Çocuklukta merak ve keşif duygusu

Güncelleme Tarihi:

Çocuklukta merak ve keşif duygusu
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 23, 2021 10:41

Araştırmalar gösteriyor ki, özellikle 18-36 ay arası ebeveynleri tarafından keşif ve merak duygusu körüklenen çocuklar, yaşam boyu çok daha mutlu oluyor. Aynı şekilde 18-36 ay arası keşif ve merak duygusu desteklenmemiş çocukların ileriki yaşamlarında depresyona yatkın olduğunu da gösteriliyor.

Haberin Devamı

Bu durumun başlıca nedenlerinden bazıları ise, 1-3 yaş arası bağımsızlığı desteklenen çocukların yetişkinlik döneminde kendisini, mutlu olacağı alanları daha iyi tanıması, engellere karşı daha mücadeleci olmaları, olumsuzluklarla başa çıkma yollarında daha yaratıcı olmaları ve en önemlisi de daha yaşama karşı daha umut dolu olmaları şeklinde sıralanabilir.

KEŞİF DUYGUSUNU ALEVLENDİREN VE SÖNDÜREN BİR ÇOK SEBEP VAR
Bir çocuğun hayatındaki mihenk taşı ebeveyni tarafından bireyselleşmesinin desteklenmesi ve bağımsız olduğunda ebeveynlerinin sevgisinin, desteğinin sürüyor olduğunu bilmesidir. Bu bilgiyi piramidin en alt katmanı olarak varsayın, alt taban sağlam şekilde inşa edilmediğinde yaşamla ilgili diğer tecrübelerin inşaası zorlaşır. Bu bağlamda 0-3 yaşta ebeveyn tutumlarının ne kadar kritik olduğunu vurgulamakta fayda var. Hikaye bebeğin ilk kez altı ay civarında kendisini annesinin kucağından geriye doğru itmesiyle başlıyor. Bu hem fiziksel hem de ruhsal bir ayrılmanın ilk mesajıdır. Bebek, anne kucağından inmek ister. Bebeğin ayrılma isteği sinyallerini alan anne eğer çocuğunun ondan ayrılmasıyla ilgili bir kaygı yaşıyorsa bu dönemde bebeğine daha çok bağlanma isteği duyar, bebeğini daha çok kucaklamak, sarıp sarmalamak ister. Buradaki kaygı annenin bile bazen farkına varmadan otomatik yaptığı ‘ayrılma kaygısından’ gelen bir tepkidir. Zamanla bebek emeklemeye, yürümeye başlar. Hep annenin kucağında, ayağının dibinde olan çocuk, anneden uzaklaşır ve dışarıda bir dünya olduğunu keşfeder.

Haberin Devamı

Çocuklar, bu keşiften inanılmaz keyif alır. İlk defa kendi istedikleri yere gidebilir, her yeri kurcalayabilir hale gelirler. Çocuk için bu çok coşkusal ama bir o kadar da tehlikelidir çünkü keşfe çıkmak demek anne karnından bu zamana anneyle olduğu çok yakın ilişkiden uzaklaşmayı göze almak demektir. O yüzden bu dönemlerde anneden uzaklaşan çocuğun şiddetli şekilde tekrar annesine yapışma isteği olduğunu gözlemleriz. Bu bir nevi çocuğun yakıt temin etmesi, anneyle ilişkiden aldığı enerjiyle dünyayı keşfetmeye devam etmesidir. Çocuk, annesinden destekleyici ve yüreklendirici tepkiler alırsa cesaret alarak keşfetmeye devam eder; ‘dünyadan korkmama gerek yok, keşfedebilirim’ gibi hisseder ve gittikçe daha çok uzaklaşır. Yan odaya gider, kendi başına dolanır, sürekli annesine ihtiyaç duymaz. Burada çocuğun bu kadar cesaretle keşfetmesi tıpkı bir pergelin bir ucu gibi bir ayağını çok sağlam bir yere basabilmesinden kaynaklıdır.

