Mrs.Gourme: Kemeraltı lezzeti

Güncelleme Tarihi:

Mrs.Gourme: Kemeraltı lezzeti
Oluşturulma Tarihi: Aralık 24, 2000 00:00

Haberin Devamı

KEMERALTI, İzmir’in atar damarı gibi. Kıpır kıpır, rengarenk. Zaman zaman bu akışa kapılmayı, kalabalıklara karışıp iki tarafıma baka baka dolaşmayı, gidip gelen o telaş içinde Kemeraltı’nın değişen yüzünü tanımayı seviyorum. Çığırtkanlar, vergi iadesi zarfı satanlar, en iyi malını özenle dükkanının en görünür yerine asan esnaf, çakmakçılar, her şeyin en iyisini Kemeraltı’nda bulacağına inananlar, neredeyse küçük bir ordu halinde düğün alışverişine çıkanlar ilgimi çekiyor. Farklı hayatları gözlemek eğlenceli oluyor. Kemeraltı’na gelmişken yemek yememek de olmuyor doğrusu. Bugün işim acele. Ama alelusul bir şey yemek de istemiyorum. Hem hızlı, hem de lezzetli olmalı. O zaman akla ilk gelen şey döner.

YOLUM Milli Kütüphane'ye. Yakın bir yerde yersem daha iyi olur derken, Milli Kütüphane Caddesi’nin Kemeraltı tarafındaki girişinde Can İskender Salonu’nu gözüme kestiriyorum. Birkaç yıl önce Türkiye’nin en iyi yarış tahmincisi Zeki Hızdil ile gelip çok lezzetli bir İskender yediğimi hatırlıyorum ve tereddütsüz içeri giriyorum. Salon hayli kalabalık ve dönerin kokusu iştah açıyor. Üst kata çıkıyorum, köşede bir masaya oturuyorum. Yukarıda düğün alışverişinden dönen bir grup var. Bilirsiniz böyle alışverişlerden sonra birlikte yemek yemek adettendir. Onlar, yatak örtülerinden gelinin terliklerine, damadın pijamasından gelinlik yorgana uzanan bir sohbete dalmışlar. İki aile arasında belli bir resmiyet var. Halalar, yengeler, ablalar görümceler öyle çok biliyor, o kadar konuşuyor ki, genç geline önüne bakıp susmak düşüyor.

BU arada garson geliyor ve siparişimi veriyorum. Belki sonra pişman olacağım ama çok acıktım. Bir buçuk İskender söylüyorum. Yanında salata ve kola istiyorum. Aklımca İskender’i beklerken, salatadan atıştırıp açlığımı bastırmayı planlıyorum ama olmuyor. Önce dönerim geliyor. Tabağı yarılamak üzereyken de salatam. Neyse kolam soğuk bari.

İSKENDER, yoğurtlu döner demek. Yani, pidenin üzerine yoğurt dökülüp etler üzerine yerleştirilmeli. Ama nedense pek çok yerde yoğurt tabağın kenarına konuyor. Gerçi bir tabakta, yoğurt, döner ve pide bir arada bulunuyor, İskender’in tarifindeki gibi, ama o gerçek İskender mi oluyor, bilemiyorum.

TABAĞIM önüme geldikten sonra ikinci bir servis elemanı, uzun saplı yağ tavasında kızdırılmış tereyağı getiriyor. Döner restoranların bu adetini seviyorum. Sormadan yağı dökmüyorlar. Doğal olarak yağ istemiyorum. Tabak ısıtılmış, pideler kıvamında kızartılmış, döner çok iyi pişmiş ve ustaca, incecik yapraklar halinde kesilmiş. Közlenmiş biber ve domates eşliğinde yemeğimi keyifle yiyorum. Bu güzel yemek için yaklaşık 3.5 milyon lira ödüyorum ve tam planladığım sürede kalkıyorum.

AŞAĞI inerken yine kulak kabartıyorum. Erkek tarafı gelinlik siparişini verip dönelim diyor, kız tarafı buna nedense yanaşmıyor. Böyle giderse işler uzayacak. Soğuğa çıkıyorum ve huzur mekanıma, Milli Kütüphane’ye yollanıyorum.

TELEFON: 484 80 33

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!