Efsanevi kulüp ve galerileriyle 36 saatte Berlin turu

Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesiyle birlikte tam 24 yıldır ülkenin başkenti olan Berlin, 1990’da rüştünü ispat etti. Bel bağladığı devlet desteğinden sürdürülebilir endüstriye dönüşmeye teşebbüs ettiğinde SoundCloud ve ResearchGate gibi teknolojilere katılmak üzere Google ve Etsy gibi şirketler burada ofis açtı. Böylelikle büyüme fantezisi, aldatıcı bir reklam gibi görünmeden, Berlin’i Avrupa’nın Silikon Vadisi olmaya aday diğer kentlerin arasına soktu. Şehrin Vahşi Batı enerjisi ve tabiatı değişiyor. Başkentin merkezi kabul edilen Mitte, Berlin’de küçük İstanbul olarak anılan Kreuzberg ilçesinin çeperleri ve Neukölnn semti çok hızlı dönüşüyor. Berlin hâlâ efsanevi gece kulüplerine ve sanat olaylarına sahip ama özellikle Mitte’de iki haftada bir yeni bir bar veya restoran açılıyor. Kısacası bu günlerde herkes Berlin’de hoşça vakit geçirebilir.

17.00
Modası geçenler bugün taze!

90’ların başında, Berlin Duvarı yıkıldıktan hemen sonra, Mitte sınırları içerisinde 900 metre uzunluğundaki Auguststrasse Caddesi, öncü sanat galerilerinin adeta tezgâh kurduğu bir caddeydi. Yıllar içinde, kafelere ve galerilere varan bu yol, rağbet görmez oldu. Ancak önceki yıl galeri sahibi Michael Fuchs eski bir Yahudi okulu olan Ehemalige Jüdische Mädchenschule’ü yenilenince, caddeye resmen bir tazelik geldi (maedchenschule.org). Hatta önümüzdeki ekime kadar, üçüncü kattaki Eigen+Art laboratuvarı, bir gösteri grubunu barındıracak ve Funch’ın kendi mekânında Johannes Albers ve Douglas Gordon’dan çalışmalar sergilenecek. Auguststrasse’de sanata doyup, ardından Mogg & Melzer’da geleneksel köpüklü şaraptan yudumlamak, zemin kattaki mezelerden tatmak ve Pauly Saal Bar’daki ekşi viski denemek hoş olur.

20.00
Mitte kalabalığıyla

Tarihi bira fabrikasının avlusunda geçen yıl açılan Katz Orange adlı restoran, porçini mantarı ve enginarla servis edilen limonlu patates püresi (54 TL) ile soya soslu ve zencefilli kaburga yemeği (62 TL) gibi hem vegan hem et yemekleri sunan bir yer (pantry-berlin.com). Berlin’in merkezindeki başlıca kültür ve alışveriş caddelerinden biri olan Friedrichstrasse’nin kuzey ucunda samimi bir oturma odası gibi döşenmiş Pantry isimli yer. Üstelik her yönüyle harika... Şık ama rahat tasarımlı bu mekânda, (karamel renginde dev deri koltuklar, altın rengi kiremit duvarlar, doğal görünümlü ahşap zemin ve masalar) tataki gibi üst kalite İber-Asya yemekleri tadılabilir. Küçük porsiyonları 36 TL.

00.30
Barlar

Gündüzleyin Monbijoupark, Mitte’nin göbeğinde adeta küçük yeşil bir vaha gibi geliyor. Şehrin en sevilen kaçış köşelerinden olan bu parkın etrafı son zamanlarda, gece gidilecek bir bölgeye dönüştü. Tabii bunun için üç yeni bara teşekkür etmemiz gerek. Gösteriş ve leziz kokteyl meraklıları, bronz oturmalıkları olan, siyah ve altın duvar kağıtlarıyla kaplanmış, kristal avizeli The Liberate’i tercih edebilir. Monbijou Hotel’in yeni açılan barı güzel bir kaçış noktası (trust-berlin.com). Bununla birlikte, herkesin adından söz ettiği bir bar var: Trust. Burası, demiryolu kemerlerinin altında, üzerinde ismi cismi yazmayan bir kapının hemen arkasında bulunuyor. İki katlı bir loung’a sahip bu mekânın bazı kısımları altın rengine boyalı, diğer kısımlar beton.

