'Artık şarkıların sonu bile beklenmiyor...' Her şeye rağmen direnen mekân: Unkapanı

Güncelleme Tarihi:

Artık şarkıların sonu bile beklenmiyor... Her şeye rağmen direnen mekân: Unkapanı
Oluşturulma Tarihi: Şubat 20, 2022 07:04

Meraklısına orijinal plak... Koleksiyonerler için kasetler ve afişler... Bir de sayıları her geçen yıl azalan "İstanbul'a kaset yapmaya gidiyorum" diyen yerel sanatçılar... 1970'ler ile 2010'lar arasında Türk müzik piyasasının kalbi olan, istedikleri şarkıcıyı 'ünlü' yapan kudretli yapımcıların mekânı Unkapanı Plakçılar Çarşısı'nda, artık yaprak kımıldamıyor. İşte dijitalleşmeye ayak uyduramayan, bir zamanların ünlü Unkapanı Çarşısı ve ibretlik öyküsü...

Haberin Devamı

 "Ne diye peşimden geliyorsun sen bakayım"

"Emmim Bitli Salman dedi ki... "

"Başlatma ulan Bitli Salman'dan... Bela mısın sen benim başıma..."

"Eee benim türkücülük işi ne olacak?"

1987 yapımı Muhsin Bey filmindeki ünlü sahnede, türkücü olmak için köyünden tahta bavulu ile çıkıp gelen Ali Nazik, zoraki emekli organizatör Muhsin Kanadıkırık'ı ikna etmeye çalışır. İzleyenlerin aklına birçok sahnesi mıh gibi çakılan filmin sonu ise Unkapanı Plakçılar Çarşısı'nda son bulur. Ali Nazik, hem Muhsin Bey'i hem de notalarını bırakır, türkücü yerine ise arabeskçi olur...

Artık şarkıların sonu bile beklenmiyor... Her şeye rağmen direnen mekân: Unkapanı

Muhsin Bey'in yanı sıra Neredesin Firuze gibi kült yapımlara da ilham veren Unkapanı Plakçılar Çarşısı günümüzde ziyaretçisi azalmış bir açık hava müzesini andırıyor.

Haberin Devamı

1970'lerde plak, 1980'lerde kaset, 1990'larda ise CD 'doldurmak' yerini spotify listelerine, youtube like'larına bırakınca, organizatörlere ilgi de aynı oranda azaldı. Bir zamanlar sesine, sazına güvenenlerin bağını, bahçesini satıp 'meşhur' olma hayaliyle eşiğini aşındırdığı Unkapanı Plakçılar Çarşısı, ihtişamlı günlerini arar oldu.

Eski zamanların alışkanlığı ile her gün dükkân kilitleri açılsa da ‘geçmiş’ olabildiğince özleniyor.

Bütün gün oturup, kapıdan birilerinin girmesini bekleyenler ‘Başka bir mesleğimiz yok ki nereye gidelim’ derken, bazı dükkanlarda patron yerini 'beni soran olursa ararsın' diye tembihlenen çalışanlara bırakmış.

Artık şarkıların sonu bile beklenmiyor... Her şeye rağmen direnen mekân: Unkapanı

Ferit Ergül de her şeye rağmen Çarşı'yı terk etmeyen isimlerden. Yaklaşık 38 senedir Unkapanı Plakçılar çarşısında müzik ve klip yönetmenliği yapıyor. Ergül, insanların hâlâ Unkapanı’na sevdalı bir şekilde baktığını söylese de artık eski neşe ve hareketliliğin kalmadığını da belirtiyor.

Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur, Gülden Karaböcek, Mahsun Kırmızıgül, Özcan Deniz'in 'ünlü olduğu' 'yazıhaneler' artık kapalı durumda.

 

Artık şarkıların sonu bile beklenmiyor... Her şeye rağmen direnen mekân: Unkapanı

Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur, Gülden Karaböcek, Mahsun Kırmızıgül, Özcan Deniz'in 'ünlü olduğu' 'yazıhaneler' artık kapalı durumda.

