Pazar Sohbeti:Güneş, eski güneş değil

Güncelleme Tarihi:

Pazar Sohbeti:Güneş, eski güneş değil
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 02, 2000 00:00

Haberin Devamı

Atmosfer koşulları değişti. Eskiden bir yanarken deri bir hasar görüyordu, şimdi deri bir yanıyor, ama beş hasar görüyor.

YAZ geldi, çoğumuzun gönlünde bir sahilde, güneşin altında sere serpe yatmak var. Yorgunluğumuzu atarken, güneşin tenimizi çikolata rengine dönüştürmesini isteriz. Ancak aşırı güneşlenmenin zararlarıyla ilgili uyarıları, bronzlaşma sevdası yüzünden hep kulak ardı ediyoruz. ‘‘Uyarmak görevimiz’’ diyerek bu hafta pazar sohbetimize Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Tahsin Güneş'i konuk ettik. Soyadına karşın su katılmamış bir güneş düşmanı olan Güneş, bronzluk sevdasının faturasını çıkardı. Belki keyfiniz kaçacak ama, güneşe teslim olmadan önce uyarılara bakmakta yarar var. Tercih sizin.

‘Güneş giren eve doktor girmez’ sözü tarihe mi karıştı?

Hayat bilgisi kitaplarına baktığımızda güneş enerji kaynağıdır. Bu doğru. Çocukluğumuzda hekimler, ‘‘Güneşe çıkın, kemikler güçlenir, kışın hastalanmazsınız’’ derlerdi. Genel yararlardan hareketle insanlar güneş banyosuna itilirdi. Artık şehirleştik. Şehir hayatı haftasonları güneşlenmeyi getiriyor. Bunu dünya da geçirdi zamanında. Dünyada böyle yanlış güneşlenme, güneş altında bulunma nedeniyle 2-3 kişiden biri deri kanseri oluyor. ABD'de 90 kişiden biri ben kanseri (Melanom) oluyor.

Kentleşmenin dışında başka neler değişti?

Nineler, dedeler, anneler, babalar şu andaki ortamda güneş altında bulunmadı. Atmosfer koşulları, ozon sorunları, sürdüklerimiz, yediğimiz, içtiğimiz tümüyle değişik ve güneşteki etkilerini katlıyor. Yani eskiden bir yanan deri bir hasar görürken, şimdi 5 hasar görüyor.

Bizde tehlike ne boyutta?

Bu acı tecrübeyi Avustralya, Yeni Zelanda, ABD ve bütün Orta Avrupa ülkeleri yaşadı. Bu ülkelerde dermatoloji polikliniklerine günde bir ve daha fazla melanom olgusu gelir. Bizde ayda bir tane. Aradaki tek fark gerekçesi güneşlenmedir. Hem daha ince ve açık deriye sahipler, hem de güneşe hasret olduklarından aşırı güneşleniyorlar. Biz ne onlar kadar açığız, ne de onlar kadar güneş açlığımız var. Bizdeki risk yeni şehirleşen aile çocuklarının güneşlenme alışkanlığının ayarlanamaması.

Uyarınız nedir?

Bütün gün denize, havuza giren, güneşin altında oynayan, şapka takmayan, koruyucu kullanmayan çocuklara bu bilinci getiremezsek, gelecek 15-20 yıl içinde Avrupa Topluluğu'nun ve ABD'nin düştüğü zavallı duruma düşeceğiz. Gençlerimizi, çocuklarımızı bilinçlendirmek zorundayız. Oysa kimse güneşin yararlarıyla ilgili bir tıp kitabı gösteremez.

Koruyucu kullanmadan güneşi yasaklıyorsunuz.

Kozmetik sektöründe bir akım yayılıyor. İster nemlendirici, ister temizleyici şampuan, ne olursa olsun gündüz açık havada kullanılan her türlü malzemenin güneş ışınlarına karşı koruyucu karışımlar içermesi gerekiyor. Ruj bile alacaksanız koruyucu olanını seçeceksiniz.

Dünya uyandı mı?

Dünya artık güneş ve zarar denkleminin bilincinde. Bu bilinç Reagan'ın kendisinde ve karısında birinde deri, diğerinde melanom oluşmasıyla başladı ve endüstri olayı farketti. Tıp zaten biliyordu. Şimdi tıpla elele çok büyük bir sektör ortaya çıktı. Güneşten koruyucular sektörü. İleride o kadar büyük olacak ki, gücü uçak fabrikalarıyle eşdeğer tutulacak.

Bu risklerden uzak güneşten yararlanma formülü nedir?

Güneşin belli bir dalga boyu, belli sürede, belli dozda kullanılabilir. Bu bir ilacın kullanılması gibi. Eczaneye gidip bütün ilaçları yutmuyorsun. Güneşin ışınlarının belli miktarını da işine geliyorsa kullanabilirsin.

Kimler, nasıl sağlıklı bronzlaşabilir?

Derinin kararması, kalınlaşması anlamındadır. Yani esasında kararan deri güneşe karşı kendisini koruma durumuna getirmiş oluyor. Deri tipleri ince ve beyaz olanlar kararamaz. Sadece kızarır ve güneşin zararını yaşarlar. Derinin güneşten aldığı hasarı herkes rahatlıkla görebilir. Deri ne kadar kızarıyorsa, o kadar zarar görüyordur. Yani kırmızılık trafik lambalarında dur demekse, deride de aynı. Kızarmadan ve yavaş kararmalıdırlar.

