Şiirleriniz

Güncelleme Tarihi:

Şiirleriniz
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 15, 2000 00:00

Yöneten: Talat KIRCAN
Haberin Devamı

Bir ucundan tutmak

HER şair ya da yazar yaşadığı kenti sever, ya da onun sevilecek bir yerini mutlaka bulur. Sanatçı yaşamın, çevrenin çirkinlikleri kadar, güzelliklerini de bulup çıkaran kişidir. Yani yarım bardağı ne dolu görür ne boş... Ne diyor Fuzuli 500 yıl öncesinden -Bugünün diliyle-

''Bu güllerin arasında, dikenler niye çıkmış diye üzüleceğine; dikenlerin arasından ne güzel çiçekler çıkmış diye sevinmelisin''

ANCAK, son yıllarda bizim yaşadığımız kent, yani İzmir açısından aynı sözleri söylemek mümkün mü? Mümkün olmadığı için de genç şairler artık İzmir için pek şiir yazmıyorlar. Ya da ben görmüyorum. Orta yaş şairlerin yazdıkları ise, ah'la başlayıp, vah'la bitiyor çoğunlukla. Bunlardan biri, sayın Orbay Koparal'ın şiirinde olduğu gibi:

AH İZMİR

Denize inen dar sokaklarında Alsancak'ın

Cumbalı evlerinde karanfil saksıları

Ciğerlerimizde iyot kokusu tuzlu ve yalın

Saçları biryantinli Amerikan tıraşlı

Biz altmış kuşağı delikanlıların.

Sekiz onbeş vapuru yanaştığında

Karşıyaka'nın asırlık iskelesine

Simitlerin caba dumanı, burnumuzda tüterdi

Ak kanatlarına vurgunduk martıların

Tutkunduk gramafondaki müzik sesine

Bir de denizin mavisine

Bir şarkı söylerdi Dario Moreno

Körfez'de yankılanırdı kadife sesi

Ay fa may yu Portofino

Kelebeklere kuşlar serenat yapardı

Tenimizi okşardı Kordon'da imbatın busesi

Öylesine güzel bir İzmirimiz vardı.

Çatalkaya bulutlu mu

Çıkmazdı tekneler o gün balığa

Mandalin bahçeleri sahiline inerdi Baloçova'nın

Özledik yaprağında çiyini masum zambakların

Biz mi küstük doğaya

Doğa mı bizi unuttu.

Bayraklı'nın Tantalos Meyhanesi'nde

Tırtıklı şişe Fahrettin Kerim rakısı

Bir de o güzelim Giritli mezeleri

Favası, lâkerdası, zeytinyağlı radikası

Ne güzel aşk filmleri izlerdik geceleri

O yazlık sinemaların beyaz kireçli perdesinde

Şimdi içimizde bir buruk ezgi kaldı

Biz kirlettik denizi, mavini siyaha döndürdük

Tanrı yitirmedi güzelliğini, insanlar çaldı

Biz hançerledik her semtini bir bir

Seni hergün biraz daha öldürdük

Ah İzmir, ah İzmir.

ORBAY Koparal, yalnızca ah çekiyor, vah çekiyor, eski güzel İzmir'e olan özlemini dile getiriyor. Bu sayfaya sık sık gönderdiği şiirlerle önemli bir katkı sağlayan öğretmen şairlerimizden Ali İşçimen yakınmakla kalmıyor, ağlıyor:

BİR İZMİR AĞLADI BİR DE BEN

İzmir'i gezdim dün, kolumda anılarım.

Bayraklı'nın o kıyısında denize daldım.

Hani çala kürek açılırdık iskeleden;

Çocuk seslerinden mutlanırdı ya içimiz,

Ortancalara dokunup koklardık ya yasemenden.

Bilemedim şimdi, gözlerim mi, deniz mi temiz.

işte Alsancak limanı ve altmışlı dalgalar.

Kayalar vardı yemyeşil ve yosunlar.

Sular vardı ayaklarımıza kadar.

Biz, o zamanki Namık Kemal Liseliler,

Arada bir okuldan mı kaçadık yoksa?

Takılırdı oltamıza, isparoz ya da lidakiler.

Ve Kordonboyu, o şen kahkahaların

Güzel sevgilisi ve o gizli sevdaların.

Rüzgârın nerede, saçlarını tutamıyorum.

İnci gerdanlığı kimler çaldı, elleri çirkin,

Bir münasip zamanda sen nerelerdensin?

Bakışın nerede, gözlerini bulamıyorum.

Vazgeçtim İzmir'i gezmekten düşlerimde.

Hiç bakmasam dedim yüzüne içimden.

Bir meyhane vardı hani, bir kadehle.

dalardım guruba karşı ve de şarkılarım.

Hüznümü içtim, anılarım sızım sızım.

Bir İzmir ağladı akşam üstü, bir de ben.

ELBETTE insanlar yaşlandıkça eskiye, o sakin ve dost günlere daha çok özlem duyar. Ancak bir kentin eski günlerine özlem, içinde bulunduğu halinden yakınma hemen hemen tüm sanatçıların ortak duygusu haline geliyorsa; ortada işler iyi gitmiyor demektir. İşler iyi gitmediği zaman da birilerinin, hatta çoğunluğun kolları sıvaması, başta yerel yönetimler olmak üzere, işin bir ucundan tutması gerekir.