 

Zamanında ünlü olup sonra da ‘Kurt kapanı’ şeklindeki benzetmelerle, Unkapanı’nı kötüleyen çok ismin olduğuna da değinen Ergül şöyle konuşuyor:

Haberin Devamı

"Genelde buraya gelenler ya alt ya da orta tabaka insanlardır. Şu an sektördeki isimlerin hepsi bu çarşıdan çıktı. Çünkü Türkiye’de başka Unkapanı yok. Aleyna Tilki belki buraya uğramadı ama bizimle birlikte yetişen kişilere temas etti. Bundan 15 sene önceye kadar fiziki satışlarımız vardı. Ama dijital mecralar geliştikçe bizim işlerimiz de gün gün azaldı. Yapabilen dijitale yönelip az da olsa bir iş kapısı buldu. Yönelemeyen de zamanında kapısına kilit vurup evine çekildi. Şu an yapabileceğim tek şey sanatçılarımızı dijital ortamda tanıtmak. Elimizden başka bir şey gelmiyor."

"DAİRELERİNİ, TARLALARINI SATIP GELİRLERDİ..."

Eskiden Carşı içinin cıvıl cıvıl olduğu ama artık her katın kendi sessizliği ile mücadele ettiğini de söyleyen Ergül şunları söyledi:

Haberin Devamı

"Mutfakta şarkı söyleyen kadın tencereyle ritim tutarken de meşhur olabiliyor. Ya da adam pazarda maydanoz satarken bağırıyor bir bakmışsınız isim yapmış. İnsanlar yemek paralarından kısıp buraya albüm yapmak için gelirdi. Zamanında 10 liraya yapılan bir iş şu an dijitalleşmeyle birlikte 1 lira. İnsanlar artık bu 1 lirayı da vermiyor. Buraya dairelerini, tarlalarını satıp gelirlerdi şimdikiler de o parayla ben daire alırım diyor."

"ALEYNA TİLKİ'DE SES Mİ VAR?"

"Zihniyet ve bakış açısı da değişti. Ses diye bir şey kalmadı artık. Aleyna Tilki de ses mi var?"

Resmi adı İstanbul Manifaturacılar Çarşısı olan çarşıyı, müzikçiler “İstanbul Müzikçiler Çarşısı” makineciler ise “İstanbul Makineciler Çarşısı” diye adlandırır.

 

Artık şarkıların sonu bile beklenmiyor... Her şeye rağmen direnen mekân: Unkapanı

Resmi adı İstanbul Manifaturacılar Çarşısı olan çarşıyı, müzikçiler “İstanbul Müzikçiler Çarşısı” makineciler ise “İstanbul Makineciler Çarşısı” diye adlandırır.

 

"ARTIK ŞARKILARIN SONU BİLE BEKLENMİYOR"

Kıvanç Özger ise bir arkadaşının vasıtasıyla girdiği Unkapanı’ndan kopamayan isimlerden. 35 yılı aşkın süre burada çalışan Özger duygularını şöyle anlatıyor:

Haberin Devamı

Artık şarkıların sonu bile beklenmiyor... Her şeye rağmen direnen mekân: Unkapanı

"Arkadaşımın babası bu Çarşı'daydı. Biz de arkadaşımla birlikte okul çıkışları buraya gelirdik. Sonra da müziği sevdiğim için bu sektördeki birçok firmada çalıştım. Yaklaşık 35 senedir de Unkapanı ile içli dışlıyım. Bu zamana kadar geldik ama geçmişe baktığımızda büyük farklar görüyoruz. Fiziksel olarak plak dışında herhangi bir şey kalmadı. Telefonlar ya da bilgisayarlar artık her yerde. O yüzden de burada bulunan isimlerin birçoğu, işlerini olabildiğince dijitalde yürütmeye çalışıyor. Çok kolay ulaşılıyor ama çok da kolay tüketiliyor. Artık şarkıların sonu bile beklenmiyor. Telefonda atlaya atlaya onlarca şarkı dinleniyor. Albümü eline alıp kapağa bakmak içinde yazanları okumak şarkıyı benimsemek artık yok."

Haberin Devamı

1959 yılında manifaturacılara dönemin Başbakanı Adnan Menderes tarafından tahsis edilen araziye yapılan bina 1967 yılında ise dönemin Başbakanı Süleyman Demirel tarafından açılır.

 

Artık şarkıların sonu bile beklenmiyor... Her şeye rağmen direnen mekân: Unkapanı

1959 yılında manifaturacılara dönemin Başbakanı Adnan Menderes tarafından tahsis edilen araziye yapılan bina 1967 yılında ise dönemin Başbakanı Süleyman Demirel tarafından açılır.

