılması gerektiğini söyledi.

Haberin Devamı

İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi (İAOSB) Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi Uğurtaş, tüm dünyayı etkisi altına alan pandeminin, küresel ekonomi üzerinde yarattığı izlerin ‘üretim’ ile silinebileceğine dikkat çekerek, bu alanda da Ar-Ge ve inovasyona öncelik verilerek, ‘ürünlere katma değer’ katılması gerektiğini söyledi. Uğurtaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünya COVID-19 salgını ile müthiş bir sarsıntı yaşadı, yaşamaya da devam ediyor. Özellikle gelişmiş ekonomilerde oluşan ekonomik, sosyal ve politik sorunlar, küreselleşen dünyada dalga etkisi ile her yere sirayet etti. Gelin görün ki, tanımları gelişmiş ülke olsa da bu ülkelerin pek çoğu, yaşadıkları bu sosyal, politik ve ekonomik değişimin sonuçlarına hazır değillerdi. Başta sağlık sistemleri olmak üzere tüm yapılanmalar çökme noktasına geldi. Bu durum, aslında insani ve sosyal gereksinimlere yapılan yatırımın diğer yatırımların yanında ne denli eksik kaldığını da göstermiş oldu” dedi.

Haberin Devamı

Pandeminin izleri üretimle silinecek

CİDDİ SINAVLARDAN GEÇİLDİ

Böylesine bir ortamda Türkiye gibi sadece ayakta kalmak değil, aynı zamanda büyüme ihtiyacı içinde olan ülkelerin çok ciddi bir sınavın içine girdiğini dile getiren Hilmi Uğurtaş, “Türkiye özellikle 2010 yılı sonrasında büyümenin lokomotifi olarak ihracatı seçmişti. Ancak, 2018’den itibaren başlayan yavaşlama dönemi, 2020’deki küresel salgın ile uluslararası ticaret hacminde büyük düşüşlere neden oldu. Son olarak da dünya ticaret hacminin 2020 yılında yüzde 9 küçüldüğü görüldü. Her yönü ile Türkiye için olumsuz anlamda gelişen uluslararası piyasa şartlarına rağmen, vazgeçilmesi mümkün olmayan hedeflerin başında ihracat gelmeye devam etmektedir” şeklide konuştu.

ENGELLER AŞILMALI

İhracat hedeflerine ulaşabilmek için ulusal ve uluslararası engelleri aşmak gerektiğine dikkat çeken Uğurtaş, “Uluslararası engellerin başında yer alan; bazı ülkelerin hatta AB gibi bazı blokların salgın nedeni ile kendilerini kapatması neticesinde ithalat ve ihracatın azalması, beraberinde başka sorunları da getirmiştir. Bunlardan biri de lojistik problemlerdir. Bu şartlar, ihracatın lojistik ayağındaki maliyetleri çok artırmış, bununla birlikte iş kaybına da neden olmuştur. Artan lojistik masraflar rekabetçi fiyatları yerle bir ettiği gibi, sevk edilemeyen malların stok maliyetine bir de dönmeyen nakdin yarattığı likidite sıkıntısı eklenmiştir. Lojistik ayağın diğer keskin yüzü de ithalatta görülmektedir. Ülkemiz üretiminin önemli bir kısmının ithal edilen hammaddeye veya ara mala dayalı olması, ithalatta yaşanan tıkanmaların yarattığı ciddi maliyet artışları ile karşı karşıya kalınmasına yol açmıştır. Piyasalara hakim olan değerlendirme; “ihracatçı ters makasa yakalanmış ve rekabet gücünü her geçen gün kaybetmeye başlamıştır” şeklindedir. İşte bu noktada görülmesini istediğimiz husus, hammadde ve ara malı üretiminde yerli sanayimizin gücünün ne denli değerli olduğudur. İthalatı azaltmanın aynı zamanda da ihracatı güçlendirmenin tek yolu üretmekten geçer” ifadelerini kullandı.

Haberin Devamı

DEĞİŞİME VE YENİLİĞE AÇIK OLMALIYIZ

Üretimler neticesinde ortaya çıkan ürün ve hizmetin dünya ile rekabet gücü olan, katma değeri yüksek çıktılar olması şarttır” diyen Uğurtaş şöyle devam etti: “Görünen o ki uzun yılardır ekonomi içindeki tüm Bakanlıkların, odaların, STK’ların kısaca herkesin vurguladığı teknoloji odaklı üretimde ne yazık ki hala istenilen noktanın uzağındayız. Türkiye’yi hedeflerine taşıyacak ürünlerin temelinde Ar-Ge ve inovasyon yatmalıdır. Son rakamlara baktığımızda Ar-Ge harcamalarımızın GSYH içindeki payının yüzde 1.06 olduğunu görmekteyiz. Rekabetteki güçlü rakiplerimizde ise bu oran yüzde 3’ün altına düşmemektedir. Ar-Ge ve inovasyon için gereken fikirlerin oluşabileceği, tartışılabileceği, uygun olanların denenebileceği, denemede başarılı olanların uygulama ve üretim safhasına geçeceği bir ortama sahip olup olmadığımızdır. Hayallerin önündeki sınırları kaldırmalı, düşüncenin ortaya çıkabileceği ortamları yaratabilmeliyiz. Kısacası her bireyden her sektöre değişime ve yenilenmeye açık olmak zorundayız. Bunu başardığımız gün, ülke olarak istediğimiz yere geleceğimiz hususunda asla şüpheye düşmeyin.”

BAKMADAN GEÇME!