11.00
Barn’da kahve

Barn, Auguststrasse Caddesi’nin köşesinde küçük, artık kültleşmiş bir kafe (barcomis.de). Kahve çekirdekleri küçük çiftçilerden alınıyor, espresso makineleri Seattle’da yapılmış. Burada filtre kahveler sade içiliyor ve şeker atılması hoş karşılanmıyor. Bir fincan cappuccino da yaklaşık 7 TL. Ancak gittiğinizde çok kalabalıksa ve yer bulamıyorsanız, Berlin’in en eski kahvecilerinden olan, onlar da çekirdeklerini kendileri öğütüyor, Barcomi’s Deli’ye gidin. Küçük boy bir cappucinoyu 7.5 TL’ye içmek mümkün.

13.00
Kapoor Berlin’de

Berlin’de şu an en çok ziyaret edilen sergi, Potsdamer Platz meydanına az bir mesafede, 19. yüzyıldan kalma bir sergi mekânı olan Martin-Gropius-Bau’da (berlinerfestspiele.de). İngiliz heykeltıraş Anish Kapoor’un sirke benzer bir tasarım yarattığı sergiye giriş 31 TL.

15.00
Akşam pazarı

Her cuma ve cumartesi, çiftçiler, organik sebze ve peynirleri semt pazarı Markthalle Neun’da satıyor (markthalleneun.de). Sebze-meyve hali gibi işleyen bu pazarda gurmelere rastlamanız olası. Buradaki Heidenpeters bira fabrikası, binanın bodrum katında açıldı. Kısa bir süre sonra da İtalyan ekmek fırını Sironi dükkân açtı. En iyisi buraya gelmişken bir bira hüpletin ve Glut & Späne’de isli balık yiyin.

17.00
İkinci el dükkânlar

Bohem Kreuzberg ile Reuterkiez mahallerinin içinde ve çevresinde, hemen her köşede eski bir hazine bulunabilir. İşe, Markthalle pazarına birkaç dakika mesafede bulunan, Pony Hütchen adlı ikinci el dükkânıyla başlayın (pretty-stuff.de). Burada eski mobilyalar, ayakkabılar ve giysiler bulmak mümkün. Mesela 1950’lerin kokteyl elbiseleri 100 ile 130 TL arasında değişiyor. Oradan çıktıktan sonra Landwehr kanalını geçerek yine son derece keyifli bir başka mekâna, Katie’s Blue Cat’e gidin (katiesbluecat.de). Burada bir cappuccino içmeli ve kurabiyelerinden tatmalısınız.
Sanderstrasse caddesinden aşağı doğru indiğinizde ise Sing Blackbird (vintagegalore.de), Vintage Galore ve Aura gibi mağazalar göreceksiniz. Bunlar, uygun fiyata vintage ürünler satan giyim mağazaları. Polka isimli sempatik bir atölyede tasarımcı Teresa Albiez mesela, fiyatları 60 ile 100 TL arasında değişen elbiseler dikiyor.