Haberin Devamı

ANNE SEVGİSİ ÖNEMLİ
Yani çocuğun keşfetmesi için öncelikle geriye döndüğünde onu bekleyen güvenli bir liman olacağından emin olması gerekir. Eğer ebeveyn, çocuk ondan uzaklaşmaya başladığında yukarıda bahsettiğimiz gibi bir kaygı duyar ve engellerse örneğin ‘Gitme, yanıma gel, düşersin, küserim, kızarım’ gibi. Gerçekten gitmesinde sakınca olmadığı halde sürekli yanına çağırır, çocuğun kendisinden uzaklaşmasının nelere mal olacağını kronik olarak vurgularsa çocuk uzaklaştığında annesini kaybetme korkusuyla merak duygusunu bir kenara bırakır ve artık keşfetmez, aslında anneyle yapışık bir hale gelir çünkü bir çocuk için en önemli şey annesinin sevgisini alabilmektir, o sevginin kesilmemesi için her şeyden; merakından, keşfinden, isteklerinden vazgeçebilir (-buradaki anneyi kaybetme; annenin çocukla ilişkisini kesmesi, küsmesi, cezalandırması ve korkutmasıdır). Bir çocuk için bu tür davranışlar çok yaralayıcıdır, çocuğun ruhsal gelişimini engeller sadece ebeveynden ayrılmamak üzerine bir dünya kurar ve çocuğun gelecek ilişkileri de birçok açıdan etkilenir.

Haberin Devamı

Annelerin emzirme dönemi bittiğinde oldukça mutsuz hissetmesi hatta bazılarının depresyona girmesi sürecini düşünelim. Anne, o emzirme anlarını, bebeğiyle bütün olmayı o kadar sever ki o süreç hiç bitmesin ister çünkü orada çocuğun annesinden hissettiği güven, aldığı ilgi kadar anne de çocuğundan destek alıyordur. Çocuk hele bir de ayaklanıp annesinden uzaklaşmaya başladığında artık bebek değildir ve anne koynunda uyuyan biricik bebeğinin artık ondan ayrılacağı bilgisiyle baş etmekte çok güçlük çeker. Çocuğun sürekli yanında olmasını ister ve istemeden çocuğun keşfini engelleyebilir. Çok basit gibi görünen bu etkileşimler toplamı çocukta merak duygusunu köreltip, bağımlı ya da uyumlanmacı olmaya sebep olabileceği gibi olumlu tutumlarla da merak duygusunun filizlenmesine ve çocuğun ayrışmasına da etki edebilir.

Haberin Devamı

PEKİ, DENEYİME NASIL İZİN VERİRİZ?
Öğrenme, öncelikle ihtiyaçtan doğar. Örneğin, çocuğun yemek yemesi için öncelikle kaşığın, çatalın nasıl tutulacağını bilmesi gerekir daha sonra öğrenme merak duygusuyla kamçılanır. Çocuk, ‘Yani acaba bu kaşık nasıl tutulur ki?’ sorusuna cevap arar. En sonunda da deneyim yoluyla öğrenme gerçekleşir. Ebeveynin rolü tam burada devreye girer, çocuk ebeveynin müsaade ettiği ölçüde kaşığı tutma üzerine bir keşif başlatır. Önce kaşığı eline alır ters tutar, geniş açıyla ağzına götürür, yarısını üstüne döker ve bunu belki de öğrenene kadar onlarca defa tekrarlar. Ebeveynler mümkün olduğunca çocuğa her konuda deneme fırsatı verir ve çocuğun yeni bir şey deneyimlediğindeki coşkulu haline eşlik eder, sürekli denemeler için teşvikte bulunursa kalıcı bir merak duygusu oluşur. Bu tabikii duygusal deneyim için de geçerli. Genellikle iyi niyetle yapılan hata, çocuk adına ebeveynlerin her şeyi yapma istekleridir. Örneğin çocuğun oyun esnasında uğraşıp takamadığı bir oyuncak parçasına bile ebeveynlerin hemen ‘Ver ben takayım’ ya da çocuğun ayakkabı bağlama girişimlerine hemen müdahale etmek gibi tepkileri çocukta bir süre sonra merakın sönmesine neden olur. Buradaki en sağlıklı ebeveyn tepkisi, ‘Yardıma ihtiyacın olursa buradayım’ diyerek hem yardımcı olabileceğinizi göstermek hem de çocuğun keşfetmesini sabırla beklemek olacaktır. Tabi ki fiziksel deneyimlerin dışında çocuğun duygusal deneyim kazanmasına izin verilmeli. Örneğin, oyuncak kavgası yapan çocukların hemen arasını bulmak yerine biraz o çatışmayı deneyimlemesine belki kızmalarına, küsmelerine izin verip o duyguları öğrenmesine, o duygularla nasıl başa çıkacağını öğrenmesine ve çözüm yolları aramasına müsaade etmek gerekir ki yetişkin bir birey olduğunda olumsuz duygularla da baş edebilsin ve hemen pes etmesin. Yani bu 0-3 yaş öğrenme açısından da epey kritik ama siz siz olun, kendinizde değiştirmeniz gereken şeyler olduğunu düşünüyorsanız ‘Geç kaldım’ demeyin. Ergenlik dönemi ebeveynlere verilmiş ikinci şans gibidir, düzeltilen her hata karşılık bulur.

