Koç: Referandum yarardan çok zarar getirebilir

Güncelleme Tarihi:

Koç: Referandum yarardan çok zarar getirebilir
Oluşturulma Tarihi: Haziran 25, 2010 00:00

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mustafa Koç, seçimden önce yapılacak referandumun Türkiye’ye yarardan çok zarar verebileceğine dikkat çekti. Diğer gündem maddelerini ‘adeta derin dondurucuya kaldıran’ Anayasa ve referandum konusuna dikkat çeken Koç, Anayasa değişikliğini desteklemekle birlikte bazı maddelerin ‘kutuplaşma’ etkisi yaratmasından endişe ettiklerini söyledi.

TÜRK Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Mustafa Koç, referandum konusunda uyardı. Mustafa Koç, “Zaten ardı ardına gelecek genel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimleri varken, bunların önünde bir de referandum eklenmiş bulunuyor. Bu tablonun, ülkeye yarardan çok zarar getireceği endişesini taşıyoruz” dedi. Bodrum’da yapmayı planladıklarını ancak, teröre kurban verilen şehit evlatların acılarıyla sarsılırken, bu konuya hak ettiği şekilde odaklanabilmek için YİK toplantısını İstanbul’a aldıklarını hatırlatan Koç, şu noktalara dikkat çekti:

Kınama ve lanetlemenin ötesi

Terör bu sıklıkta ve yoğunlukta can almaya devam ederse diğer konularda söyleneceklerin, yapılacakların hiçbir anlamı maalesef kalmayacak. Kimsenin kimseyi anlayışla karşılamayacağı, hatta dinlemeyeceği bir ortam oluşacak. Bu sorun Türkiye’nin, herkesin ortak sorunu, çözümü de herkesin ortak sorumluluğu. Artık kınama ve lanetleme söylemlerinin ötesinde, konuyu bütün unsurlarıyla ele alan ve ortak akılla geliştirilecek yaklaşım ve eylemlere acilen ihtiyaç vardır. Çok boyutlu, stratejik kurumlar arasında tam bir eşgüdüm ve işbirliği, iktidarıyla, muhalefetiyle partiler üstü bir yaklaşım geliştirilmesi gerekmektedir.

Terör için verimli zemin

Sık sık terörün dış politik gelişmelerle, dış mihraklarla bağının kuruluyor. Oysa üzerinde daha çok durulması gereken nokta, terörün siyasette gerginliğin arttığı ve devleti zaafa uğratacak noktaya geldiği dönemlerde yeniden tırmanıyor olması. Unutmamalıdır ki siyaset sahnesinde elbirliğiyle yaratılan gerginlik ve saflaşmalar, terör için en verimli zemini oluşturmakta. Hükümetin bu ülkenin en önemli sorunlarını çözme yönündeki girişimleri tüm partiler ve taraflarca desteklenmelidir.

Adeta derin dondurucu

Son zamanlarda diğer gündem maddelerini adeta derin dondurucuya kaldıran Anayasa ve referandum konusuna bir de bu pencereden bakmak lazım. Anayasa’nın kapsamlı biçimde değiştirilmesi gerektiği sanırım tüm taraflarca kabul edilen bir gerçek. Ancak bu değişikliğin şekli de özü kadar önemli. Mevcut anayasamızda öngörülen değişikliklerin siyasal ve toplumsal uzlaşmanın ürünü olması gerekirken, bazı maddelerin aksine kutuplaşmayı artıran bir etki doğurmasından endişe duyuyoruz.

Zaten art arda 2 seçim var

Referandumu bekleyen pakette, desteklediğimiz ve toplumsal uzlaşmanın kolaylıkla sağlanabileceği değişiklik maddeleri var. Buna karşılık, yargı üzerindeki etkisini artıran, parti kapatmayı siyasi pazarlık alanına taşıyan düzenlemeler mevcut. Zaten ardı ardına gelecek genel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimleri varken, bunların önünde bir de referandum eklenmiş bulunuyor. Bu tablonun ülkeye yarardan çok zarar getireceği endişesini taşıyoruz.

