Editör

Güncelleme Tarihi:

Editör
Oluşturulma Tarihi: Aralık 31, 2005 00:00

Boğaziçi Üniversitesi’nde Tıbbi sistemler

Boğaziçi Ünivresitesi sağlık kuruluşlarında, uluslararası standart, sistem ve teknolojilere uygun olarak yeniden yapılanma çalışmalarını yürütecek yeni kuşak profesyoneller yetiştirmeyi amaçlayan bir yüksek lisans programı başlattı. Tıbbi sistemler ve teknolojilerin doğru yönetimi çok önemlidir. Bilinçli bir teknoloji yönetimi programı uygulanmadığında gerek satın alma, gerekse bakım, kalibrasyon ve kullanımda büyük kayıplar meydana gelmektedir. Bu kayıplar hem maddi, hem de manevi olmaktadır. Sağlık bilgi sistemleri de aynı şekilde doğru bir şekilde yönetilmelidir...

Önerilen yüksek lisans programı, bu sorunlar ile başedebilecek donanıma sahip insangücünü yetiştirmeyi hedeflemektedir. Fen Bilimleri Enstitüsü bünyesinde açılacak olan program, Biyomedikal Mühendisliğ Enstitüsü tarafından yürütülecektir. Tezsiz, İngilizce, hafta içi akşam saatlerinde ve Cumartesi günleri yürütülecek olan bu program üç dönemde tamamlanabilecektir.

Yaşam bilimleri, mühendislik ve temel bilimlerden lisans derecesine sahip mezunlar başvurabilecektir. Eğitim süresince, uluslararası standartlar, kalite yönetimi, değişim mühendisliği (reengineering), sağlık bilgi sistemleri geliştirme ve yönetimi, e-sağlık, tıbbi ve idari bilgi madenciliği, tıbbi teknoloji yönetimi konuları işlenecektir.

Seçmeli dersler sayesinde katılımcılar diledikleri alanlarda yoğunlaşma fırsatını bulabileceklerdir. Programın kontenjanı 30 kişidir. Giriş koşulları ve daha fazla bilgi için 0 212 257 5030’dan görüşebilir veya program hakkında ayrıntılı bilgi: www.bme.boun.edu.tr/tsb/

Adıvar’ın 50. yılı

Bbilim tarihi sitesindeki habere göre, ünlü bilim tarihçisi, düşünür, siyasetçimiz Dr. Adnan Adıvar (1882-1955), ölümünün 50. yılında, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bilim Tarihi Anabilim Dalı tarafından düzenlenen bir toplantı ile anıldı. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi emekli öğretim üyelerinden Prof. Dr. Aykut Kazancıgil, A.Adıvar'ın şahsiyeti ve çevresiyle ilişkileri hakkında bilgi verdi. Sabancı Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof.Dr. Erdal İnönü, A.Adıvar’ın gazete ve dergi yazılarından oluşan Bilgi Cumhuriyeti Haberleri adlı eserini tanıttı. İstanbul Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Deontoloji Anabilim dalı öğretim üyesi Prof.Dr. Nuran Yıldırım da, Adıvar'ın biyografisi hakkında bilgi verdi ve özellikle Tıp Tarihi ile olan ilişkisi üzerinde durdu, A.Adıvar’ı fotograflarla tanıttı. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Bilim Tarihi Anabilim Dalı Başkanı ve toplantıyı düzenleyen Prof.Dr. Feza Günergun ise, Adnan Adıvar’ın Paris’teki bilim tarihi çalışmalarını ve 1933 yılında Isis dergisinde yayımlanan ilk bilim tarihi makalesinden başlayarak, onun bu konudaki belli başlı yayınlarını tanıttı; Adıvar ailesinin dostlarının albümlerine dayanarak, A.Adıvar’ın Halide Edip’in birlikte çekilmiş fotoğraflarını gösterdi. Halide Edip’in torunu Ömer Sayar ise Adnan Adıvar’ın özelliklerini ve onunla ilgili anılarını aktardı, aile arşivinden getirdiği görsel malzemeyi sundu.

Toplantının bilim tarihçileri için önemli bir yönü de, Dr. Adnan Adıvar’a Princeton Üniversitesi tarafından verilen "şeref doktoru" diplomasının İ.Ü. Edebiyat Faklültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Muhammet Yelten tarafından tanıtılmasıydı. Bu verimli toplantıda yapılan konuşmalarının İstanbul Üniversitesi Bilim Tarihi Anabilim Dalı tarafından yayımlanmakta olan "Osmanlı Bilimi Araştırmaları" dergisinin 2006’da yayımlanacak Adıvar özel sayısında okuyuculara sunulacağı haberi ise, anma toplantısıyla ilgili bir diğer güzel gelişmeydi.

Kömür Madenciliğinden Nanoteknolojiye Sempozyumu

24 Ocak 2006 tarihinde Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesinde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü, Türk Toksikoloji Derneği ve G.Ü. Ecz.Fak.Toksikoloji ABD’in girişim ve katkılarıyla yarım günlük bir mini sempozyum gerçekleştirilecektir. Nanopartiküller ya da nanomateryallerin gelecek yıllarda üretimde önemli değişikliklere neden olacağı ve ilaç veriliş sistemleri, hastalık teşhisleri, nutrasötikler ve biyomateryal üretimi konusunda önemli etkileri olacağı düşünülmektedir. Bunun yanı sıra yeni boyut ve özelliklerde üretilen malzemeler nedeniyle çevredeki dağılımları da etkilenebilecek ve çalışanlar, tüketiciler, halk ve çevre için yeni sağlık tehlikeleri ortaya çıkabilecektir.

