GeriSeyahat Dünyaya İspanyolca öğreten Altın Şehir
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Dünyaya İspanyolca öğreten Altın Şehir

Dünyaya İspanyolca öğreten Altın Şehir

İspanya’nın bilim kenti Salamanca özenle korunmuş tarihi yapıları sayesinde 1988’den bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde.

Meydanlarında, binalarında kullanılan Villamayor taşı ona “Altın Şehir” ismini kazandırmış. Ünlü dil okulları her yıl tüm dünyadan İspanyolca öğrenmek isteyen 25 bin kişiyi ağırlıyor. Öğrenci nüfusu şehirdekilerle birleşince 60 bine ulaşıyor. Bu nedenle Salamanca her daim genç bir şehir. Sokakları cıvıl cıvıl, gece hayatı renkli. Geçen baharda Salamanca’da iki ay geçirip İspanyolca öğrenen Mehmet Muammer Ertan izlenimlerini yazdı.

Fransızca ve İtalyanca’dan sonra, bir diğer Latin kökenli dil olan İspanyolcayı öğrenme merakım beni bu yıl bahar aylarında İspanya’nın Salamanca kentine sürükledi. Bu tarihi kentte iki ayda hem İspanyolcamı geliştirdim hem de eğlendim. Fırsat buldukça diğer güzel komşu kentleri gezdim.
Salamanca tam bir öğrenci kenti. Ülkenin en eski, meşhur, prestijli üniversitesi ile çok iyi eğitim veren dil okulları kente dünyanın dört bir yanından öğrenci çekiyor. Salamanca, ülkenin en geniş özerk bölgesi Kastilya ve Leon’un ikinci büyük kenti. Aynı zamanda kendi adını taşıyan eyaletin başkenti. 200 bin nüfuslu eyalette 35 bin öğrenci bulunuyor. Bunlara her yıl dil öğrenmek için kısa süreli gelenler eklenince öğrenci sayısı 60 bine ulaşıyor. Salamanca’nın gördüğü rağbet, eğitim alanında sahip olduğu önemin göstergesi.
Salamanca, İspanyolca öğrenmek için en ideal kent. Öğretmenlerin öğrencilere yakın ilgisini, İspanyolcayı sevdirmek, öğretmek için gösterdikleri çabayı unutmam mümkün değil. Kentteki öğrenci yoğunluğu pansiyonculuğu da geliştirmiş. Aileler odalarını kiraya veriyor, evler kısa dönemli kiralanabiliyor.

KENTİN KALBİ PLAZA MAYOR’DA ATIYOR

Salamanca’nın tarihi çok eskiye dayanıyor. Güneyinden geçen Tormes Nehri’ndeki Roma döneminden kalma köprü bunun en açık kanıtı. Ama kent özellikle ortaçağ ve Rönesans mimarisinin iyi korunmuş örnekleri olan yapılarıyla dikkat çekiyor. Çoğu kentin tarihi bölgesinin merkezi kabul edilen Plaza Mayor’un çevresinde. Bu yapılar sayesinde kent 1988’de UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edildi. 2002’de Belçika’nın Brugge kentiyle birlikte “Avrupa Kültür Kenti” seçildi. Kentin sahip olduğu bu iki değerli ünvana ilişkin amblemler herkesin rahatlıkla görebileceği şekilde Plaza Mayor’un zeminine kazınmış.
Plaza Mayor, günümüzde Avrupa’nın en güzel, zarif meydanlarından biri. Avrupa’da barok mimarinin hakim olduğu 18’inci yüzyılda, Salamanca Eyaleti’ne bağlı Villamayor yerleşimindeki bir taş ocağından getirilen altın sarısı taşlarla inşa edilmiş. Zaten bu taşları tarihi bölgedeki diğer yapılarında da görmek mümkün. Bu nedenle Salamanca eski dönemde “Altın Kent” diye anılırmış. Devasa meydanı üç katlı balkonlu yapılar çevreliyor. En aşağıda ise dört yanda toplam 88 kemerden oluşan revaklı kısım yer alıyor. Kemerler arasındaki madalyonlarda eski dönem krallarının ve ünlü kişilerinin tasvirleri var. Avila’dan sonra 830 metrelik rakımla bölgenin en yüksek ikinci kenti olan Salamanca’da kışlar oldukça sert ve yağışlı geçtiğinden, bu revaklı kısım insanları yağmur ve soğuktan korumaya yarıyor.
Plaza Mayor, 19’uncu yüzyılın ortalarına kadar boğa güreşlerinin yapıldığı ve aynı zamanda ticaretin döndüğü bir mekanmış. Meydanı çeviren yapıların balkonları boğa güreşlerini seyretmeye yararmış. Günümüzde ise bu yapılar içinde en önemlisi, meydanın kuzey cephesini oluşturan iki katlı Belediye Binası.
Meydana bakan restoran ve kafeler güzel havalarda Salamancalılar ve turistler tarafından dolup taşar. Özellikle buraya dil öğrenmek amacıyla gelen yabancı öğrencilerin İspanya’nın güneşinden faydalanmak için bu meydanda yere oturup sohbet ettiği sıkça görülen bir manzaradır. O nedenle güzel havalarda bu meydan günün her saati cıvıl cıvıldır. Plaza Mayor insanların günümüzde buluşma yeridir. Herkes birbirine randevuyu bu meydandaki saatin altında verir. Eski kentin merkezindeki bu meydandan her tarafa yürüyerek kısa sürede ulaşılır. Burada kaldığım iki ay boyunca tüm kenti yürüyerek gezdiğimi söyleyebilirim.
Meydana açılan Toro, Mayor ve Zamora sokakları mağazaların yoğun olarak bulunduğu kentin en canlı yaya yollarıdır.

