Güncelleme Tarihi:
Yetiştirdiğimiz öğrenciler, küresel olayları kavramalı, dünyanın her tarafından çeşitli kültürlerden insanlarla, iyi ilişkiler içinde, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir çalışma hayatına hazır olmalılar. Yüksek teknolojiyi, dijital yenilikleri etkili bir şekilde kullanmak, kültürlerarası etkileşimde başarılı olmak, uluslararası işbirliklerine hevesli ve açık olmak, küreselleşmiş dünyanın temel yetenekleri. OECD Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA, öğrencilerin okuma ve fen alanlarında ne bildiklerini ve bu bilgileri ile neler yapabileceklerini inceler. Bu çalışma, OECD Küresel Yeterlilik Değerlendirmesi PISA 2018 olarak sunuluyor. Aynı zamanda öğrencilerin yerel, küresel ve kültürlerarası konuları inceleme, farklı kültürlerden insanlarla açık, uygun ve etkili etkileşimlerde bulunma, toplumsal refah ve sürdürülebilir kalkınma için harekete geçme kapasitelerini ölçen bir kriter olarak kullanılıyor.
KÜRESEL YETERLİLİK NEDİR?
Yükseköğretim bağlamında küresel yeterlilik, OECD kavramlarına göre, yerel, küresel ve kültürlerarası konulara bakma, diğer insanların bakış açılarını ve dünya görüşlerini anlama ve değerlendirme, farklı kültürden insanlara açık, uygun ve etkili iletişim kurma, kolektif refah ve sürdürülebilir kalkınma için çalışma yeteneği olarak değerlendirilir. Ancak bu tanımlamanın dışında özellikle Japonya başta olmak üzere Uzak Doğu Bölgesi ve Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) ülkelerinde, OECD PISA’nın yerine küresel yetkinliğin kendi algılarına ve yerel hükümet politikalarına göre tanımlayan raporlar da görebiliyoruz.
2022’de Fern Sakamoto’nun makalesinde, “küresel yeterliliğin”, ülkelerin kendi bağlamlarında gerçekte neyi gerektirdiğinin önemli olduğunun açıklığa kavuşturulması fikri öne çıkıyor.
BİLİM HIZLA BÜYÜYOR
Özellikle dünya literatürüne İngilizce ve Batı dillerinin hâkim olduğu gözleminde, İngilizce dil bilgisi ve konuşma yeterliliğinin küresel iletişim için çözüm noktasında yaygın olarak kullanıldığının kabul edildiğini ifade etmeliyiz. Ayrıca, iletişim kurmak, konuya yönelik anlamlı ilişkiler geliştirmek, küresel yeterlilik için halen en anlamlı ögeler olarak tanımlanıyor. İngilizce konuşulan ülkelerdeki eğitim ve bilim artık küresel olarak dünyaya yayılmaktadır. 2003-2022 arasında Çin’in bilimsel makaleleri, on kat artarak 89 binden 899 bine ulaştı. 2023’te Leiden sıralamalarına göre, en yüksek atıf alan 14 üniversitenin 10’nu (matematik, mühendislik, fizik ve bilgisayar bilimi alanları) Çin’deydi. Çin’deki Tsinghua Üniversitesi, STEM alanında MIT’yi geçerek birinci oldu. Ayrıca, Oxford Üniversitesinden Simon Marginson’nun 2024’teki bir makalesinde ifade ettiği gibi, bilim Türkiye, Hindistan, Güney Kore, Brezilya ve İran gibi Ortadoğu ve Doğu ülkelerinde de hızla büyüyor ve yayılıyor.
Günümüzün dinamik ve sürekli gelişen küresel ortamında, üniversiteler kendilerini oldukça karmaşık ve belirsizlik içinde hissediyorlar. Birçok yeni beklentilere, yeni teknolojilere ve yeni dinamiklere uyum sağlamak zorunda kalıyorlar. Eğitim sektörünün yüksek, orta ve düşük gelirli ülkelerde nasıl daha iyileştirilebileceğini, işbirliği fırsatlarının nasıl geliştirilebileceğini tartışıyorlar. Her alanda ciddi, bölgesel farklılıklar var. UNESCO’ya göre, Kuzey Amerika ve Avrupa, GSMH’nin (Gayri Safi Milli Hâsıla) yaklaşık yüzde 2,5’ini AR-GE faaliyetlerine ayırıyor. Birçok orta ve düşük gelirli ülkelerde bu oran 0,5. Türkiye’de ise 1,42 seviyesinde. AR-GE ye ayrılacak fonlar için bu değerler önem taşıyor.
