Duvardan yatağa

ÇETİN Altan yine o güzel üslubuyla bir zamanlar eski köşk bahçelerinin alçak duvarları üstünde yaşanan flörtlerden söz etmiş.

Bağdat Caddesi'nde önünden gelip geçen, ‘‘etekliklerini birazcık da kendilerinin yukarı çektiği belli olan; uzun çoraplı, formalı lise kızları’’nı görünce aklına gelmiş ‘‘Erenköy köşk bahçelerinin alçak duvarları üstünde oturan lise kızları.’’

‘‘...Oğlan çocukları sokakta bir elleriyle arkalarındaki bisikleti tutmuş, ayakta; kız çocukları duvarların üstünde...

Öylesine kelimelere dökülmeyen gizli titreşimlerle dolu, kanat çırpmasını öğrenmeye çalışan yavru kuşlara benzeyen konuşmalar geçerdi ki...’’

Düşündüm de...

Çetin Altan'ın kuşağı o duvar üstü, kapı önü, sokak başı flörtlerini hayatının her döneminde yaşadı.

Yaşlar ilerledikçe ilişkiler başka mekánlara taşındı elbet ama duygular hep duvar üstündeki gibi kaldı sanki.

Şarkılarından bile anlarsınız.

O kuşak aşktan yana şanslı kuşaktı.

* * *

Gelelim şimdikilere...

Yok, zannettiğiniz gibi değil, ‘‘Aşkı berbat ettiler’’ falan demeyeceğim.

Gerçi berbat oldu ama kimsenin suçu yok. Her şey değişirken aşk aynı kalamazdı.

Bu kuşak gözünü açtı, yatağı gördü.

Bildikleri bu.

‘‘Alan’’ memnun ‘‘veren’’ memnun yaşayıp gidiyorlar. Bir şikáyetleri yok.

* * *

Benim esas yandığım iki kuşağın arasındakiler.

Biz bir gördük, bir kaybettik.

İstemeye istemeye indik duvarın üstünden. Yatağa geçtik.

Erkeklerin işine geldi belki... Ama kadınlar...

Bizden önceki kuşak gibi unumuzu eleyip eleğimizi duvara da asmamıştık ki daha... Hani vazgeçelim her şeyden... İçimizde kıpırtılar vardı.

Bocaladık, ayak uyduramadık; ayak uydurduk, mutlu olamadık.

Bizden sonrakiler gibi habersiz olsaydık duvar üstündeki yürek çırpınmalarından, mesele yoktu. Ama bir kere yaşamıştık işte.

* * *

Erenköy bahçelerinin alçak duvarları üstündeki o gençler bir zaman değişimi gördüklerinde, aşk zaten hayatlarında alt sıralara inmişti. (Asla ‘‘bitmişti’’ demiyorum.) En fazla gençler için üzüldüler.

Ama biz...

Biz fena hırpalandık.

Hani ‘‘Allah insanı gördüğünden geri koymasın’’ deriz ya...

Bizi koydu maalesef.


MIŞ-MUŞ


Tayyip Erdoğan, Papandreu'ya ‘‘Sizde MGK var mı?’’ diye sormuş.

Yoksa, oraya iltica edecek herhalde.

*

Pülümür'de A.Mete Işıkara'yla aynı odada yatan A.Talip Özdemir, Işıkara'nın horlaması yüzünden artçı depremi hissetmemiş.

Demek Işıkara'nın odasına tesisat döşeyip sesi İstanbul'un dört yanına verdik mi tamamdır.

*

Pülümür'e önce yazlık çadır gönderen Kızılay şimdi de gönderdiği kışlık çadırların taban brandalarını unutmuş.

Kızılay ‘‘Kızılay’’lık.

*

Türk burnu dünyadaki hiçbir sınıflamaya girmiyormuş.

AB duymasın, almaz bizi.

*

İngiltere Kralı Edward'ın, uğruna tahtından feragat ettiği ABD'li sevgilisi tarafından aldatıldığı ortaya çıkmış.

Ben de bu ne anormal Kraliyet Ailesi gelini diyordum, normalmiş demek.
Yazarın Tüm Yazıları