Ege Cansen: İyi ki halk programa tam inanmadı

Ege CANSEN
Haberin Devamı

Yılbaşında uygulamaya konulan, IMF destekli ‘‘enflasyonu düşürme’’ programına, halkımız tam olarak inanmış değil. Hálá herkes, gerçekten enflasyon düşecek mi, düşecekse ne kadar düşecek, ne zaman düşecek diye bu işleri bildiğini zannedenlere sorular sormakta. Hele hele, programın 2000 yılı için öngördüğü yüzde 20'lik enflasyon hedefinin yarısının ilk iki ayda aşılmış olması, herkeste ciddi tereddütler yaratmıştı. Mart ayı enflasyonu düşük çıktığına göre, programa güven herhalde artacaktır.

Yürürlükte bulunan enflasyonu düşürme programı, ‘‘Türk Lirası'na itibar kazandırarak’’ enflasyonu ‘‘moneter yöntemle’’ düşürmeyi benimsemiştir. Bu maksatla, TL.'nin gelecekte ne kadar döviz satın alabileceği bir liste halinde on iki ay için ilan edildi. İlk üç ay tamamlanınca da ilave bir üç aylık liste daha ilan edildi. Üç ay sonra bir tane daha ilan edilecek. Sonra da bir ‘‘döviz fiyatı oynama aralığı’’ açıklanacak. Tüm bu yapılanların amacı, ‘‘devalüasyon beklentisini’’ kırmaktır. Şu görülmüştür ki, devalüasyon beklentisi sürdükçe TL. faizleri düşmemektedir. Faizler yüksek sürdükçe de enflasyon inmemektedir. Üstelik, itibarsız TL. ile Hazine, uzun vadeli borçlanamamaktadır. Kısa vadeli iç borçlanma da kamunun ‘‘nakit açıklarını’’ dayanılmaz şekilde büyütmekte, hem de reel faizleri azdırarak reel ‘‘bütçe açıklarını’’ artırmaktadır.

İşte bu sebeple TL. itibarlı paralara, (kısaca 1 dolar artı 0.77 Euro'dan oluşan döviz sepetine) kesin bir fiyat listesiyle sıkı sıkıya bağlandı. Bu bağlamanın, TL'nin itibarını artıracağına inanıldı. Nitekim, program açıklanır açıklanmaz ‘‘devalüasyon risk primi’’ sıfırlanan (veya sıfıra yaklaşan) TL'nin faizleri inanılmaz bir hızda düştü. Ümit edilen ‘‘mucize’’ gerçekleşti; hatta fazlasıyla. Yüksek faizli TL. rakibi ortadan kalkınca döviz mevduat faizleri de iyice düştü. Yaşanmakta olan enflasyona göre mevduatın reel faizi ‘‘eksi’’ oldu. Pek tabii, bir süre sonra bu durum düzelebilir. Enflasyon düşünce, bugünkü nominal faizler ‘‘reel pozitif faiz’’e dönüşebilir. Ancak bu arada daha enteresan bir şey oldu. Halkımız, tasarruflarını dövizde tutmanın kárlı bir yanı kalmamasına rağmen, dövizlerini bozdurup, nispeten daha yüksek faiz veren (veya vermesi beklenen) TL'li tasarruf araçlarına hücum etmedi.

Bazılarımız buna hayıflandık ve halk programa tam güvenmiyor yorumunu yaptık. Şimdi şöyle düşünüyorum. Halkımız, böyle hareket etmekle belki de programa müthiş bir destek vermiş durumda. Eğer 33 milyar dolar mertebesinde bulunan yurtiçi döviz tevdiat hesaplarının yarısı (10 katrilyon lira) TL'ye dönmüş olsaydı ne olurdu? Bu dönüşüm piyasaya TL. arzını artırmaz mıydı? Bankaların ve Merkez Bankası'nın bilançolarında bir burkulma olmaz mıydı? TL. bolluğu fiyatları azdırmaz mıydı? Siz de bu ‘‘olmamış’’ olayı zihninizde bir irdeleyin.

Demek ki, sağduyulu halkımız enflasyonu düşürme programına ‘‘tam kıvamında’’ güvenmiş. Bu suretle, belki de TL. bolluğu yüzünden enflasyonla başı belaya girecek olan ekonomiyi kurtarmış olduk.

SON SÖZ: Neyin hayırlı olduğu, sağladığı sonuçtan belli olur.

Yazarın Tüm Yazıları