Bu konularda potansiyel riskler konusunda belirsizlikler devam etmektedir ve bu konudaki yaygın görüş; toksikologlar dahil tüm paydaşlar arasındaki iletişim iyi değildir. Sempozyumun diğer bir amacı bu konuyu daha detaylı bir şekilde incelemek ve yapılması gerekenleri ortaya koymaktır. Sempozyuma katılım ücretsiz olup, katılmak isteyenler ad, soyad, adres ve e-posta bilgilerini goncacd@gmail.com adresine gönderebilirler.

En önemli 10

Bilim dünyasının en saygın haftalık dergilerinden Science, her yıl sonunda yaşanan en önemli bilim olaylarını seçer. Tabii bunlar "Science’in seçtikleri"dir. Her yıl bilimde yüzlerce buluş, olay, gelişme yaşanır. Bunların bir kısmı gerçekten çığır açıcıdır. Çok önemli mekanizmaları aydınlatır. Çok önemli temel bilimsel olayların içyüzünü ortaya çıkartır. Zaten bunlar daha sonra Nobel adayı buluşlardır.

Şüphesiz bunlardan önemli bir kısmı zaten dergimizde yer aldı. Ama, yine de toplu bir bakışla yılın bir "envanterini" çıkarmak zorunlu oluyor. Yabancı dergileri tarıyorum, hepsi bilim olaylarının bir kenarından tutmuş. Discover mesela 100 bilim olayını toparlamış.

Burada sizlere Science dergisinin "önemsediği" 10 bilim gündemini sizlere duyuracağım. Gelecek sayımızda da şöyle 50 bilim olayına toplu bir bakış sunacağız.

Science, evrimin nasıl işlediği konusundaki büyük gelişmeleri 2005 yılı gündeminin başına oturttu. Bilim adamları, canlı nüfuslarının, yeni türleri oluşturmak için nasıl farklılaştığının önemil ipuçlarını yakaladılar!.. Şüphesiz, bu konuda düşünceleri ilk açan 1509 yıl önce Darwin oldu. Büyük insan, doğal seçilimle yaşam çeşitliliğe açıklama getirmişti!.. Ama tabii ki bilim orada kalmadı ve evrimin bilinmeyen diğer yönlerini ortaya çıkardı. Evrim, biyolojinin, bilimin temelidir. Bu alandaki bütün keşiflerin evrimle ilişkili olduğunu yazıyor Science dergisi. Tabii, Şempanze genomunun çözülmesi, bu yılki evrimsel buluşların temelini oluşturuyor. Buna ileride ayrıca değineceğiz. Yılın ikinci bilim konusu, uzayla ilgili gelişmeler. İnanılmaz olaylara sahne oldu uzay. Bir meteor bile "bombalandı". Satürn, Mars, Venüs. Üzerine büyük buluşlar yapıldı. Titan uydusuna inildi!

Diğer bir bilim olayı, çiçeklerdeki mevsimlere bağlı gelişimleri başlatan biyolojik sinyalin keşfiydi. Çiçeklenmeyi başlatang en saptandı. Böylece tomurcuk ve çiçeklerin doğru yer ve zamanda ortaya çıkmalarının nedeni anlaşıldı.

Samanyolu’nun merkezine yakın bir yerden gelen 0,2 saniyelik bir ışın atımı, görülmemiş büyüklükte bir patlamaydı. Bunun bir "magnetar" olduğu saptandı!.. Böylece hayatımıza onlar da girdi! Beyin bozukluklarını kavramada önemli adım atıldı. Şizofreni, Tourette sendromu ve disleksi yani konuşma bozukluğu ardındaki düzeneklerle ilgili ipuçları bulundu.

Diğer bir olay, dünyanın oluşumu ile ilgiliydi. Jeokimya uzmanları artık Dünya’nın 4,5 milyar yıl önce bir toz ve buz karışımından oluştuğu ve o günden bu yana pek bir değişimin yaşanmadığı görüşünü reddetmeye başladılar. Dünyamız daha ilginç olaylar yaşamış.

Sinir araştırmacılar da bu arada, sinir ve kaslar açısından son derece önemli bir protein olan voltaj-anahtarlı potasyum kanalının moleküler yapısını inceledi. Ve bağlantı devrelerinin nasıl açılıp kapandığı konusunda daha somut bilgiler elde etti.

Tabii ki iklim de bu yıla damgasını vurdu. Küresel ısınmada insanların parmağı olduğuna ilişkin kanıtlar iyice çoğaldı. Okyanusların son yıllarda iyice ısındığı görüşü daha bilimsellik kazandı. Tropikal kasırgalar, tropikal sularda ısınmalar, dünyanın her yanında çok daha sık görülen fırtınalar, iklim değişimlerinin habercileri.

Moleküler biyoloji uzmanları ise, hücre içinde bilginin bir ağ içinde nasıl devindiğini gördüler. Kimyasal ve çevresel sinyal bombardımanına tutulan hücrelerin buna nasıl tepki verdiklerini kavramaya çalışan sistem biyologlarıyla tanıştık.

Son olarak, 12 milyar dolarlık Uluslararası Termonükleer Deney Reaktörü (ITER) var gündemimizde. Yeri saptandı ve ITER araştırmacıları Akdeniz güneşinin altında çalışan bir füzyon reaktörüne kavuşmuş olacak.

Mutlu yıllar!

Editör
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!