Öğrenciler neden sayısal derslerde başarılı olamıyor?

Güncelleme Tarihi:

Öğrenciler neden sayısal derslerde başarılı olamıyor
Oluşturulma Tarihi: Ekim 21, 2013 09:00

Yazımızın başlığından sanki ülkemizde öğrencilerimiz sözel derslerde başarılı oluyor da sayısal derslerde başarılı olamıyorlar gibi bir anlam çıkıyor. Doğrusu her iki alanda da öğrencilerimizin öğrenme çıktıları arzu edilen düzeyde değil.

Haberin Devamı

Biz bu yazıda öğrencilerimizin sayısal derslerde neden başarılı olamadığı üzerinde duracağız ve çözüm yolları arayacağız. ‘Çok farklı değişkenlerin etkilediği öğretme öğrenme sürecinde neden öğrencilerimiz arzu edilen düzeyde başarılı olamıyor?’ sorusunun basit cevabı olmadığı gibi sayısal derslerde başarılı olmanın yollarını da doğrudan göstermek oldukça zor. Bunun yerine bir matematik eğitimcisi olarak sayısal derslerin öğretilmesinde başarısız olmamızın nedenlerine odaklanarak başarılı olmanın yollarına ışık tutmaya çalışacağız.

Öğretmenlerin öğretme pratikleri öğrenenlerin öğrenmelerini doğrudan etkilediğine göre öğretmenler olarak, eğitimciler olarak, hatta anne ve babalar olarak öğrencilerimizin başarısızlıklarının nedenini kendimizde aramalıyız.
Öğrenciler daha küçük yaşlarda kendi gelecekleriyle ilgili tercihlerini yapamadan onların yerine anneleri-babaları olarak önlerine hedefler koyuyoruz. Ortaokul ve oradan liseye giderken ulaşacakları nihai hedef üniversitedir. Dolayısıyla, ortaokul ve lisede verilen eğitim hizmeti öğrencilerin bu hedefe ulaşmalarını sağlamaya odaklanıyor.

Haberin Devamı

Çocuklarımızın üniversitelerde ‘en iyi’ (bize göre en iyi) bölümlerde okumalarını istiyoruz. Genellikle toplumumuzda ‘en iyi’ olarak algılanan bölümlere girebilmek için sayısal puanlar alınması gerekiyor. Çocuklarımızın kendi tercihleri sayısal alanlar olmasa da ortaokuldan başlamak üzere bizim çizdiğimiz yol haritası nedeniyle lisede, dershanelerde kendilerini ağırlıklı olarak matematik, fizik, kimya gibi sayısal derslerin ortasında buluyorlar. Dahası yaygın olarak matematikte başarılı olan öğrencilerin okulda diğer derslerde de başarılı olacağına inanılır. Böylece okulda başarılı olmak ve üniversitede iyi bölümlere girmek adına çocuklarımıza çizdiğimiz yol haritasının tam ortasında matematik yer alıyor.

Onların belki sözel alanlarda daha başarılı olabileceklerini hesaba katmadan iyi bir öğrencinin mutlaka sayısal derslerde iyi olması gerektiği kabulünden hareketle çocuklarımız yönlendiriliyorlar. Bu yolda hedefe ulaşabilmek için sayısal derslerde kuralları, formülleri, gereğinden fazla bilgileri anlamadan, kavramlaştırmadan depolamaya ve akılda tutmaya çalışıyorlar.
Matematik öğrenmek sadece zihni hazır bilgilerle doldurmak değil. Sınav merkezli eğitim sistemimiz çocuklarımızı buna zorluyor. Oysa sayısal dersleri okullarda niçin okutuyoruz sorusunun evrensel cevabı bizim okullarımızda bu derslerde öğretme adına yaptıklarımızdan çok farklı.

Haberin Devamı

Soğuk, sevimsiz bir ders olarak görülüyor

Sayısal derslerin amacı “öğrencilere bilimsel süreç becerisi kazandırmaktır”. Bu temel amacı matematik dersi için açalım: Okul matematiği öğrenciye matematiğe değer vermeyi, akıl yürütmeyi, matematiği bir iletişim aracı olarak kullanmayı öğretmeli ve öğrenciyi iyi bir problem çözücü olarak yetiştirmeli. Peki, okul matematiğinin bu temel amaçlarına biz ülkemizde ulaşabiliyor muyuz? Okullarımızda matematik dersi okuyan öğrencilerimiz problem çözme becerisine sahip oluyor mu? Matematiği bir iletişim aracı olarak kullanabiliyorlar mı? Akıl yürütme ve ilişkilendirme becerileri gelişiyor mu? Bu becerilerin doğrudan sorgulandığı uluslararası karşılaştırmalı sınavların, örneğin PISA ve TIMMS sonuçlarına baktığımızda okullarımızda okuttuğumuz başta matematik dersi olmak üzere diğer sayısal derslerde bu amaçlara ulaşmada başarısız olduğumuz ortada.

Haberin Devamı

Sayısal derslerde neden başarısız olduğumuzu matematik öğretimi adına okullarda yaptıklarımızı örnekleyerek açıklayabiliriz. Bu örnekler diğer sayısal dersler için de geçerli. Öğretmenlerimizin, çoğunun paylaştığı geleneksel öğretim anlayışında matematik; birbirinden kopuk, günlük ihtiyaçlardan uzak, değişmez, kesin, soyut kuralardan ve ayrı ayrı öğrenilmesi zorunlu denklemlerden oluşan bir uğraş alanı olarak görülüyor. Bu bakışın bir sonucu olarak satranç kuralları öğretilir gibi öğrenciye bu şekilde sunulan matematik soğuk, sevimsiz, ezberlenerek öğrenilmesi gereken bir ders olmaktan öteye geçmiyor. Bu sorunun matematik eğitiminde devam etmesi istenmiyorsa, önce öğretmenlerimizin matematiğe bakışları değişmeli. Okul matematiğinde gerçekleştirilmesi istenilen anlamlı değişiklikler, ancak öğretmenlerin matematik ve onun öğretimi hakkındaki düşüncelerinde fark edilir bir değişim olduğu zaman başarılabilinir.