‘ORTAK İYİLİK İTİCİ GÜÇ OLARAK TEKRAR KAZANDIRILMALI’
Uluslararası uzmanlar ve akademik dünya, toplumda devam eden değişikliklere (savaşlar, pandemiler, göçler, yüksek teknoloji, dijitalleşme, yapay zekâ vs.) uyum sağlamak ve yükseköğretimin bölgesel, ulusal ve küresel gündemlerini şekillendirmek ve inşa etmekteki rolünü daha etkin kılmak için, çeşitli platformlarda üniversitelerin mevcut eğitim-öğretim uygulamalarının yeniden gözden geçirilmesini talep ediyorlar ve bu konuda yeni çalışmalar ortaya koyuyorlar. 22-24 Kasım tarihleri arasında Tokyo’da Uluslararası Üniversiteler Birliğinin (IAU) “Değişen dünyada üniversite değerleri” teması ile düzenlenen konferansta, Oxford Üniversitesi Eğitim Departmanından Prof. Dr. Simon Marginson, üniversitelerin topluma karşı kritik önemine atıfta bulunarak, en önemlisi “ortak iyiliğin itici güç olarak yükseköğretime yeniden kazandırılması” diyor. Aynı konferansta Japonya’nın en eski üniversitelerinden olan Sophia Üniversitesinin Rektörü Yoshiaki Terumichi, kurumunun Dünyada barışı ve sürdürebilirliği teşvik etme konusunda ne kadar kararlı olduğunu ve bu konuda sürekli olarak çalışmaya devam edeceklerini anlattı. Bu değerlerin ve fikirlerin, savaşlar ve küresel gerginlikler zeminin de, toplumsal güveni tekrar kazanmaya ve dirençli tutmaya yönelik kritik bir katkı olacağını ifade etti. Konferansta sonuç olarak üniversiteleri toplumsal iyileşme kavramı için çalışmaya teşvik etmek, yeni nesillere iyilik ve barış değerlerinin sınırlarımızın ötesinde de önemli olduğunu anlatabilmek ve uyumlu bir dünya inşa etmenin üniversitelerin önemli görevlerinden olduğunu hissettirmek gerekliliği önem kazandı.
BİLGİYİ ARARKEN BİRBİRİNE KENETLENMEK
Son on yılda çok kutuplu bir dünya görüyoruz. Yükseköğretim açısından baktığımızda, Japon hükümetinin verdiği raporlara göre, Asya’da özellikle Çin’de 2021-2022 yıllarında 64 bin 138 bilimsel makale yayınlandı. Bunu 34 bin 995 sayısıyla Amerika Birleşik Devletleri takip etti. Üniversitelerden önemli bir beklenti de dünya barışına, Birleşmiş Milletlerin (BM) Sürdürülebilirlik Kriterlerine uygun olarak çalışmalara ara vermeden devam etmeleri. Ancak ne yazıktır ki son bir yıldır sınırlarımıza çok yakın mesafede devam eden Gazze, Ukrayna ve Lübnan’daki savaşlar ve bu arada yıkılan, yakılan üniversite kampüsleri, savaşlarda kaybedilen genç nesiller bu bölgelerde yükseköğretimde büyük hasar yarattı.
1946’da 2’nci Dünya savaşından hemen sonra, İngiltere de Shefield Üniversitesinin açılışında, İngiliz Şairi John Mesefield kendisine doktora payesi verilmesi töreninde yaptığı konuşmada; Avrupa’nın içinde bulunduğu çok güç ekonomik ve sosyal duruma değinerek onbinlerce genç insanın öldüğünü, sağlam temellerin kaygan bir zemin haline geldiğini söylüyor. “İşte bu zor günlerde bile ayakta duran ve parlamakta olan kurumlar üniversitelerdir, insan sorunlarına bilgelik getirmeye devam edeceklerdir, öğrenciler ve araştırıcılar bilgiyi ararken, birbirleriyle kenetlenmiş olarak doğruyu bulacaklardır” diyor. (Bu paragraf Prof. Dr. Baki Komsuoğlu’nun Üniversite Kürsüsünden Konuşmalar 2007 adlı kitabından alınmıştır.) Doğrusu zor günlerde aydınlığı gösteren bu sözler bu makaleyi yazarken 1946’da olduğu gibi halen bizleri etkilemeye devam ediyor.
DİJİTAL KAVRAMLAR VE TEKNOLOJİK GELİŞMELER
Değişen dünyada üniversiteler için bir diğer önemli konu; dijital kavramların,veri güvenliği, gizlilik ve genel siber güvenlik kavramlarının araştırmacılar için kritik bir odak noktası olması. Yapay zekâ ve makine öğrenmesi uygulamaları, verileri ve bilgileri korumak için gelişmiş teknolojiler ortaya koyuyor. Bu alanlarda ilerleme sağlayabilmek için üniversitelerin bilgisayar bilimi, siber ve veri güvenliği uzmanları yetiştirmesi ve sanayinin de bu grupları işe alarak desteklemesi gerekiyor.