793 YAŞINDAKİ ÜNİVERSİTE

Salamanca’nın en eski yapılarından biri, üniversitesi. Salamanca Üniversitesi 1218’de 9’uncu Alfonso tarafından kurulmuş. 13’üncü yüzyılda bilime önem veren alim kral 10’uncu Alfonso yönetimi alınca üniversitenin ünü artmış. O dönemde hukuk, ilahiyat ve tıp en önemli eğitim dallarıymış. Hukuk ve ilahiyat eğitimi görmek için Paris ve Bologna gibi Avrupa’nın çok eski ünlü üniversitelerinden bile buraya gelenler olurmuş. Günümüzde ise hukuk ve filoloji üniversitenin en tercih edilen bölümleri. 1568’de kentte 8 bin öğrenci varken, 1850’de yaşanan ekonomik kriz neticesinde öğrenci sayısı 83’e kadar düşmüş. Bazı bölümlerinin kapanmasına rağmen, 1973’e gelindiğinde bu sayının yeniden 8 binlere ve 1995’te ise 35 bine yükselmesi üniversitenin geçmişe dayalı ününü kaybetmediğinin bir göstergesi.
Plaza Mayor’dan beş dakikalık yürüyüşle ulaşılan, Libreros Sokağı’ndaki eski üniversitenin ön cephesi 16’ncı yüzyıla tarihlenmekte. İspanyol Rönesans sanatının gerçek mücevheri olan rölyefte, 1492’de Endülüs döneminin kapanmasına ve İspanya krallığının kurulmasına yol açan evliliğin iki kahramanı Kastilya Kraliçesi İsabella ile Aragon Kralı Fernando’yu görüyoruz. Üniversitenin bu eski ana binası günümüzde müze. İçinde bir de çok zarif, tarihi kütüphane barındırıyor. Aralarında 1050’den kalma nadide eserlerin de bulunduğu 40 bin kitap var raflarında. Üniversitenin günümüzdeki fakülteleri de bu binaya yürüyüş mesafesinde.

KURBAĞAYI GÖRENİN ŞANSI AÇILIYOR

Salamanca Üniversitesi dendiği zaman akla gelen önemli bir şahsiyet ise, bu üniversitede rektörlük yapmış olan ünlü İspanyol yazar ve düşünür Miguel de Unamuno. Adı Salamanca ile özdeşleşmiş olan Unamuno, 1936’da diktatör Franco’ya karşı yazı yayımlayınca ev hapsine mahkum edilmiş ve iki ay sonra ölmüştü.
Salamanca Üniversitesi ile ilgili anlatılan bir kurbağa efsanesi var. Bu efsaneye göre, eski üniversitenin ön cephesinde gizli olan kurbağayı kimsenin yardımı olmadan gören öğrencinin imtahanlarda başarılı olacağına inanılırmış. Eğer Salamanca’da kurbağayı gören kişi öğrenci değilse, ona rastladığında bir dilek tutar ve bu dileği bir gün gerçekleşirmiş. Bu nedenle kentin sembolü haline gelen kurbağayla ilgili birçok objeyi Salamanca’daki hediyelik eşya satan mağazalarda görebiliriz.