Haberin Devamı

ÖNEMLİ NOKTALAR
1- Çocuğunuzun sizden ayrılıyor olmasından endişe duyabilirsiniz. Emzirme döneminin bitmesi, odaların ayrılması gibi gibi dönemler özellikle anneler için de zor olabilir. Ters giden bir şeyler olduğunu hissediyorsanız, duygularınızı anlamlandırmakta zorlanıyorsanız bu sürecin sizinle ilgili olduğunu fark etmekte yarar var. Aşamadığınız durumlarda yardım almaktan çekinmeyin.
2- Öğrenme, merak duygusunun tatminiyle mümkün. Eğer çocuğa yeteri kadar deneyimleme fırsatı verilmezse çocuk merakını giderip keşfedemez. Çocuk, kendi başına yapabileceği her şeyi yapmakta özgür olsun.
3- Çocuğunuz istediği zaman sizin ona yardım edeceğinizi bilsin, destekleyici olmaya özen gösterin.
4- Merak duygusunu köreltici sözcüklerden, uyarılardan, küsmelerden, karşılaştırmalardan kaçının.

NİHAN ARDA KİMDİR?
Yeditepe Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun olan Nihan Arda, mezuniyetinin ardından İstanbul Kent Üniversitesi’nde ‘Klinik Psikoloji’ masterını tamamladı. Yetişkinlikte yaşanan sorunların temelinin çocukluk ve ergenlik döneminde oluşmasından ve pek çok sorunun çocukluk ve ergenlik yıllarında çözümlenmesinin daha sağlıklı bir bireyin temelini oluşturacağına inancından dolayı çocuk ve ergen terapilerinde uzmanlaşmaya yöneldi. Ergenlerle sınav kaygısı, başarı ve motivasyon, sosyal uyum sorunları, öfke ve saldırganlık, uyku problemleri, davranış bozuklukları gibi konularla çalışıyor. 2-11 yaş arası çocuklarla çalışırken oyun terapisini aktif olarak kullanıyor. Her çocuğun ihtiyacının ve gelişimsel sürecinin farklı olduğuna inancından dolayı terapilerinde farklı psikoterapi teknikleri kullanmaktadır. Eğitimlerini bütüncül psikoterapi ışığında almayı sürdürüyor. Özel bir kurumda çocuk ve ergen danışmanlığı yapan Nihan Arda, aynı zamanda Turkcell işbirliğiyle yürütülen ‘Sizin ve Çocuklarınızın Yanınızdayız’ projesiyle kurumda ebeveynlere danışmanlık yapıyor. Anaokullarında okul psikoloğu olarak görev alan Nihan Arda, aynı zamanda Türk Psikologlar Derneği üyesidir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!