Türban Hollywood malı

Güncelleme Tarihi:

Türban Hollywood malı
Oluşturulma Tarihi: Şubat 08, 2008 11:15

Türkiye yıllardır "türbanı" tartışıyor. Yarın, TBMM'de oylanacak Anayasa değişikliği ile türban belkide üniversitelerde serbest olacak. Türkiye, türban yüzünden neredeyse ikiye bölündü... Peki, bunca tartışılan türbanın kaynağı ne? Nereden geliyor? Bağlama şeklini ilk kim uyguladı? İşte bunun yanıtını, "türban bağlama modasının" yaratıcısı, adı "Şulebaş"a çıkan Şule Yüksel Şenler'den geldi

Haberin Devamı

İŞTE TÜRBANIN ESİN KAYNAĞI  HEPBURN - FOTO GALERİ

TÜRBANIN DÜNÜ BUGÜNÜ - FOTO ANALİZ

Yanıt, tam bir şok... Kimilerine göre "sıkma baş" kimilerine göre, "tesettür" kimilerine göre, "başörtüsü" kimilerine göre de "türban" diye anılan örtünün kaynağı Türkiye değil, Müslüman bir Arap ülkesi de değil. Uzaklardan, taa Amerika'dan. Adı Audrey Hepburn!

Evet, Türkiye'yi ikiye bölen türbanın anası ünlü Amerikalı film yıldızı Audrey Hepburn... Hepburn, ünlü "Roma Tatili" adlı filminde kimliğini gizleyen bir prensesi canlandırıyor ve bol bol bizim tesettür modeline esin kaynağı olan şık fularlarla saçlarını örtüyordu.

Bugünkü türban bağlama şeklini geliştiren Şule Yüksel Şenler bombayı bugün Vakit gazetesine verdiği söyleşide şöyle anlattı: "O dönemde modern bir ailede yetiştiğim için sinamaya da giderdim. Genç kızlığımda Audrey Hepburn'un filmlerini izledim. Hepburn, filmlerinde türban takardı. Hoşuma giderdi. Fakat, o yarım bağlama tekniğini kullanır, bağlama şekli saçlarını önde açıkta bırakırdı.

Haberin Devamı

Biz bunu boynu da kapatacak şekilde aldık. Saçı göstermeden yine boyun kapalı arkadan bağladık. Daha sonra buna 'sıkma baş' dendi. İşte günümüzdeki bağlama şekli işte böyle gelişti."

TESETTÜR KONFERANSLARI BAŞLADI

Türbanın öncüsü Şule Yüksel Şenler, daha sonra türbanın yaygınlaşması için Türkiye çapında konferanslar vermeye başlamış. İlk konferansı ise 1967 yılında Samsun'da vermiş... Şenler, bu konferansların nasıl başladığını, günümüze kadar gelişinde yaşananları şöyle anlatıyor:

"İmam Hatipli öğretmen arkadaşımız Ali Acar, 'Hanımlarımızı tesettüre ikna edemiyoruz. En azından gelsin de hanımlarımız bir genç hanımı görerek kompleksten kurtarsın' demiş. Bunun üzerine, 1967 yılında konferanslara başladık. Samsun'da ilk konferans olmasına rağmen salon doldu, kalabalık sokaklara taştı. Fakat, ilk konferansın Samsun'dan başlamasının "özel" bir nedeni yoktu.

Bana 'Şulebaş' deniyor. Fakat, bu adı biz koymadık. Şulebaş'ı medya koydu. Öyle bir şey ki, bu tarz hala devam ediyor. Ben aşağı yukarı 40 yaşımdan sonra hep dua ettim, 'Allah'ım bir daha Şulebaşı getirme' diye...

Haberin Devamı

Çünkü ben bunu bir geçiş döneminde başörtüsünü sevdirmek için yaptım. Tesettürü sevdirerek, kabullendirmek için yaptım. Gerçi daha sonra, büyük örtüler bol pardösüler yaygınlaştı ve bu çok güzeldi.

ARTIK TESETTÜRÜN İÇİ BOŞALTILDI

Fakat bugün çok kötü bir gidişat var. Peygamberimizin bir sözü var, 'Çıplak giyinikler' diye... Bugünkü kıyafetleri, dar kıyafetli tesettürlü insanları görünce aldığım yarayı anlatamıyorum. Duyduğum o acıyı anlatamam. Eskiden belki pardösümüz o kadar uzun değildi. Çünkü o zaman katiyen bırakmazlardı. Öyle giyinenler toplumdan soyutlanıyordu. Mesela bir kalın çorap dediğimiz çorapları ancak yaşlı bayanlar giyiyorlardı. Müslüman hanımlar bile incecik çorapları giyiyorlardı."

 

 

 

 

 

 

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!