IEEE’nin (Institute of Electrical and Electronics Engineers) Bilgisayar Topluluğu, siber güvenliği yılın en önemli teknolojik gelişimi olarak ele alıyor. Amaç, akademi, endüstri ve hükümet arasında güvenli sistem geliştirme fikirlerini teşvik etmek ve yaymak. Çalışmalar, yapıcı güvenlik araştırması ile uygulaması arasındaki boşluğu kapatmayı ve güvenlik araştırmalarının gerçek dünyadaki etkisinin uzun vadede sağlanmasını amaçlıyor. IEEE Bilgisayar Topluluğu, yapay zekâ ile uğraşan kuruluşların yüzde 60’ının henüz bu kötü niyetli aktörleri sistemden uzaklaştırmak için yeterince hazır olmadığını ifade ediyor. (Ekim 2024 IEEE Dijital Gizlilik Çalıştayı, Pittsburgh).
ULUSAL MI KÜRESEL Mİ?
Yükseköğretimde araştırma kavramını ilerletmek ve geleceğimizi inşa edecek yeni nesilleri yetiştirirken, veri güvenliği ve gizlilik etrafındaki teknik standartları da önde tutmalıyız. Yükseköğretimi küresel bir bakış açısıyla inceleyen ilk sosyologlardan biri olan, Los Angeles (UCLA) öğretim üyesi Burton R. Clark adına yapılan 2024 anma konferansında; yükseköğretimi etkileyen en önemli faktörlerden, sosyal değişim, kitleselleşme, neoliberalizm ve küreselleşme konuları tekrar tartışıldı. Günümüz açısından en önemli başlığın yükseköğretimin ulusal mı yoksa küresel mi olduğu tartışmaya açıldı. 2018’lere kadar “her ikisi de” denildi. Ancak şimdi görüyoruz ki üniversiteler küreselleşme ile sınır ötesi ortaklıkları üniversite konsorsiyumlarını bir araya getirmeyi ve küresel yetenekleri bünyelerine katarak kendi itibarlarını arttırmayı başarıyorlar, dolayısıyla başarı için hem ulusal değerlerin hem küresel değerlerin, 2018’de olduğu gibi halen önemli olduğu tartışma götürmez. Küresel ölçekli yetenekler ulusal değerlere katılırken küresel ve ulusal eylemler bir süreç içerisinde birbirini güçlendirdi. Ülkeler büyüyen devlet yatırımları ile desteklenen ulusal - küresel bir sinerji izlediler, örnek olarak Çin bu konuda büyük sonuçlar elde etti.
Türk yükseköğretiminde, ulusal ve uluslararası öğrenciler bağlamında küresel yeterlilikler kavramı için temel faktörler konusunda yeni çalışmalara ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. En azından dijitalleşme, yapay zekâ ve uluslararası bilim dünyasında daha efektif olmak konusunda bu çalışmaların elzem olduğu görülüyor.
PROF. DR. SEZER ŞENER KOMSUOĞLU KİMDİR?
Prof. Dr. Sezer Şener Komsuoğlu, 1949 yılında Trabzon’da doğdu. Tıp Hekimi ve Nöroloji uzmanı. Eğitimini Atatürk, Ankara ve Hacettepe Üniversiteleri’nde tamamladı. İngiltere’de Birmingham Üniversitesi ve Aston Üniversitesi’nde Nörofizyoloji konusunda 3 yıl çalıştı. Türkiye’de Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Kocaeli Üniversitesi’nin kuruluşlarında yer aldı. Nörolojik Bilimler alanında ulusal ve uluslararası düzeyde 250’nin üzerinde bilimsel yayını var. 2006-2014 yılları arasında 8 yıl Kocaeli Üniversitesi Rektörlüğü yaptı. Dr. Komsuoğlu, 2015-2022 yılları arasında Yükseköğretim Kurulu Başkan danışmanlığı görevinde bulundu. Bu dönemde yükseköğretimde, Akademide Kadın Çalışmaları Birimini kurdu. Bugün sayıları 117’yi bulan kadın çalışma merkezlerinde akademik ve hizmet odaklı çalışmalar yürüttü. Dr. Komsuoğlu, Avrupa Üniversiteler Birliği’nin (EUA) araştırma ve inovasyon komitesinin seçilmiş 19 üyesinden biri. Oxford Üniversitesi’nce 2015’te yayınlanan Woman Scientist kitabında Türkiye’den seçilen 3 bilim kadınından biri olarak yer alıyor.. 2021’de Türk Nöroloji Derneği’nin, Bilim ve Hizmet ödülü kendisine tevdi edildi. Dr. Komsuoğlu, Prof. Dr. Baki Komsuoğlu’nun eşi, Prof. Dr. Ayşegül K. Çıtıpıtıoğlu ve Prof. Dr. Feride İpek K. Çelikyurt’un annesi.