AB’ye tam üyelikten başka seçenek olamaz

MUSTAFA Koç, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerinde 2010 yılında AB tarafından gelecek inisiyatiflerle bazı olumlu gelişmeler olabileceği yönünde işaretler görüldüğünün konuşulmaya başladığını kaydetti. Koç, “Eksen kayması kaygısıyla ortaya çıkabilecek bu tür inisiyatifler çok yakından izlenmelidir. Alınacak bir takım tavizlerin karşılığında Türkiye’nin bugüne kadar olduğundan farklı biçimde konumlan-dırılmasına temel oluşturacak girişimlere fırsat verilmemelidir. Türkiye AB’ye tam üyelikten başka hiçbir seçeneği gündemine alamaz” diye konuştu. Avrupa’da bugün yaşanan sıkıntıların, AB’nin geleceği hakkında spekülasyonlar üretme noktasından değil, Türkiye’ye yarattığı fırsatlar açısından değerlendirmesi gerektiğini anlatan Koç, “Ekonomimizin krizden nispeten daha az yara aldığını her fırsatta belirtiyorsak, bunun kısa ve orta vadede olumlu sonuçlarını görmemizi sağlayacak bir politikalar setini devreye sokmak durumundayız” dedi.

Kendimize çelme takmazsak ‘paha biçilmez’ fırsat olur

MUSTAFA Koç, haftasonu Kanada’da toplanacak G-20 zirvesinde Türkiye’nin aktif profil çizmesinin, kendini yeniden konumlaması açısından önem kazandığını vurgularken, bu konumlamanın yalnızca tek bir coğrafyanın sorunlarıyla değil, küresel sorunlarla ilgili gerçek anlamda küresel etkinlik sahibi bir ülke olarak ortaya çıkma biçiminde olması gerektiğini belirtti. Mustafa Koç, “Kendi kendisine çelme takmayı bırakmış bir Türkiye küresel düzendeki yerini biraz daha sağlamlaştırmanın paha biçilmez fırsatını yakalayabilir. Bu yaklaşım Türkiye’nin dış politikasında bir ‘eksen kayması’ olduğu yönündeki iddialara da en güzel cevabı oluşturacaktır” dedi.

Türkiye tüm dünyada mücevher gibi parlar

SEÇİM ekonomisi uygulamasına sapmamış, mali denetimini IMF gibi kurumlara ihtiyacı olmadan kendi kendine gerçekleştirebilen, finans sektöründe güçlü bir yapıya sahip, piyasa mekanizmaları sürtünmesiz işleyen bir Türkiye’nin yalnız Avrupa’da değil, tüm dünyada bir mücevher gibi parlayacağına inandıklarını vurgulayan Mustafa Koç, “Yeter ki, bu ekonomik tablo, güçlü bir demokrasiyle tamamlanabilsin. İstikrarsızlık görüntüsü yaratan siyasal çatışmalar ve kutuplaşmalar asgariye indirilmiş olsun. Ülkenin tamamına bir huzur ortamı hakim olabilsin” diye konuştu.

Tek coğrafyada lider olacağına iki coğrafyada da güçlü ol

TÜRKİYE’nin doğu ile batı arasında köprü olma özelliğinin basit bir retorik olmaktan çok uzun zamandır çıktığına dikkat çeken Mustafa Koç, “Türkiye’nin komşuları ile sıfır sorun politikası izlemesi ve sorunların masada çözülmesini istemesi yargılanacak bir durum değil. Ancak bu inisiyatifleri geliştirirken bazı aşırı girişim ve taahhütlerin yaratabileceği tuzaklara da çok dikkat etmemiz gerekir” dedi. Koç, bu konuda şunları söyledi: “Burada en ufak bir dikkatsizlik hassasça yönetilmesi gereken dengeleri birden tahrip edebilir. Ülkemizi arzu edilemeyecek bir izolasyona sürükleyebilir. Türkiye’nin Doğu dünyası ile olduğu gibi Batı dünyasıyla ilişkilerinde de iyi tasarlanmış, tutarlılık içinde uygulanan ve biri diğerini bütünleyen bir politikalar kümesine sahip olduğunu göstermeye ihtiyacı bulunuyor. Tek coğrafyada liderlik peşinde koşmak dış politikamızın ekonomide bugün ulaşmış olduğumuz küresel perspektifin gerisine düşmesine neden olacaktır. Doğru olan here iki coğrafyada da güçlü bir konum edinebilmektir. Türkiye’nin Batı’daki gücü Doğu’daki itibarını, Doğu’daki gücü de Batı’daki itibarını artıracaktır. Yeter ki doğru eylemleri ve söylemleri seçebilelim.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!