Haberin Devamı

Türkiye’de öğretmen eğitimi çok geleneksel ve yenilikçi yaklaşımlara fazla açık değil. Okullarımızda öğretmen merkezli öğretim ve bunun sonucunda öğretmen bağımlı işlemsel ağırlıklı bir öğrenme oluşuyor. Şüphesiz kısa vadede işlemsel ağırlıklı bu öğrenme ortaokulda ve lisede öğrencilerin başarılı olmalarına ve üniversiteye girmeleri için yeterli oluyor. Ancak bu başarılı öğrenciler ciddi kavramsal anlama eksiklikleri ile üniversite programlarına geliyorlar. Bu öğrencilerin birçoğu ileri düzeyde matematiksel düşünmeyi gerektiren, problem çözme, çözümleme, varsayımda bulunma ve genelleme yapabilme gibi becerileri gerektiren durumlarda başarılı olamıyorlar. İşlemsel öğrenmeyi ön plana çıkaran ve sistem içerisinde yapılan her şeyi şekillendiren merkezi sınavlar gerçeğimiz olarak ortada iken kavramsal öğrenmeyi ön plana çıkaracak matematik öğretimi için önerilerde bulunmak oldukça zor. Fakat bir matematik eğitimcisi olarak işlemsel bilgiyi sınayan, seçme ve sıralama yapan merkezi sınavlarla yaşamak zorunda olmadığımıza inanıyorum. O halde ne yapabiliriz konusunda bazı önerilerde bulunabiliriz:

Haberin Devamı

Anlamlı öğrenme matematiksel düşünmenin gelişmesine bağlı

• Öğretmenin kitapta yer alan içeriği farklı örneklerle yeniden açıklaması, farklı çözümlerle problem çözme etkinliklerini zenginleştirmesi, kitaptaki çözümleri veya ispatları sınıfta yeniden adım adım öğrencilerle birlikte sesli düşünerek inşa etmesi, öğrencileri akıl yürütme ve soyutlama sürecine aktif olarak katması öğrencilere anlamlı öğrenme deneyimi kazandırır.

• Bugün matematik öğretmeni, matematikteki başarıyı; formülleri, kural ve yöntemleri anında uygun bir şekilde kullanabilme olarak görüyor. Formülü veya hesaplamayı doğru icra edebilmeyi yeterli buluyorlar. Matematikte anlamlı öğrenme öğrencinin formülleri bilmesi, hesaplamaları doğru yapmasına değil kavramları, işlemleri anlamasına ve matematiksel düşünmesinin gelişmesine bağlı. Okullarımızda konuların çok sayıda birbirine benzeyen alıştırma türünden örnek sorular çözülerek verilmesiyle öğrencinin işlemsel bilgisinin geliştirilmesi amaçlanıyor. Bunun yerine matematik derslerinde kavramsal bilginin kazandırılması amacıyla, nedenlerin, niçinlerin tartışıldığı akıl yürütme ve yorum yapmayı işe koşacak konunun özünü kapsayacak araştırma türünden problemlere yer verilmeli.

• Okullarımızda, öğretmeninin matematiğini öğrenmeyi, başkalarının çıkarımlarını ve çözümlerini ezberlemeyi özendiren bir matematik öğretimi yerine öğrencilere kendi öğrenmelerinde aktif olma, kendi çıkarımlarını ve çözümlerini üreterek başkalarının bulguları ve çözümleri ile karşılaştırma fırsatı sağlayan öğrenme ortamları sunulmalı. Böylece, sorgulayan, yorumlayan, mantıksal çıkarımda bulunabilen, bilgi parçacıklarını sentezleyerek anlamlı ve kullanılabilir bilgiler inşa edebilen öğrenciler yetiştirilmiş olur. Öğretmenlerimiz matematiği öğrencilere hükmetme aracı olarak kullanmak yerine onu öğrencinin kolay anlayabileceği forma dönüştürmeye çalışmalı.

Matematiği öğrenmeye çalışmakla matematiği öğretmeye çalışmak arasında bir fark var mıdır? Bence ikisi de aynı kapıya çıkıyor. Ben öğretirken aynı zamanda öğreniyorum. Özetle, sayısal derslerde öğrencilerin başarısızlığı konusu doğrudan öğretme pratiklerimize bağlıdır. Ne zaman öğretmen olarak bilgi aktarmaktan çok daha önemli ve zor bir işimizin olduğunun farkında olursak öğrencilerimiz de sayısal derslerde başarılı olmanın yollarını keşfetmiş olacak. Bu zor iş öğrenciye hazır bilgileri aktarmak değil, ona bilgiye ulaşma, bilgiyi kullanma ve problem çözme becerileri kazandırmaktır. Öğrencilerimizin okul sırasında sayfalar dolusu bilgiye ihtiyacı yok. Bilgileri alabilecek ve hazmedebilecek bilimsel bir zihin olgunluğuna ihtiyacı var. Yani öğrencinin bilimsel süreç becerisine sahip olması gerekir. Aradığımız çıkış yolu da buradan geçiyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!