Ege Cansen: Akıllı farenin beslenme stratejisi

Ege CANSEN
Haberin Devamı

Taahüt sektöründe çalışmaya başladığım ilk yıllarda, bir süre Kozanoğlu-Çavuşoğlu Grubu'nda bulundum. İki patrondan biri olan Ömer Çavuşoğlu, bana bu sektörün özelliklerini ve ‘‘müteahhit’’ denilen kişinin ruh ve zihin yapısını öğretmek için şu hikáyeyi anlattı: Taahhüt sektörü, içi fındık, ceviz, badem dolu, her tarafı kapalı bir sepettir. Sepetin tek bir noktasında, ancak zayıf bir farenin geçebileceği kadar küçük bir delik vardır. Müteahhitliğe başlamak isteyen bir mühendis veya herhangi bir kişi, ancak çok sıska bir fare ise bu delikten geçip içeri girebilir. İçeri giren sıska fare derhal kuru yemişleri mideye indirmeye başlar. Yedikçe de şişmanlar. Bir an gelir, ‘‘Doydum, vücudumda yeteri kadar gıda depoladım, artık gün ışığına çıkıp biraz da özgür hayatın keyfini süreyim’’ der. İçeri girdiği deliğin yanına gider, lakin dışarı çıkamaz. Çünkü şişman gövdesi, delikten geçmemektedir. Birden paniğe kapılır. Sepetin içinde deliler gibi koşmaya başlar. Koştukça kilo kaybeder. Ancak sepete girdiği günkü kadar sıskalaşınca, dışarı çıkmayı başarır. Bu gerçeği bilen akıllı fareler (müteahhitler), sepete (sektöre) girdikten sonra, içinde kalıp şişmanlama stratejisi uygulamaz. İçeride hep zayıf olarak dolaşmayı tercih eder. Her fırsatta da delikten dışarı fındık, ceviz ve badem parçaları atar. Sepet dışına yeteri kadar gıda maddesi çıkardığına kanaat getirince, kendisi de dışarı çıkar. Hayatının kalan kısmını, geçim sıkıntısı çekmeden, açık havada, özgürce dolaşarak geçirir. İşte bu yüzden, ‘‘müteahhit firmalar hep beş parasız, müteahhitlerin kendileri ise hep bol paralıdır’’. Müteahhitlerin, ilk fırsatta taahhüt sektörü dışındaki iş alanlarına yatırım yapmaya çalışmalarının sebebi de budur.

* * *

Kırk yıldır iş áleminin içindeyim. Sadece müteahhitlikte değil, hemen her sektörde ‘‘firma dışına para çıkarma’’nın, işadamlarının en önemli meşgalesi olduğunu gördüm. Bir işadamının, firmasının dışına para çıkarmasının, ahlaki açıdan yanlış bir tarafı yoktur. Şirket dışına para çıkarma eyleminin, ‘‘ahlaki’’ yani ‘‘toplumu ilgilendiren yönü’’, bu eylemin meşru zeminde ve hukuki kurallara uygun olarak yapılıp yapılmadığıdır. Şirket dışına servet çıkarmanın iki dürüst yöntemi vardır.

1. Şirketin gerçekten kár edip hissedarlara temettü dağıtması,

2. Hissedarların, hakkıyla değerlenmiş hisse senetlerinin bir kısmını borsada satarak, nakit servete ulaşmasıdır.

Pır pır edip bir türlü uçamayan gariban İMKB'de pay senedi kote edilmiş olanlar dahil, ülkemizdeki şirketlerin büyük bir ekseriyeti, doğru dürüst kár etmez. Zaten, işadamlarının şirketi kára geçirme diye bir tasası da yoktur. Es kaza kár edenler, ya çok az temettü dağıtır, ya da hiç dağıtmaz. Bunu da ‘‘şirket kazancını bünyede tutarak, şirketi güçlendirmek’’ adı altında marifet diye lanse ederler. O sırada patronlar, esas maksatlarıyla, yani kendi yiyecekleri fındık ve bademleri ‘‘dışarı çıkarmakla’’ meşguldür. Bilhassa tetkik edilsin, yüksek kár beyan eden inşaat şirketine hemen hiç rastlanmayacaktır. Ama maşallah, zengin denince akla nedense önce müteahhitler, sonra fabrikatörler gelmektedir.

SON SÖZ: Farenin akıllısı, çevreye en çok zarar verendir.



Yazarın Tüm Yazıları