Tüm oklar ona döndü: Dikkat çeken detaylar

Güncelleme Tarihi:

Tüm oklar ona döndü: Dikkat çeken detaylar
Oluşturulma Tarihi: Ekim 19, 2018 19:52

Suudi gazeteci ve Washington Post gazetesi yazarı Cemal Kaşıkçı'nın kayboluşuyla haberlere yer veren ABD ve Fransız basını, son günlerde tüm okları Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman'a çevirerek, eleştirel yayınlar yapmaya başladı. Öte yandan İngiliz dış istihbarat servisi MI6’nın eski başkanı John Sawers, delillerin, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi emrinin çok büyük ihtimalle Veliaht Prens Muhammed bin Selman tarafından verildiğini gösterdiğini söyledi.

Haberin Devamı

Resmi işlemler için 2 Ekim Salı günü Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğuna gittikten sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Kaşıkçı hakkında Fransız basını ilk günlerde itiyatlı ve "fotoğrafın tamamının görülmesi gerektiğini" belirten haberlere yer verdi. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian tarafından yapılan açıklamalarda, "olayla ilgili tüm karanlık noktaların aydınlığa kavuşturulmasının beklendiği, ülke olarak buna göre bir pozisyon belirleneceği" belirtildi.

Fransa'nın etkili gazetesi Le Figaro, "Kaşıkçı Olayı'na" dair ilk habere 5 Ekim'de yer vererek, "Suudi Arabistan'ın baskı rüzgarını sınırları dışına ulaştırdığını" kaydetti. Haberde, Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğunda alıkonulduğu belirtilerek, Bin Salman'ın ülkenin kaderini değiştirecek yenilikçi bir lider imajıyla öne çıktığı fakat son dönemdeki uygulamalarıyla hem uluslararası camiadan hem de kendi ülkesinden tepki çektiği vurgulandı. 33 yaşındaki Bin Selman'ın "2030 Vizyonu" adı verilen hedeflerine ulaşmak için ülkesinin hassas konularını bile gözden çıkardığı aktarılan haberde, ABD Başkanı Donald Trump ve damadı Jared Kushner ile yakın ilişkisine vurgu yapılarak, Ortadoğu ve İsrail-Filistin ile ilgili planlara bile gözü kapalı destek verdiği belirtildi.

Haberin Devamı

110 MİLYAR DOLARLIK TİCARİ GELİR

Le Figaro, bugünkü sayısında ise Suudi Arabistan'ın "Kaşıkçı Olayı" fırtınasına kapıldığı belirtilerek, ülkenin ekonomik ağırlığının tepkileri hafiflettiği vurgulandı. Haberde, 18,5 milyar avro tutarında ticari sözleşmeler ile Suudi Arabistan'ın, Fransa'nın Körfez'deki birinci ticari partneri olduğu kaydedilerek, Ekonomi Bakanı Bruno Le Maire'in, "Suudi Arabistan Fransa'nın stratejik ortağıdır. (Kaşıkçı olayı) bu ortaklığa zarar veremez." ifadesine yer verildi.
Gazetenin iki ve üçüncü sayfalarında yer alan haberlerde de ABD yönetiminin Körfez'deki ortağı Suudi Arabistan ve Veliaht Prens Bin Selman'ı koruma amacıyla Kaşıkçı olayını minimize ettiği, Riyad yönetimini olayın sorumluluğundan uzak tutma hamlelerinde bulunduğu vurgulandı. "Trump Riyad'ı muaf tutmak için zaman kolluyor" başlığıyla verilen haberde, ABD Başkanı'nın 110 milyar dolarlık ticari gelirden mahrum olmamak için bu yola başvurduğu kaydedildi.

