Yurtluk nedir? Osmanlı Devletinde yurtluk ve ocaklık ne için kullanılır?

Güncelleme Tarihi:

Yurtluk nedir Osmanlı Devletinde yurtluk ve ocaklık ne için kullanılır
Oluşturulma Tarihi: Aralık 04, 2021 01:16

Yurtluk kelimesi çok sık olarak duyulmakta olan sözcükler arasında kendisine yer bulmayı başarmış durumdadır. Bu bakımdan Yurtluk kelimesinin anlamını öğrenmek isteyen insanların sayısı azımsanamayacak kadar çoktur. Bu sebeple çok sık olarak sorulan ve yanıtı araştırılan yurtluk nedir? Osmanlı Devletinde yurtluk ve ocaklık ne için kullanılır tüm detayları ile derledik.

Haberin Devamı

Yurtluk ve Osmanlı devletinde yurtluk ve ocaklık konusu hakkında merak edilenlerin en çok araştırıldığı mecrayı internet oluşturmaktadır. Bu sebeple internet üzerinden konuyla alakalı olarak verilen bilgilerin her bir birey tarafından net bir şekilde anlaşılabilir olması büyük öneme sahiptir.

 Yurtluk Nedir?

 Yurtluk kelimesinin anlamı, üzerinde tarla, köşk, bahçe, orman gibi yapı ve ortamların bulunmakta olduğu geniş toprak parçasına denilmektedir. Yurtluk kelimesinin tarihteki karşılığı ise Osmanlı imparatorluğu döneminde, bir toprağın gelirinin bir kişiye sadece ölünceye değin kullanılması şartıyla ayrılması yöntemi olarak ifade edilmektedir.

 Osmanlı Devletinde Yurtluk ve Ocaklık Ne İçin Kullanılır?

 Osmanlılar ,16. Yüzyılda yeni kazanılmış olan bazı topraklar üzerinde yurtluk ve ocaklık sistemi adıyla farklı bir yönetim sistemi uygulamışlardı. Bu yönetim sistemi özellikle de Yavuz Sultan Selim’in 1514 Çaldıran zaferini kazanmasının sonrasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da uygulamış olduğu bu sistem Osmanlı tımar sisteminin değişik bir biçimi olmaktadır.

Haberin Devamı

 Osmanlı döneminde, yurtluk ve ocaklık sistemi yalnızca Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da değil Çukurova ve Bosna’da da uygulanmıştır. 1501 tarihinde Şah İsmail, Şii inançları üzerine yükselmiş olan Safevi devletini kurmuştur ve Doğu Anadolu’da genişleme göstermeye başlamıştır. Çoğunluğu Sünni/ Şafii mezhebine mensup durumda olan Doğu Anadolu halkı Şah İsmail döneminde büyük baskı ve zulüm görmüştür.

 1514 tarihinde Şah İsmail’in Yavuz Sultan Selim karşısında Çaldıran ovasında yenilmesi Doğu Anadolu halkı için bir umut olmuştur. Heştbehişt ismindeki ünlü tarih kitabının yazarı Bitlisli İdrisi, Osmanlı Padişahından almış olduğu boş beratları istediği isme doldurarak yörenin ileri gelen beylerine dağıtmıştır. Bu şekilde Osmanlılar, Doğu Anadolu’da kan dökmeksizin hâkimiyetlerini kurmuşturlar.

 Artuklular, Ahlatşahlar, Danişmendoğulları’nın sonrasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaklaşık 500 sene sonra Türk birliği yeniden sağlanmıştır. Osmanlı devletinin uygulamış olduğu son derece önemli olan bu sistem yurtluk ve ocaklık sistemiydi. Oldukça büyük bir çoğunluğu Kürt asıllı olan yerli beylerin bu topraklardaki yönetim hakkı Osmanlı Devleti tarafından belirli koşullar doğrultusunda kabul görmekteydi.

Haberin Devamı

 Bunlardan Bitlis, Palu, Eğil, Cezire (Cizre),Genç, Hazro (Hazzo), Hakkâri, Tercil gibi sancaklar en geniş muafiyete sahip yönetim biçimi durumunda olan olan “hükümet” sancaklar olarak verilmekteydi.