KENTİN ÖNEMLİ YAPILARI

Salamanca birbirinden güzel tarihi yapıları içinde barındırır. Ama bunlar içinde şüphesiz en önemlisi kentin katedralidir. Eski ve yeni olmak üzere iki bölümden oluşan katedral, ilk kez 1140-1230 yılları arasında romanesk mimari tarzında inşa edilmiş. Mihrap kısmı İsa Peygamber’in hayatının tasvir edildiği çok güzel panolarla süslenmiş. Katedralin içindeki 1334 yılında inşa edilen Azize Barbara şapelinde ise 19’uncu yüzyıl ortalarına kadar üniversite sınavlarının yapıldığı biliniyor. Profesörlerin karşılıklı sıralandığı o dönemden kalma taş sıra ve öğrencinin oturduğu koltuk bugüne kadar çok iyi korunmuş. Katedralin bu eski kısmı 4 Euro karşılığında gezilebiliyor.
16’ıncı yüzyılda daha büyük bir katedrale ihtiyaç duyulduğunda, yeni kısım eskisine eklenerek yapı büyütülmüş. Katedralin arkasında 110 metrelik çan kulesi yer alıyor. 3,5 Euro ödeyerek çıkabileceğiniz bu kuleden şehri panoramik olarak görebilirsiniz.
Diğer önemli yapı Casa de las Conchas, ismini dış cephesindeki deniz kabukları süslemesinden alıyor. 1495’te geç gotik stilde yapılmış ve içinde öğrencilerin çalışabileceği büyük bir kütüphanesi var. Görülmesi gereken diğer yapılar: 1539’da Rönesans mimarisiyle yapılan Monterrey Sarayı, 12’nci yüzyıla tarihlenen romanesk kiliseler San Marcos ve San Martin, Rönesans dönemi eserlerinden San Esteban manastır ve kilisesi.
Çok sayıda kilisenin yer aldığı Salamanca’da nisandaki, “Kutsal Hafta” yani paskalya sırasında çok sayıda tören yapılıyor. Sokaklardan geçmişin dünyasını çağrıştıran kortejler geçiyor.

GECE HAYATI ÇOK RENKLİ

Genç nüfusu sayesinde kentin gece hayatı her zaman hareketli. Böylesine küçük bir kentte ilk defa bu kadar çok sayıda kafe, bar ve diskoya rastladım. Eğlence yerleri özellikle hafta sonları hınca hınç doluyor. Gençler gecede birkaç eğlence yeri değiştiriyor, eğlence sabahın ilk saatlerine kadar devam ediyor. Genellikle İspanya’da akşam yemeği geç yendiği için, barlar ve diskolar da gece saat birden sonra dolmaya başlıyor. Salamanca’nın gece hayatı Avrupa’nın pek çok büyük kentinden daha renkli. İspanyollar eğlenmeyi gerçekten çok seviyor.
Salamanca’da yemek için seçenekler çok fazla. Kentin tarihi bölgesinde sayısız restoran var. Birçok restoran, öğlen ve akşam 10-11 Euro’ya özel mönü sunuyor. Bunun yanı sıra “tapas barlar” uygun fiyata farklı meze çeşitlerini denemek için ideal mekanlar. Yanında küçük bardakta sifon birayla servis edilen çok fazla çeşidi olan bu tapaslardan birkaç tane yediğinizde açlığınızı bastırıyorsunuz. Bazı bar ve restoranlarda “tapas” içkinin yanında ikram olarak veriliyor.
İspanya’da yaygın olan bir alışkanlık ise, geçmişi Mayalara, Azteklere kadar dayanan sıcak çikolata içme keyfi. Sabah kahvaltısında ya da günün belli saatlerinde, hatta sabaha karşı eğlence dönüşlerinde sıcak çikolata içip yanında bir tür hamur tatlısı olan “churros” yemek burada çok yaygın bir alışkanlık.

NASIL GİDİLİR?

Salamanca başkent Madrid’in kuzey batısında, karayoluyla 210 kilometre uzaklıkta. Madrid’den Salamanca’ya her gün düzenli otobüs ve tren seferleri var. Her gün Mendez Alvaro terminalinden saat 07.00’den 22.00’ye kadar saat başı Salamanca’ya otobüs kalkıyor. Seyahat 2 saat 30 dakika sürüyor. Chamartin Garı’ndan kalkan tren de aynı saatte Salamanca’ya ulaşıyor. Ama tren saatleri otobüse göre daha seyrek, günde sadece 6 sefer var. Bu nedenle otobüs daha çok tercih ediliyor. Madrid’in Barajas Havalimanı’ndan otobüs terminali ile tren istasyonuna metro ile ulaşılabiliyor.
False