Ecevit'le Oran'da yarım saat

BURASI Oran semtinde Rafet Canıtez Caddesi birinci parseldeki 69. blokun üçüncü katındaki 5 numaralı daire.

Yani, 5 Mayıs tarihinden bu yana Türkiye'nin Başbakanlık makamı olarak kullanılan mekán.

Başbakan Bülent Ecevit, çok sınırlı sayıda da olsa konuklarını, büyüklüğü en çok 35-40 metrekareyi bulacak olan bu odada kabul ediyor, devletin resmi evrakı bu mekána intikal ettiriliyor.

Zaten odanın içine girdiğinizde ilk dikkatinizi çeken, salonun pek çok noktasına yayılmış olan dosyalar oluyor.

Bu dosyaların önemli bir bölümünün üzerinde ay yıldızlı Başbakanlık anteti var.

Oturma bölümündeki sehpanın, çalışma bölümündeki masanın, masanın başındaki iki sandalyenin üstünde, bu bölümde duvarı çevreleyen kütüphanenin raflarında hep dosyalar var.

Gazeteler ise yine oturma bölümündeki sehpanın altında, halının üstüne konmuş.

ÖNCE ÖRGÜT DOSYASI

Sehpanın üzerinde de yine dosyalar, kitaplar, klasörler var. Bunlar arasında kalın bir klasör hemen dikkatinizi çekiyor. Üstünde ‘‘örgüt’’ yazıyor.

Bu klasörü gösterip ‘‘örgüt çalışmaları devam ediyor anlaşılan’’ dediğimizde, Başbakan Ecevit şöyle konuşuyor:

‘‘Rahşan, genel merkezden dosyaları buraya getiriyor. Dosyaların eksiğini gediğini tamamlıyor...’’

Sehpanın üstünde bir de Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun bestelerini topladığı CD'si var. Ecevit, ‘‘Yeni geldi, henüz dinleyemedim’’ diye konuşuyor.

Ecevit'le pencerenin yanında Eymir Gölü ve ormana bakan masaya oturup mülakata başladığımızda, önce bize ne kadar zaman ayırabileceğini soruyoruz. ‘‘Yarım saat yeter herhalde’’ diyor.

Başbakan, bir ara kendisine gelen geçmiş olsun mesajlarını anlatıyor. Bunlar içinde kendisini en çok etkileyenlerden biri, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Robert Pearson'un Rahşan Ecevit'e gönderdiği mesaj olmuş. ‘‘Çok ince bir mesaj’’ diye konuşuyor.

ÇAY İKRAMI GECİKİNCE

Yaklaşık 15 dakika geçtiğinde Ecevit, ‘‘Rahşan, Rahşan...’’ diye içeri sesleniyor.

Ancak geçirdiği soğuk algınlığı sesini de kıstığından, Rahşan Hanım, bu çağrıyı duymuyor. Onun üzerine Ecevit, o sırada kendisini görüntülemekle meşgul olan fotoğraf editörümüz Rıza Ezer'den ‘‘Siz oradan bağırır mısınız?’’ diye rica ediyor.

Rıza Ezer'in ‘‘Rahşan Hanım...’’ diye seslenmesinden hemen sonra Rahşan Hanım içeri giriyor ve Ecevit'e ‘‘Beni çağırmışsın’’ diyor.

Ecevit, ‘‘Bizi unuttun mu?’’ diye soruyor.

Rahşan Hanım, ‘‘Hayır unutmadım’’ karşılığını veriyor.

Böylelikle, Ecevit, eşine çay ikramının geciktiğini hissettirmiş oluyor.

Biraz sonra Rahşan Hanım, elinde çay tepsisiyle odadan içeri giriyor.

Tam bu sırada biz kendisine sağlığını ihmal ettiği yolundaki izlenimleri sormakla meşgulüz.

Rahşan Hanım çayı ikram ederken, Bülent Ecevit ihmal konusunda ‘‘Evet olabilir, gerçi Rahşan o konuda çok dikkat gösteriyor bana’’ diyor.

RAHŞAN HANIM KONUTA

ÇIKMAK İSTEMİYOR MU?

Rahşan Hanım,
bu diyaloğa kulak misafiri olurken, Ecevit'e bu kez ‘‘Doktorların daha yakın bir denetiminde olmanızın yararlı olacağı yolundaki eleştirilere ne diyorsunuz?’’ sorusunu yöneltiyoruz.

İşte tam bu noktada Rahşan Hanım, bir taraftan çay servisini yaparken sessizliğini bozuyor ve şöyle diyor:

‘‘Onun için Başbakanlık konutunda ikamet etmesi daha iyi filan diyorlar...’’

Rahşan Hanım'
ın ses tonunda sanki bu öneriye pek itibar etmediği yolunda bir tonlama yüklü...

Tam bu noktada Ecevit, ‘‘Başbakanlık konutunda çok iyi çalışan bir ekip var ama kendi evimizin yerini hiçbir şey tutmuyor’’ diye konuşuyor.

Ecevit, bu noktada evin bütün işlerini, kendisine bakımını, yemek yapmayı, bir yandan da parti işlerini tek başına Rahşan Hanım'ın yaptığını anlatıyor.

Rahşan Hanım'ın hiç olmazsa ev işinin bir bölümünde yükün bir kısmını kendisinden alacak yardımcısı da yok.

ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN

ŞARAP MERAKI

Başbakan, sağlıkla ilgili sorulara çok kısa yanıtlar veriyor. Ancak, konu parti işleri olduğunda, kesintisiz bir şekilde konuşuyor, uzun yanıtlar veriyor.

Hafızası konusunda da sizi olmadık yerlerde şaşırtabiliyor. Şöyle ki:

Bir ara geçenlerde midesinden küçük bir rahatsızlık geçiren Genel Yayın Yönetmenimiz Ertuğrul Özkök'ün sağlık durumunu sorup iyi olduğunu duyduğunda, Özkök'ün hastaneye gidişini anlatan iki gün önceki yazısını ne kadar dikkatle okuduğunu hissettiren şu sözleri sarf ediyor:

‘‘Sayın Özkök yazısında uzun uzadıya bu yemekte neler sunulmuş onları anlatıyordu, kırmızı şarap filan. Onlara meraklı olduğu için tabii ülserden dolayı etkilenebilir.’’

RAHŞAN HANIM'DAN

YORUMSUZ BİR YANIT

Veda ederken Rahşan Hanım içeri geldiğinde, Başbakan'ın sağlığıyla ilgili hassas bir soruyu doğrudan Rahşan Hanım'a yöneltiyoruz:

‘‘Basında eleştiriler var, Sayın Başbakan'ın sağlığını ihmal ettiği yönünde. Siz ne diyorsunuz bu eleştirilere?’’

Rahşan Hanım'
la göz göze geliyoruz. Hiçbir tepkide bulunmadan şöyle yanıt veriyor:

‘‘Bir şey söyleyemeyeceğim...’’

Başbakan'ın bakımını üstlenmiş olan Rahşan Hanım, sanki bu eleştirilerden pek hazzetmiyor.
Yazarın Tüm Yazıları