 

EN BÜYÜK UMUTLARI GERİ DÖNEN PLAKLAR

Özger gibi birçoğunun umudu ise dünya çapında yeniden 'moda' olan plaklar. Özger bu durumu şöyle anlatıyor "Amerika ve Avrupa’da plakların tüm 2022 üretim satışları dolmuş durumda ve yeni sipariş kabul edilmiyor. Bu durum da ne kadar gelip geçici bilmiyorum ama son 5-6 senedir tüm dünyada katlanarak büyüyen bir plak sektörü var. Deli gibi plak üretilip deli gibi de satılıyor."

Artık şarkıların sonu bile beklenmiyor... Her şeye rağmen direnen mekân: Unkapanı

Aydın Keyif de 1985 yılında Unkapanı’na Trabzon’a 'şarkıcı' veya 'organizatör' olmak için gelen isimlerden.

‘Hayrandım bu işe’ diyen Keyif 38 yıllık hikayesini şöyle anlatıyor:

"1992’ye kadar işlerimiz olabildiğince iyiydi. 98’den sonra ise rüzgâr tersine döndü. Fiziki satışlar durdu ama bir de korsan satış patladı. Biz ne yazık ki dünyada gelişen bilgisayar sistemine ayak uyduramadık. Taş plak ya da kasetlere ayak uydurduk da dijital platformlara neden ayak uyduramadık. Biz kendi kendimizi kaybettik. Kişi çıkıp şarkı söyleyip atıyor internete yani yapımcılığın anlamı kalmadı. Stüdyoya giriyorsun kayıt alsan ne olur, fiziki satış yok ki. Dükkânda yer alan bütün CD’leri süs diye vitrine koydum. Sen bir video çekip internete koyabilirsin ama bir veri tabanı oluşturamazsın. Biz bu veri tabanını oluşturup sanatçımızı tanıtıyoruz. Şimdiki gençler de bize geliyor ama tek eserle çıkmak istiyorlar. Sonra gidip bu eseri internete koyuyorlar. Sen bir sanatçı olarak tek eserle mi çıksan daha iyi olur 5 eserle mi. Ama ‘hemen’ şöhret olma arzusu hata yaptırıyor. Tek eserle çıkıp sonra silinen birçok isim biliyoruz.

NEDEN KURT KAPANI DENİLİYOR?

Halk müziğini 15’e ya da fantezi müziği 50’ye de yaparsın. Esere göre para değişir. Ama biri çıkıp size 10’a albüm yaparım derse, bu imkânsız. Böyle bir şey olamaz. İşte bu yolla bazı isimler Unkapanı’na zarar verdi. Bazı isimleri kandırıp bir süre sonra da aldıkları paralarla buradan gittiler. Sonra ‘Kurt kapanı’ oldu bizim ismimiz."

Unkapanı günümüzde daha çok yerel sanatçılara yaptıkları çalışmalarla ayakta durmaya çalışıyor. Geçtiğimiz yıl hayatını kaybeden Karadenizli şarkıcı ‘Cimilli İbo’ da bunlardan birisiydi.

Artık şarkıların sonu bile beklenmiyor... Her şeye rağmen direnen mekân: Unkapanı

Unkapanı günümüzde daha çok yerel sanatçılara yaptıkları çalışmalarla ayakta durmaya çalışıyor. Geçtiğimiz yıl hayatını kaybeden Karadenizli şarkıcı ‘Cimilli İbo’ da bunlardan birisiydi.

YEREL SANATÇILARLA AYAKTA DURUYORLAR

Şahabettin Arvas da 1980'lerin başında, Van’dan İstanbul’a müzik piyasasında yer bulmak için gelen isimlerden. Unkapanı’nın ikinci kuşak temsilcilerinden Arvas, yıllardır müzik yönetmenliği yapıyor:

Artık şarkıların sonu bile beklenmiyor... Her şeye rağmen direnen mekân: Unkapanı

"Yıllardır bu çarşıda sayısız isimle çalıştım. 1993’e baktığımızda şatafatlı zamanlardı. Tüm sanatçılar burada toplanıyordu, satışlarımız çok iyiydi. Maalesef artık her şey bitti. Plak vardı, kasete geçti kaset vardı, CD’ye geçti sonra da 2000’lerin başına geldiğimizde her şeyin bittiği gördük. Hala burada boş dükkân bekliyoruz çünkü gidecek bir yerimiz yok. Bütün ömrünü buraya vermişken gidip başka bir iş nasıl yapabiliriz. İlk zamanlar öyle bir yoğunluk vardı ki sabah dükkânı açardık gece eve zor giderdik. Şimdi de açıyoruz ama boş boş bekliyoruz birisi gelir belki diye. En kötü albüm 5-6 bin satar, en iyi albümler bir milyon satardı. Tarkan’dan Mustafa Sandal’a birçok isim bu çarşıdan geçti. Bu çarşının tadı tuzu kalmadı.