Haberin Devamı

"Trump'ın açık desteğini alan Muhammed Bin Selman'ın kendisinden fazlaca emin adımlarla boyundan büyük işlere giriştiği" ifade edilen haberde, Kasım 2017'de Lübnan Başbakanı Saad Hariri'nin Riyad'da rehin tutulduğu ve serbest bırakılması için Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un devreye girdiği hatırlatıldı.
Gazete, Macron'un geçen kasım ayında Suudi Arabistan'a düzenlediği ziyarette "Macron-Muhammed Bin Selman karşılaşmasının gerçekleştiğini" ifade ederek, ülkede görevli bir Fransız diplomatın görüşlerine yer verdi. Görüşmenin olumlu geçmediğini belirten diplomat, Macron'un İran ile ilişkilerde rasyonalite vurgusu yapması üzerine Bin Selman'ın, "Fransız şirketleri eğer İran pazarına girecekse Suudi Arabistan'a gelemezler." tehdidinde bulunduğunu, Fransız liderin de "Fransa Cumhurbaşkanı ile bu şekilde konuşulmaz" cevabını verdiğini, gergin ortamın Bin Selman'ın Macron'a, "Haydi, yemeğinizi yiyin" hitabı ile devam ettiğini aktardı.

Haberin Devamı

İNSAN HAKLARI İHLALLERİ DOSYASI

Le Figaro, Bin Selman'ın insan hakları ihlalleri dosyasını da haberinde ele alarak, yabancı konuklarına insan hakları bahanesiyle üzerine gelindiği tepkisini gösterdiğini yazdı.

Gazetenin dünkü sayısında da kraliyet ailesinin ileri gelenlerinin son günlerde bir araya gelerek Bin Selman krizini görüştüğünü, Bin Selman'ın yerine geçebilecek bir veliaht prens arayışında olunduğunu ve bu ihtimal söz konusu olmasa bile bir veliaht prens namzeti belirleme yoluna gidildiği kaydedildi.
Fransa'nın bir diğer önemli gazetesi Le Monde bugünkü sayısında daha önceki tavrını geride bırakarak, "Muhammed Bin Selman Kaşıkçı fırtınasına tutuldu" başlıklı iki sayfalık haber-yorumunda Bin Selman'ın hedeflerine yer verdi.

Haberin Devamı

Gazete, reform yanlısı genç bir veliaht prens imajının gaddar bir adama dönüşmekte olduğunu, son iki yılda uyguladığı baskıcı politikalar ve kapalı kapılar ardında dönen ilişkilerle Bin Selman'ın her geçen gün kredisini bitirdiğini yazdı.
Le Monde, Prens Bin Selman'ın ülkenin ve Körfez'in geleceği hakkında verilecek kararlardaki rolünün tartışılmaya başlandığını vurgulayarak, kendisinin yerine geçmek için hukuken ve gelenek olarak diğer veliaht prens adaylarının bir engeli bulunmadığını fakat ABD Başkanı Trump'ın Muhammed Bin Selman ile yakınlığının bu konuda belirleyici olacağını belirtti.

Kaşıkçı olayı hakkında, kraliyet ailesinden kimsenin şimdiye kadar bir açıklamada bulunmadığının altı çizilen haberde, "Trump, Bin Selman'ı yarı yolda bırakma kararı almadıkça, kimseden ses çıkmayacak." değerlendirmesinde bulundu.

Haberin Devamı

BLOOMBERG: EN BÜYÜK RİSK

ABD'li medya organı Bloomberg'de yayınlanan makalede, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın 2 Ekim'de kaybolmasının ardından yaşanan gelişmelerle, "(Suudi Arabistan Veliaht Prensi) Muhammed Bin Selman'ın kendi projesine karşı en büyük risk haline geldiği" ileri sürüldü.

Kaşıkçı'nın Riyad'dan gönderilen bir ekip tarafından öldürüldüğü iddiaları üzerine, şüphelerin ülkenin 33 yaşındaki Veliaht Prensi üzerinde yoğunlaştığı ifade edildi.

