Dünyevi ve uhrevi dinler çatışması

Güncelleme Tarihi:

Dünyevi ve uhrevi dinler çatışması
Oluşturulma Tarihi: Mart 06, 1998 00:00

Yavuz GÖKMEN
Haberin Devamı

Adolf Hitler, Almanya'da iktidarı eline aldığından emin olduğu zaman şöyle demişti: ‘‘Almanya'nın bir tek dini vardır: Nasyonal sosyalizm.’’

Ve arkasından kiliseleri abluka altına alarak yerle bir etti. Hiçbir mezhep bu ablukadan kurtulamadı. Ayakta kalabilenler sadece nasyonal sosyalizme, yani Nazizm'e biat edenler oldu.

Ancak bu biat, onları kurtarmadı. On dört yıl boyunca Almanya'da sadece nasyonal sosyalizm ideolojisi hüküm sürdü. Bu ideoloji sadece Almanya'yı değil, dünyayı mahvetti.

İkinci Dünya Savaşı, Bertrand Russell gibi hayatını barışa adamış bir filozofun karşı çıkmadığı tek savaştır. Bu savaşta demokrasi cephesi ile faşizm karşı karşıya geldiler. Savaşı demokrasi kazandı ve dünya İkinci Dünya Savaşı'ndan beri demokrasi sürecinde yürüyor. İdeolojik devlet kavramı Nazizm'le birlikte yakıldı ve artık demokrasi tek olgu olarak kaldı.

Ancak demokrasi tek olgu olarak düşünülse bile öyle değildir. Demokrasi, evrensel bir uyum içerisinde herkesin kendi düşüncesinde özgür olduğu toplum biçimidir.

Benim savunduğum da budur.

* * *

İmdi! Burada bir noktaya dikkati çekmek gerekiyor. Son günlerde ilgimi çeken şey, eski RP, yeni FP yanlısı gazetelerin, Atatürk düşünceleri içinde din ile ilgili olanları yazmaya başlamalarıdır. Onlar açıkça şunu iddia ediyorlar: Atatürk, dini reddeden bir insan değildi ve bu konuda özgün düşünceler ileri sürmüştü. Kısaca bu gazeteler, Türkiye'nin resmi ideolojisini irdeleyerek açıklamaya çalışıyorlar.

Diğer gazetelere baktığımda tam aksini görmekteyim. Onlar da din olgusunu irdelemeye çalışıyor ve Kuran içerisinde bağnazlıktan kaçınmayı öneren ayetler bulunduğunu belirtiyorlar. Bu ayetleri savunanların başında darbeci Kenan Evren geliyor. Kenan Evren, kendi döneminde de kürsülerden ayetler okumasıyla ün salmıştı.

Demek ki her iki taraf birbirlerini anlamaya çalışıyor ve uzlaşmak için çareler arıyor.

Uzlaşma çabasını başlatanlar, aslında resmi ideloji yönünden geliyorlar. Bunlar, din olgusunun resmi ideolojiye ters olmadığını uzun zaman anlatmaya çalıştılar. Ne var ki çıkış noktaları yanlış olduğundan başarıya ulaşamadılar. Nazizm ve Stalinizm'in batağına düştüler.

* * *

Bence her iki taraf da yanlış yapmaktadırlar; çünkü her iki taraf da birbirlerinden farklı söylemler içinde değildirler.

Türkiye'de yapılması gereken, devletin resmi ideolojiyi terk etmesinden ibarettir. İdeolojik devletler artık Saddam'ın Irak'ı muamelesi görmektedirler ve Türkiye bu muameleye layık değildir.

Hiç kimse kendi ideolojisine dünyevi resmi din süsü vermeye kalkışmasın ve uhrevi dini Hitler gibi ablukaya alarak baskılamaya çalışmasın.

Devlet demokratik olursa din de kendi yerinde kalır ve devletle çatışmaz. Aksi halde devlet içinde dünyevi ve uhrevi dinler çatışır.

Hal-ü perişanımız bundan ibarettir.













Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!