Artık şarkıların sonu bile beklenmiyor... Her şeye rağmen direnen mekân: Unkapanı

Yeşilçam filmlerinden de yanlış algıya kapılan insanlar oldu. Çok insan burada aç kaldı, dışarıda yattı. Buradaki insanların hiçbiri ‘kurt kapanı’ değil. Zamanında 6. blokun dışında açılan bazı yerler oldu. O kişiler, 4-5 ay burada kalıp insanlar ‘şöhretle’ kandırıp paraları alıp gittiler. Sandılar ki biz de öyleyiz."

İMÇ sadece müzik tarihi için değil kültür tarihi için de önemli bir bina. İMÇ’deki sanat yapıtlarının metrekare olarak toplam yüzölçümünü İstanbul Modern Sanat Müzesi’ndekilerden bile daha fazla.

Artık şarkıların sonu bile beklenmiyor... Her şeye rağmen direnen mekân: Unkapanı

İMÇ sadece müzik tarihi için değil kültür tarihi için de önemli bir bina. İMÇ’deki sanat yapıtlarının metrekare olarak toplam yüzölçümünü İstanbul Modern Sanat Müzesi’ndekilerden bile daha fazla.

ISSIZ ADAM'LA GELEN 'ÜMİT'

Metin Şeko da ‘Kendimi bildim bileli ben bu çarşıdayım’ diyenlerden:

"Burada inanamayacağınız kadar kaset satılırdı. İşte o zamanlar bu çarşı çok canlıydı. Özel radyolar ve ardından korsan yayıncılık bu çarşının geleceğini değiştirdi. İnternet ile birlikte sektör tamamen bitti. Küçük bir canlılık ‘Issız Adam’ filmi ile oluştu. Herkeste bir plak merakı oluştu. Sonra da bütün şarkıcıların plakları çıktı. Bu çarşıyı da belki biraz da olsa plak kurtardı. Ben biraz da buradaki esnafın, çarşıya çok önem vermediğini de düşünüyorum. Burada ben olmayayım bir de Naci abi var o da olmasın, buraya artık Unkapanı bile demezler. Müzik çalan ya da afiş asan kimse yok çünkü burada. Ve kimse de farkında değil bu durumun.’’

Aziz Kolçak da Unkapanı'nın ilk esnaflarından ve 50 senedir aile işi olan plakçılığı ortaklarıyla birlikte sürdürüyor. Ancak dükkanını 'Beni soran olursa ararsın' diye bir çalışanına bıraktığı için Kolçak ile telefonda bir görüşme gerçekleştiriyoruz. 

"İĞNE ATSAN YERE DÜŞMEZDİ"

Kolçak, 'Eski tadı tuzu' yok diyerek durumu açıklıyor ve şöyle devam ediyor:

''Çarşı, kurulduğu ilk andan itibaren müziğin kalbi oldu. Daha öncelerde plakçılar Sirkeci, Beyazıt gibi yerlerde dağınık bir şekilde bulunuyorlardı. Unkapanı yapılınca zaman içerisinde bulunduğumuz binaya geldiler. Sonrasında da farklı iş kollarındaki isimlerin plakçılık sektörüne giriş yaptıklarını gördük. Ama artık o canlılık yok. Satışlarımız genelde internet üzerinden yapılıyor. Eskiden plak satışları sabah 8'de başlardı ve kuyruklar oluşurdu. İğne atsan yere düşmezdi. Hatta insanlar akşamdan gelip dükkanın önünde yatarlardı. Çünkü Türkiye'de eğlencenin en büyüğü kasetlerle yaşanıyordu. Zaman içerisinde farklılıklar yaşadık. 90'lı yıllardan itibaren kaset ve CD fabrikaları peşi sıra kapandı. Açıkçası artık orası olsa da olur olmasa da. Mesela ben bir iş çıkmadıkça dükkana gitmiyorum.''

BAKMADAN GEÇME!