Makalede, Bin Selman'ın, Kaşıkçı'nın akıbetiyle ilgili herhangi bir bilgisinin olmadığını söylediği belirtildi. ABD Başkanı Donald Trump ve ekibinin Suudi Arabistan ile ittifakını riske atmamak için soruşturmanın tamamlanmasını beklediği, Kongre'de ise Trump'un partisi dahil yaptırım kararı alınmasını istendiği kaydedildi. Makalede görüşlerine yer verilen Teksas A&M Üniversitesi'nden öğretim üyesi Gregory Gause, "Cemal'in kaybında ve belki ölümünde Suudilerin resmi suç ortaklığının olduğu görünüyor ve bu, Muhammed bin Selman'ın Suudi Arabistan'da istediği dönüşümün tam tersi istikamette sinyaller gönderiyor." değerlendirmesinde bulundu.

"KÜRESEL EKONOMİ LİDERLERİNİ KENDİNDEN UZAKLAŞTIRIYOR"

Makalede, çeşitli ekonomik planlar üzerinde çalışan Prens Bin Selman'ın, peşinde olduğu küresel ekonomi liderlerini kendinden uzaklaştırdığı iddia edildi.
JPMorgan, Ford ve Uber patronlarının yanı sıra ekonomi ve siyasetteki birçok önemli ismin, 23-25 Ekim'de Riyad'da Prens Bin Selman'ın himayesinde düzenlenecek konferansa katılmaktan vazgeçtiğinin altı çizildi.

Ülkede, bir önceki yıla göre doğrudan yatırımcı sayısının % 80 oranında azaldığı ifade edildi. Makalede, Prens Bin Selman'ın doğrudan yabancı yatırımcı sayısının arttığına yönelik ifadelerine yer verilirken, veliaht prensin 2020 öngörüsüne göre, halihazırdaki durumun beklentilerin oldukça gerisinde olduğu belirtildi.

Kaşıkçı skandalından önce de iş dünyasının cesaretini kıracak olaylara değinilen makalede, onlarca yerel yatırımcının rüşvet suçlamasıyla baskıya uğradığı, Katar'a karşı boykot uygulanmaya başlandığı, Almanya ve Kanada ile bozulan ilişkiler yüzünden ticari anlaşmaların tehlikeye girdiği vurgulandı.

NYT: TRUMP İNKARI BIRAKTI

New York Times (NYT) gazetesi yayın kurulu Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın kaybolmasıyla ilgili dün ABD Başkanı Trump'ın değerlendirmelerinin ardından "Cemal Kaşıkçı adaleti hak ediyor" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Trump'ın Kaşıkçı konusunda dün yaptığı "Eğer çok büyük bir mucize olmazsa onun öldüğünü kabul ediyorum. Bu, gelen tüm istihbaratlara dayanıyor." ve "(Kaşıkçı'nın ortadan kaybolması ve ölümünden Suudi Arabistan'ın sorumlu olması ihtimali) Bunun sonuçları ağır olur." açıklamalarının yer aldığı yazıda, şunlar kaydedildi:

"Başkan Trump, Suudi Arabistan’ın Kaşıkçı konusundaki inkarlarına inanmayı bıraktığı için takdiri hak ediyor. Trump'ın bir sonraki işi, tek suçu Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ı eleştirmek olan ve Virginia'da yaşayan gönüllü sürgündeki bir Suudi gazeteciyi vahşice katledenlere uygun cezanın verilmesini sağlamak olmalı."

"ABD'YE KARŞI İŞLENMİŞ SUÇ"

Türk yetkililere dayandırılarak çıkan haberlerde Kaşıkçı'nın Başkonsoloslukta öldürüldüğü iddialarının yer aldığı makalede, "Ancak Trump hala (Kaşıkçı konusunda) Prens bin Selman'ı doğrudan hedef göstermeye hazır durmuyor." ifadelerine yer verildi.  Suudi Arabistan ile yakın ilişkilerin ABD'nin çıkarına olduğuna ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın uzun süredir ihtiyaç duyulan ekonomik ve sosyal reformlara hazır olduğuna işaret edilen makalede, bu durumun “Kaşıkçı'nın kinci, barbarca ve gereksiz yere öldürülmesine” bir gerekçe olamayacağı vurgulandı.