19.00
Alman Alp’leri gibi

Kreuzberg’in Neukölnn ile buluştuğu ve bazen Kreuzkölln olarak adlandırılan yerde, grafiti kaplı duvarlar, 19. ve 20. yüzyıldan kalma binaların karanlığını ve içlerinde yaşanan yeni hayatları gizliyor. En ilginç restoranlardan bazıları bu harap görünümlü lokallerin içinde. Gasthaus Figl mesela içiyle, dışıyla sanki Alman Alp’lerindeymiş gibi hissettirebilir (gasthaus-figl.de). Mutfakta pişenler, yeni tatlar, sardalye, kapari, sarmısak, kekik, biberiye, mozzarella, domates ve biber yağından yapılanı da sahil olmak üzere en iyi kalitede malzemeden pizzalar burada yenebilir. Sardalyeli pizzanın fiyatı 25 TL. Ya da mönüsü sık sık değişen ve yerli ürünlerin kullanıldığı Nansen’e gidecek olursanız söyleyelim; soğan tartıyla servis edilen geyik eti bacağı ve sarı pancar kenarları, iyi birer seçim (restaurant-nansen.de). Başlangıçlar 60-70 TL arasında değişiyor. Yanınızda da nakit para bulundurmanız gerekiyor.

22.00
Weserstrasse’daki hipster’lar

Bazıları fenomene Deutschlyn diyor, kimileri Berlyn. Her iki şekilde de Berlin’de yaşayan bir sürü Brooklyn’li var ki insan kendini sanki New York’ta zannedebiliyor. Neukölln’ün en hareketli caddelerinden biri olan Weserstrasse’daki barlarda sanki tarihi ve turistik bir kasaba olan Williamsburg’a aitmiş gibi görünen hipster’lar görebilirsiniz. En önemli iki eğlence yerinden biri: Bohem bir yer olan Ä (ae-neukoelln.de). Burada ara sıra canlı müzik dinletileri, sanat yerleştirmeleri ve hikâye anlatıcılığı yapılıyor. Caddenin hemen karşısındaki Tier ise daha lüks bir mekân.

24.00
Spree’de parti

Mitte’de komünal sanatçı gruplar, kiralarını ödemenin ve ruhlarını canlı tutmanın bir yolunu bulmuş bile. Sanatçı ve yönetmen Ralf Schmerberg, kültür, sosyoloji ve ekoloji üzerine çalışmalar yapan sanat topluluğu Mindpirates ve bazı küratörler Spree Nehri yakınlarında birkaç odayı kiraladı ve bağımsız bir sanat ve etkinlik mekanına dönüştürdü (mindpirates.org). Burada bir hafta avangart filmler izlenirken, başka bir hafta dans partileri düzenlenebiliyor. Facebook sayfaları için: facebook.com/mindpirates.ev.

11.00
Papa’nın yumurtaları

Söğüş sosis, salam ve soğuk ekmeğe isyan eden bazı Amerikalı gurbetçiler, çareyi pankek, kızarmış ekmek ya da sıcacık servis edilen Meksika usulü omlette bulmuş. California Breakfast Slam restoranının sahibi Patrick Blasa, son zamanlarda haftanın her gününe yayılan bir etkinlik düzenliyor. Ekibiyle Lagari denilen eskimiş bir barı devraldı. Şimdilerde mönüde ‘Papa’nın yumurtaları’ adlı bir kahvaltıda, siyah fasulyeli Meksika omleti gibi 8-10 çeşit yiyecek yer alıyor. Her gün üç tane de spesiyal var (32 TL).

13.00
Siyahları çekin partiye akın

Sekiz yıl önce açılan ve eski bir elektrik santralının ikinci katında bulunan dünyaca ünlü Berghain Panorama Bar, hâlâ ilk günkü popülerliğinde (berghain.de). Pazar sabahının erken saatlerinden pazartesinin ilk ışıklarına kadar, bu mekânda büyük bir parti veriliyor. Uyaralım: Giriş 40 TL ve sert bir fedai var. Siz de işe uygunmuş gibi görünün: Siyahları çekin ve durmadan dans etmeye uygun birer ayakkabı giyinin.

Nasıl gidilir?

Haziranın son haftasında İstanbul’dan Berlin’e bir aktarmalı gidiş - dönüş biletler Ukrayna Havayolları’nda 586, THY’de 606, Pegasus’ta aktarmasız 656 TL’den başlıyor.