EĞİTİMDE PARADİGMALAR DEĞİŞİRKEN

Paradigma, kısaca, insanın yaşamı algılama ve yorumlama biçimidir.

Haberin Devamı

Algılama ve yorumlama biçimimiz sürekli değişir.
Dün böyleydi, bugün böyle, yarın da böyle olacak.
Algılarımız ve yorumlarımız değişecek.
Bu doğaldır ve gereklidir.
Eğitim anlayışımız, yaklaşımlarımız, algılarımızda da son yıllarda önemli değişimler yaşanıyor.
Paradigmalarımız alt üst oluyor. Yeni kavramlar, yeni uygulamalar, yeni bakış açılarıyla karşılaşıyoruz.
En yoğun paradigma değişikliğini de on iki yıllık zorunlu eğitim uygulamasıyla yaşıyoruz.
Elbette, esiri olduğumuz alışkanlarımızdan sıyrılmanın sancısını yaşıyoruz.
Çoğumuz, yıllarca uygulanan ne varsa, doğru kabul etme eğilimindeyiz.
Değişim acıtır, ürkütür, korkutur.
Alışkanlıklarımızsa, risksizdir.
“Böyle gelmiş, böyle gitsin” miskinliğinin ne kadar pahalıya mal olduğunu çok geç anlarız. Bazen anlamayız bile.
“Böyle gelmiş, böyle gitsin” yaklaşımı; akıp giden dünyayı, arkasından hayran hayran seyretme sonucunu getirir.
“Böyle gelmiş ama, artık böyle gitmesin” yaklaşımı ise; “Bu dünyada biz de varız; bu dünya bizi de izlemelidir. Bizim çocuklarımız da bu dünyaya yön verecek yeteneğe sahiptir” yaklaşımıdır.

***

Haberin Devamı

Öyle anlaşılıyor ki, yakın gelecekte eğitimde paradigmalar, daha da değişecek gibi.

SANAL ORTAM

İnsanlar, sanal ortamda arkadaşlıklar kuruyor, tanışıyor, konuşuyor, dertleşiyor.
Aklımın almadığı bir durum.
Düşünün ki, öyle birisi var mı, yok mu, belli değil; ama siz ona içinizi döküyorsunuz.
Kendi kendine konuşmaktan farklı değil.
‘Sığ’ bir ‘halet-i ruhiyenin’, ortaya saçılmış kırıntıları gibi.

***

Twitter, facebook, e-mail gibi iletişim araçları, aslında, içimizde birikenlerin, çoğu kez görmediğimiz, bilmediğimiz, tanımadığımız insanların dünyasına boşaltılmasıdır.
Kalabalıkların karşısında konuşamadıklarımızın, yalnızlığımızın cesaretiyle, pervasızca ortaya dökülmesidir.
İnsanların gözlerinin içine bakarak söyleyemediklerimiz için bir yöntem olarak görüyorsak eğer, sanal ortam, bizi ele veriyor demektir.
Büyüklük, ıssız bir ortamda, tek başımızayken de söz ve davranışlarımızı kontrol edebilmemizdir.

İNSAN ONURU

İnsan odaklı yaklaşım, hayatımızın her aşamasına sirayet etmelidir.
İş hayatımızda, işimizle ilgili konularda; evimizde, sosyal hayatta, trafikte, çarşıda, pazarda; her yerde insan odaklı davranışı benimsemek zorundayız.
Uygar bir toplum, saygılı bir toplumdur.
Nezaket, bir insanın en temel davranış özelliği olmalıdır.
Bunun için:
BİR: Güler yüz, başkalarının bizdeki hakkıdır. Ya da güler yüz; başkalarına olan borcumuzdur.
İKİ: Her insan saygıyı hak eder, saygıdeğerdir.
ÜÇ: İnsan onurla doğar; statüsü, ekonomik ve sosyal durumu ne olursa olsun, onuru korunmalıdır.

***

Haberin Devamı

İnsan, duygulardan, düşüncelerden; sevinçlerden, kederlerden; korkulardan, kaygılardan; hüzünlerden, coşkulardan oluşmaktadır aslında.
Kendini değerli hissetmeyen insan için, yaşamın güzellikleri fazla bir şey ifade etmeyecektir.
Herkesin, birbirini değerli hissettirmek gibi bir görevi vardır.

Yazarın Tüm Yazıları