Yazıda, ABD'nin DNA'sında bedeli olsa bile zulme karşı sesini çıkarmak olduğuna dikkat çekilerek, "Trump'ın iddia ettiğinin aksine bu ABD'ye karşı işlenmiş bir suçtu. ABD'de yaşayan birisi olmasının yanı sıra Kaşıkçı, Washington Post yazarıydı. ABD'de aktif bir şekilde proje yapmayı deneyen reformist bir Veliaht Prens'in imajını zedeleyecek şekilde eleştirel makaleler yazması Kaşıkçı'nın hedef alınmasının nedenlerinden biriydi. Bu da bir ABD başkanının öfkeli olması için oldukça yeterli." ifadeleri kullanıldı.

Trump'ın ABD-Suudi Arabistan ilişkilerinin geleceği hakkında endişe duymakta haklı olduğuna işaret edilen yazıda, "Başkan Trump, Suudilerin kırmızı çizgiyi geçtiğini kabul etti, bunu onlara da söylemeli ve Suudi Veliaht Prens bile olsa Kaşıkçı cinayetinin sorumlularının hesap vermesini talep etmeli." değerlendirmesi yer aldı.

MI6 ESKİ BAŞKANINDAN AÇIKLAMA

Öte yandan İngiliz kamu yayın kuruluşu BBC’ye konuşan İngiliz dış istihbarat servisi MI6’nın eski başkanı John Sawers "Eğer gazetecinin öldürülmesi emrini Prens bin Selman’ın verdiği kanıtlanırsa ki çok büyük ihtimalle öyle olduğu görülüyor, bu çok ileri gidildiği anlamına gelir. Buna İngiltere, AB ve ABD karşılık vermek zorunda kalacaktır." dedi.

Kaşıkçı cinayetinin "kontrol dışı unsurlar" tarafından işlendiği iddiasını "bariz uydurma" olarak nitelendiren Sawers, bunu kabul etmesinin ABD’nin saygınlığını daha da zedeleyeceğini söyledi.

Bin Selman'ın Kaşıkçı cinayetinin emrini verirken ABD ile özel ilişkisine güvenmiş olabileceğini belirten Sawers, "Bence dilediği gibi davranma konusunda ABD yönetiminin iznine sahip olduğunu düşünmese bunu yapmayacaktı." diye konuştu.

TÜRK İSTİHBARATINA ÖVGÜ

Türk istihbarat servislerinin profesyonelliğine ve detaylara gösterdiği dikkate saygı duyduğunu belirten Sawers, "Türk güvenlik kaynaklarından gelen bilgilerdeki ayrıntı düzeyi o kadar açık ki bir tür kayıt mevcut olmalı." yorumunu yaptı.
Türkiye ile Suudi Arabistan arasında yakın geçmişteki gerilim dikkate alındığında Suudi Arabistan’a ait ofislerin yakından izleniyor olmasını beraberinde getirebileceğine dikkati çeken Sawers, "Konsolosluğu bir şekilde dinliyor olabilirler ya da suikast timinin taşıdığı başka cihazlar dinlenmiş olabilir." değerlendirmesinde bulundu.

Suikast timinin oluşturan kişilere de değinen Sawers, "Suikast timiyle ilgili ayrıntılar çok kuvvetli ve veliaht prense ne kadar yakın olduklarını gösteriyor." dedi.
Suudi kraliyet ailesi üyeleri, işadamları ve dini liderlerin Prens bin Selman’ın Kaşıkçı olayıyla bağlantısını kullanarak onun altını oyacakları değerlendirmesini yapan Sawers, "Bu korkunç cinayete Suudi Arabistan içinde de tepki olacaktır ve bir tür düzeltme yapılacaktır." ifadesini kullandı.
Sir John Sawers 2009-2014 yıllarında MI6 başkanlı olarak görev yapmıştı.

 

SON 24 SAATTE YAŞANANLAR

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!