Açılıma barajdan başlayın

Güncelleme Tarihi:

Açılıma barajdan başlayın
Oluşturulma Tarihi: Ekim 02, 2009 00:00

Kürt açılımı meselesininin ‘demokratik açılım’ olarak ele alınması gerektiğini söyleyen TÜSİAD YİK Başkanı Mustafa Koç, yüzde 10 barajına dikkat çekti. Koç, “Bir açılım olacaksa önce yüzde 10’luk seçim barajını indirin” dedi.

TÜRK Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mustafa Koç, bireysel ve kültürel hakların genişletilmesi konusunun ‘Kürt açılımı’ yerine ‘Demokratik açılım’ şeklinde ele alınması gerektiğini savundu ve yüzde 10’luk baraj varken bu açılımın nasıl yapılacağını sordu. Koç, bunun için öncelikle barajın indirilmesi gerektiğini vurguladı. Sabancı Center’da yapılan YİK toplantısında küresel krizden Avrupa Birliği’ne (AB) kadar pek çok konudaki görüşlerini dile getiren Mustafa Koç, kamuoyunda Kürt açılımı ile ifade edilen gelişmeleri, demokratik standartlar açısından önemli bulduğunu söyledi. Koç, bu konu da şunları dile getirdi: “Bireysel ve kültürel hakların geliştirilmesi hususunda bir tereddüt yaratmasına izin vermemek kaydıyla, konunun esas olarak bir “demokratik açılım” biçiminde ele alınması gerektiği hususundaki yaklaşımı destekliyoruz. Ama bir noktayı anlamakta güçlük çekiyoruz. Parlamenter temsilde bir adalet sağlanmadan, ‘demokratik açılım’dan söz etmek nasıl mümkün olabilir? Nasıl oluyor da parlamentomuz, yüzde 10’luk barajın devam etmesini demokratik açılımla bağdaştırabiliyor?”

Zor ve çetrefilli bir yol

Bir açılım söz konusu olacaksa önce barajı indirmenin ve parlamentoda temsilin yolunu genişletmenin düşünülmesini ve neredeyse hiçbir ülke parlamentosunda örneği bulunmayan mevcut uygulamanın düzeltilmesini öneren Koç, “Gördüğünüz gibi bir kez daha önümüzde yalnız ekonomik bakımdan değil, siyasi bakımdan da zor ve çetrefilli bir yol var” dedi. Koç, sözlerine şöyle devam etti: “Bu yolu kat ederken, bizim pusulamız, kuvvetler ayrılığına sadık, hukuk devletine bağlı, özgürlükçü bir demokrasi ile piyasa ekonomisini tam anlamıyla gerçekleştiren, hızlı büyümeye kilitlenmiş bir ekonomi olacaktır. TÜSİAD bu pusulanın yön göstericiliğinde, eleştiri, öneri ve katkılarını sunmaya devam edecektir.”

Programda mali dengeyi göremedik

YENİ orta vadeli programa bakarak “Görülüyor ki, daha iki-üç yıl arzu ettiğimiz büyüme temposunu yakalayamayacağız. Büyümedeki ivme kaybı, bizi işsizliğin olumsuz sonuçları ile birkaç yıl daha uğraşmak mecburiyetinde bırakacak” diyen Mustafa Koç, şu değerlendirmeyi yaptı: “Mevcut orta vadeli programda belirgin bir harcama reformu ve ülkemizi muhtemel dış şoklara karşı bağışık kılacak güvenli bir mali dengeyi göremiyoruz. Mali kuralın programa eklenmesiyle program gerçek bir orta vadeli programa dönüşecektir. Bu unsurları orta vadeli program içinde konuşmazsak, bu programın iyi niyetli, uzun vadeli bir kalkınma planından ne farkı kalır?”

Kıbrıs’ta süreci AB yavaşlattı

TÜRKİYE’nin başarılı dış poyitik icraat listesinde henüz AB’nin olmadığına dikkat çeken Mustafa Koç, şunları dile getirdi: “Türkiye-AB ilişkilerinin bugün içine girdiği çıkmazda, AB’nin Türkiye’den daha fazla sorumluluğu olduğu bir gerçek. Kıbrıs’ta çözüm yanlısı Türk tarafını adeta cezalandıran, çözüm sağlanmadan taraflardan birini üye kabul eden ve bazı politikacıları, Türkiye’yi üyelik dışına itmek için açıkça ‘meşru yollar arayan bir AB’nin sorumluluktaki payının çok yüksek olduğu açıkça görülüyor. AB’nin bizi soktuğu yol, Türkiye’de ciddi bir güven bunalımına ve siyasi reform sürecinin yavaşlamasına yol açtı. Finlandiya eski Cumhurbaşkanı ve Bağımsız Türkiye Komisyonu Başkanı Ahtisaari’ye göre AB, Türkiye’yi kaybetmek üzeredir ve bundan ciddi zarar görecektir. Böyle bir gelişmeden ülke olarak bizim de zarar göreceğimiz aşikardır. Türkiye’de geçmiş tüm hükümetler, ellerini çabuk tutma konusunda son derece isteksiz davrandıkları için, bugün AB içindeki bazı ülkelerin, kendi iç siyasal sorunları nedeniyle bizi oyunun dışına sürüklemek istemesine maalesef seyirci kalıyoruz.”

Mevzuat değil kültür meselesi

MUSTAFA Koç, “Ekonomide mali disiplini ve güven faktörünü konuşuyor olmak bizi ister istemez siyaset üzerine düşünmeye sevk ediyor. Yakın tarih tecrübemiz bize gösteriyor ki, ekonomik potansiyelimizi gerçekleştirmede yaşadığımız eksikliklerin ve gecikmelerin gerisinde hep siyasi istikrarı sağlama konusundaki yetersizliğimiz yatıyor” dedi. Siyasi istikrarın en önemli bileşenlerinden birinin, yurtiçinde standartları yüksek bir demokratik zeminde toplumsal huzuru bozmayan bir siyaset rekabeti olduğunu söyleyen Mustafa Koç, “Bunu söylememin nedeni; ülkemizde son dönemlerde her gün artan kutuplaşma ve diyalogsuzluk ortamı olduğunu her halde tahmin edersiniz” diye konuştu. “Siyaseti kavga ortamından çıkarmanın bir mevzuat meselesi olmaktan çok bir ‘kültür meselesi’ olması işimizi daha da zorlaştırıyor” diyen Koç, bunun yanı sıra yürütme, yargı, medya, özerk kurumlar ve sivil toplum kuruluşlarının çağdaş demokrasinin güvencisi olduğunu vurguladı.

IMF kaynağını dışlama lüksüne sahip miyiz

KRİZ-Türkiye ilişkisini anlatırken hükümetin krizin etkilerini ancak uzun zaman içinde ve kademeli biçimde kabul edebildiğini, yüzde 4’lük büyümeden yüzde 6’lık küçülmeye doğru yapılan 2 revizyonu da hatırlatan Koç, bu noktada kaynak ihtiyacına değinerek şunları söyledi: “Böyle bir ortamda kendi yağımızla kavrulma düşüncesi ne kadar doğruydu? Acaba IMF anlaşması krizin ilk günlerinde tamamlanabilseydi, sağlanacak ucuz kaynağın ve bunun diğer dış kaynak girişlerine yapacağı etkinin ekonomideki daralmayı yavaşlatma gücü ne olurdu? Türkiye’nin arzu edilen seviyede büyüyebilmesi açısından dış kaynak belli bir süre daha kritik öneme sahip. Bu bağlamda IMF kaynağını dışlama lüksüne acaba sahip miyiz?”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!