 Bu sancaklarda Osmanlı tahrir eminleri (il yazıcıları) girip arazi ve nüfus tahriri yapamamakta idiler. Buralarda yeni gelir kaynaklarının ortaya çıkıp-çıkmadığını da araştırama durumları söz konusu olmamaktaydı.

 Hükümetlik sancaklarını yönetmekte olan beyler, her sene devlete belli bir miktarda vergi vermek ve savaş çıktığı dönemlerde de belli sayıda asker ile beylerbeyinin bayrağı altında sefere gitmekle yükümlü durumda idiler. Bu kişiler ecelleriyle ölecek yahut herhangi bir suçtan dolayı asılacak olur iseler hükümetleri oğluna yahut kardeşlerinden birisine verilmekteydi. Fakat bu ailenin nesli son bulursa o vakit devlet istediği bir kişiyi buraya tayin edebilmekte idi.

Haberin Devamı

 Bu sancaklarda genellikle kapıkulu askeri ve devlet görevlisi bulunmuyorsa da yargılamanın ne şekilde işlediği husus pek de açık nitelikte değildir. Köy odalarında toplanan ihtiyarlar divanının birçok hukuki meseleyi kadıya gereksinim duyulmaksızın çözüme kavuşturduğunu prensip olarak kabul etmek gerekir.

 Miras paylaşımı, evlilik akdi, boşanma davaları gibi davalar için kadıya gitmek esasında pekpratik bir yöntem olarak görülmemekteydi. Zorlu kış koşullarının hüküm sürdüğü Doğu Anadolu toprakları üzerinde adli sorunların kendi aşiret yapısı içerisinde çözüme ulaştırılması bir tür zorunluluk olmaktaydı.

 Bitlis Hâkimi konumunda olan Şeref Han olayında olduğu gibi devlet İran tehdidi karşısında bu kimseleri kendi safında tutabilmek amacı doğrultusunda gerekli fedakârlıkları yapmaktan da kaçınmamaktaydı. Bu sancaklar sınıra yakın bölgelerde bulunmaktaydı. Bunun yanı sıra yazılması ve gezilmesi güç olan sancaklar olma özellikleri barındırmaktaydı.

Haberin Devamı

 Osmanlılar Rumeli fetihleri sırasında sınır sancaklarını Turahan Bey, Gazi Evrenos Bey, Mihaloğlu gibi akıncı beylere mülk olarak vermekteydi. Bu kişiler de çoğu zaman bu toprakları vakfa dönüştürmekte idiler. Böylelikle bu akıncı komutanlar sınırda doğrudan doğruya kendilerine ait mülklerini korumak amacıyla gece gündüz çalışmak zorunda kalmaktaydılar.

 Doğu Anadolu’da Uzun Hasan ile başlayan, Şah İsmail’le devam eden nüfuz mücadelesi sürecinde halkı yanına çekmenin en etkili yolu halkın liderlerini ve kanaat önderlerini kazanmak olmaktaydı. Bundan dolayı Osmanlı hem siyaset açısından bölgenin hâkimi olan ağalara ve beylere; hem de halkın büyük saygı duyduğu şeyhlere ve dedelere gereken önemi göstermekten uzak kalmadı.

Haberin Devamı
  1. Yüzyılda başlayan Yurtluk ve ocaklık sistemi Tanzimat dönemine kadar devam etmiştir. Tanzimat döneminde ise Yurtluk ve ocaklık sistemi olan köylere devlet el koymak suretiyle bunların sahiplerine maaş bağlamıştır. 1851 senesinde Çıldır sancağında 35 kişinin Yurtluk ve ocaklıklarına el konulmuş olup kendilerine aylık olalar toplam da 10.567 kuruş maaş bağlanmıştır.
  2. Çıldır, Hakkâri, Muş, Hizan ve Bayezid sancaklarında isimleri tespit edilebilmiş olan bazı beylere yurtluk ve ocaklık karşılığında bağlanmış olan maaşların toplamı aylık olarak 500.000 kuruşun üzerindeydi.

 Maaşa hak kazanmış durumda olan kişi öldüğü vakit bu maaş miras olarak çocuklarına kalmaktaydı ve bu durum 1894 yılında değiştirilmek istenilmiştir ancak başarı elde edilememiştir. Osmanlı İmparatorluğun sonuna kadar bu sistem devam etmiştir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!