Deri kanseri konusunda çok kötümser tablo çiziyorsunuz.

Bir kimse sürekli güneş alıyorsa, sayacı çalışıyor demektir. İnsanların deri tipine, ırsi özelliklerine, gen haritasına göre alabileceği güneş ışığının maksimumu bellidir. Kişi eğer alabileceğinden fazla güneş ışığı alırsa yüzde 100 kanser olur. Sarışın veya zenci, herkesin bir kapasitesi vardır. Güneş ışığı herkeste kanser yapar. Önemli olan dozun aşılmaması.

Bunun sınırı nedir?

Sınırı, güneş ışığı şu günlerde moda olan DNA'ları kırıyor ve insan yine genetik özelliklerine dayanarak o kromozomları onarıyor. Herkesin onarılabilme kapasitesi belirli. Biri 10 kere, biri 100 kere onarır. Onaramazsa, bozuk DNA nedeniyle hücrelerde kanserleşme meydana gelir. Yani onarım yeteneği bitiyor. Vücudumuzda her şey sayıyla verilmiş. Sayısız hiç bir özelliğimiz olmadığını bilmeliyiz.

Güneşin yaşlandırma riski?

Kanserleşme bir yerde yaşlanmayla paralel gidiyor. Derideki yumuşak, yumurtanın akına benzetebileceğimiz yumuşak katmanlar güneşin etkisiyle dejenerasyon geçirerek, adeta hazırlop yumurta oluyor. Yani oradaki iletişim, üstteki hücrelerin beslenmesi ve denetlenmesi bozulmaya başlıyor. Deri kalınlaşmaya başlıyor. Katılaşıyor, kabalaşıyor, renk donuk, balmumu gibi kaba, yüzeyi kırışık oluyor, ince damarlar görünüyor. İki türlü yaşlanma var. Biri yaşsal, ikincisi çevresel. Özellikle de güneşle ilgili olduğu için ışınsal. Şimdi hepimizin yüzündeki önplandaki yaşlanma bu tip yaşlanma. Eskisi gibi beslenemeyen ve taze özelliğini kaybetmiş yaşlı deri bugün 30 yaş insanında var.

Solaryum, bronzlaştırma kremleri zararlı mı?

Amacı sadece kararmak olarak ele aldığımızda bunun için self-tannig denilen karartıcı ürünleri çıktı. Sanki güneşlenmiş gibi kişiye bronz görünümü verebiliyorlar. Zararlı değil, ama unutulmaması gerek, yine güneşten koruyucu sürmek lazım. Çünkü kararan deri kendini korumayı biliyor da, kararmış gibi görünen deri kendini koruyamıyor.

Kişi eğer alabileceğinden fazla güneş ışığı

alırsa yüzde 100 kanser olur. Herkesin bir kapasitesi var

Bronzun Türkçesi yağız renk. Suni bronzlaştırıcı kremlerle kara yağızlık güzel, ama deri kendisini korumuş olmuyor

Kimdir?

1950 İstanbul doğumlu olan Ali Tahsin Güneş, Yıldız İlkokulu, Alman Lisesi'nden sonra Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni bitirdi. Güneş Almanya'da jinekoloji, Ege Üniversitesi'nde dermatoloji, Avusturya'ya akupunktur ihtisası yaptı. Aynı üniversitede 1980-83'te uzman olarak çalışan Güneş, ‘‘Zona hastalığının akupunkturla tedavisi’’ çalışmasıyla Prof. Pischinger ödül ve madalyası aldı. 1984'te Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde göreve başlayan, doçentlik ve profesörlüğünü bu fakültede alan Güneş, dekan yardımcılığı ve anabilim dalı başkanlığı yaptı. Alman, Azerbaycan, Rus, Makedonya dermatoloji derneklerinin şeref üyesi oyan Güneş'in 300'ün üzerinde deribilim yayını bulunuyor. Güneş, evli ve iki çocuk babası.

Öneriler uyarılar

Güneşlenirken ya da güneş altındayken:

Kokan (kolonya dahil) ve boyayan şey kesinlikle sürülmeyecek. Çünkü güneş ışınlarını daha fazla deri içine sokup zararlı oluyor.

Tansiyon düşürücü, antibiyotik gibi ilaçlar alınmamalı.

Güneş ışınlarının yüzde 50'si saat 10.30- 15.30 arasında dünyaya geliyor. Saat 16.00'dan sonra derinin kızarma şansı az. Kızarmadığı için de kalıcı hasar görmesi, yaşlanma, kırışma, rengin matlaşması, ileride kanser öndönem belirtilerinin ortaya çıkma riski azalıyor.

Mutlaka koruyucu, güneşlenme sonrası da vücut ıslakken nemlendirici kullanılmalı. Yoksa enfeksiyon, mantar, estetik kaybı riski çıkıyor.

Ergenlik öncesi çocuklar güneş koruyucusuz ve şapkasız güneşe çıkmamalı.

Ergenliğe giren çocuklar benleri kontrol edilmeli. Ben haritası çıkarılıp, kontrol altında tutulmalı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!