Kemeraltı canımız

İŞTE İzmir İzmir Dergisi, kentemezen eski günlerine dönmesi, hadi dönmesi demeyelim de, kültürel, sanatsal, turistik yönden yeniden güçlenmesi için işin bir icindan tutmuş: Kemeraltı Dosyası'nı tartışmaya açmış.

KEMERALTI Dosyası'na çok sayıda bilim adamı, şehircilik uzmanı yazılarıyla katkıda bulunmuş. Tarihi semtin eski kimliğine kavşması, İzmir'in kültürel, turistik, ekonomik yaşamına yine etkin katkı sağlaması için, ayağı yere basan öneriler sunmuş. (Bence kentimizin yerel yöneticileri bu dosyayı mutlaka okumalı)

İZMİR'in sanat yaşamını diri tutmak, kent kültürüne çağdaş katkılar sağlamak için büyük bir çaba harcayan İzmir İzmir Dergisi, bir de yarışma düzenlemiş konuyla ilgili olarak: ''Geçmişten Günümüze İzmir'' Bana göre bu yarışmaya katılmak eli kalem tutan her İzmirli'nin görevidir. Çünkü bir rahatsızlığın giderilmesi için çaba harcamıyorsak, ondan yakınma hakkımız da yoktur. (Yarışma hakkında İzmir İzmir Dergisi'nin Temmuz - Ağustos ya da bundan sonraki sayılarıyla, (0232) 4670047 nolu telefondan bilgi olabilirsiniz)

Ha deyince olmuyor

ELBETTE çöküntüye uğramış bir kültürü ha deyince canlanırmak mümükn değil. Hele bizim gibi kent yönetimlerinin sık sık zıt görüşlerdeki kişilerin eline geçtiği ülkelerde bu işler pek de kolay olmayor. Ancak zor diye de kendi haline bırakamayız. İzmir Kültür, Sanat ve Eğitim Vakfı'nın birbirinden güzel etkinliklerine destek, İzmir İzmir Dergisi'nin çabalarına katkı vermeliyiz. Fevzi Hepşenkal gibi genç kent yöneticilerinin projelerini anlatırken yüzlerindeki ve seslerindeki heyecana ortak olmalıyız ki, Orbay Koparal'lar yakınmasın. Ali İşçimen'ler, dahası güzel İzmirimiz ağlamasın.

T.K

OTUZ BEŞ YAŞ ŞİİRİ

Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün.

Delikanlı çağımızdaki cevher,

Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,

Gözünün yaşına bakmadan gider.

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

Benim mi Allahım bu çizgili yüz?

Ya gözler altındaki mor halkalar?

Neden böyle düşman görünürsünüz,

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Zamanla nasıl değişiyor insan!

Hangi resmime baksam ben değilim.

Nerde o günler, o şevk, o heyecan?

Bu güler yüzlü adam ben değilim;

Yalandır kaygısız olduğum yalan.

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;

Hâtırası bile yabancı gelir.

Hayata beraber başladığımız,

dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;

Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

Gökyüzünün başka rengi de varmış!

Geç farkettim taşın sert olduğunu.

Su insanı boğar, ateş yakarmış!

Her doğan günün bir dert olduğunu

İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!

Her yıl biraz daha benimsediğim.

Ne dönüp duruyor havada kuşlar?

Nerden çıktı bu cenaze, ölen kim?

Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?

Neylersin ölüm herkesin başında

Uİyudun uyanmadın olocak.

Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

Bir namazlık saltanatın olacak

Taht misali o musalla taşında.

Cahit Sıtkı TARANCI

HAFTANIN ŞİİRİ

ÜŞÜRSÜN SEVGİSİZ YAPAYALNIZ

Toprak vardır sert ve huysuz

Su sızmaz, karınca girmez

Tohum arzuyla düşer üstüne

Bağrını açmaz, yüzü gülmez.

Bilmez Veysel'i, onun sadık yarini

Sarmaz fidanı, ağacı, çiçeği,

Görmez sarıyı,yeşili, pembeyi.

Üstünde bir tutam ot bitmez

Bakar gökyüzüne, üşür yapayalnız.

Sen dostum, her kimsen

Dokunduğum bu toprak gibiysen,

Kollarını kimseye açamıyorsan

Ve gözlerine kimse hoş gelmiyorsa,

Zor geliyorsa sevgiyi yeşertmen,

Bakarsın gökyüzüne bir gün

Ve üşürsün sevgisiz, yapayalnız.

Çocuklar oturduğunda dizinin dibine,

Oyunların yoksa ve sevindirmelerin,

Türküye katılmıyor, halayda el tutmuyorsan,

Gülen yüzlere yoksa gülmelerin,

Bakarsın gökyüzüne bir gün

Ve üşürsün sevgisiz, yapayalnız.

Ali İŞÇİMEN

İZMİR RÜYASI

Son yaprak düştü, şimdi kış, göçmen kuşlar gitti,

Sel gibi yağan yağmurun sesindedir,

Kalbim sanki kış ortasında Konak'taymış gibi

Harika güzelliği ile hep hayalimde İzmir...

Üzerinde bembeyaz buğulu tülden Karşıyaka,

Asudedir gün ortasında haz ile uykuda.

İçli bir şarkı çalınıyor o güzelim yalıda

Anlatır yaşanan bir aşkı, mısra mısra Alsancak'ta...

Artık ırak ve rüyalaşmış, sımsıcak yaz çorak,

Yaprakların cenazeleri su birikintisinin koynundadır.

Daima kış ortasında hayal ettiğim o şirin Konak

Ve İzmir yemyeşil inci gibi göz pınarlarımdadır.

Metin DİKİŞ

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!