Kravatsız zirveden düşkırıklığı çıktı

Güncelleme Tarihi:

Kravatsız zirveden düşkırıklığı çıktı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 29, 1998 00:00

Haberin Devamı

Başbakan Yılmaz'ın önceki gün istanbul'da İtalya Başbakanı Prodi ile yaptığı resmiyetten uzak görüşme, dışarıdan yarattığı samimi etkinin aksine, içeriği açısından büyük bir düşkırıklığı yarattı. Görüşme, AB'ye tam üyelik perspektifinin büyük ölçüde zayıflamasına neden oldu.

İstanbul'da önceki gün gerçekleşen Türk-İtalyan zirvesinin en çok iz bırakan anlarından biri, İtalya Başbakanı Romano Prodi'nin şu sözleri sarfettiği sırada yaşandı:

‘‘Türkiye ile Avrupa arasında yüzyılların biriktirdiği farklılıklar vardır. Bu farklılıkların insanlarda yarattığı kaygı ve kuşkuların bir anda ortadan kalkması beklenemez.’’

Bu sözler, Türkiye'nin Osmanlı'dan bugüne taşıdığı tarihi mirasın AB'nin tam üyeliğine bakışında yarattığı caydırıcılığın, bir Avrupalı devlet adamı tarafından en yalın ifadelerle kabullenilmesiydi.

Prodi'yi bu sözleri sarfetmeye iten, Başbakan Yılmaz'ın görüşmenin önemli bir bölümünde AB'nin dinsel ayırımcılık yaptığı tezini işleyerek, kendisini köşeye sıkıştırma çabası oldu.

Yılmaz, bir ara ‘‘Zaten Hristiyan Demokrat Partiler Birliği de geçen yıl AB'nin bir Hristiyan Kulübü olduğu yolunda bir bildiri yayınlamıştı’’ diyerek tezini takviye etti.

NİYETİNİZİ AÇIKCA SÖYLEYİN

Başbakan, şöyle devam etti: ‘‘Eğer niyetiniz hakikaten kültür unsuruna dayalı bir birlik oluşturmaksa, bunu açıkça söyleyin. Bizim bu noktada yapabileceğimiz birşey yoktur. Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan bir ülkeyi tam üye olarak alınıp alınmayacağı sizin vereceğiniz bir karardır. Nasıl bir Avrupa istediğinize ve Türkiye'nin buradaki yerinin ne olduğuna karar verecek olan sizsiniz’’

Yılmaz, daha sonra Lüksemburg zirvesinin Türkiye'yi dışlayan kararının psikolojik etkilerine değinerek, Türkiye'nin AB'ye tam üyelik umudunu yitirmekte olduğunu şu sözlerle kayda geçirdi:

‘‘AB'nin Türkiye'yi sonsuza kadar bekleme odasında tutmak istediği Türkiye'de hiç kimse için sır değildir. Aslında Lüksemburg kararlarında Türkiye bekleme odasına bile konulmamıştır.’’

Başbakan'ın AB'ye eleştirel bir çıkışı şu oldu:

‘‘Başka ülkelere tam üye olabilmeleri için getirdiğiniz şartları, Türkiye ye yalnızca adaylığı için önüne sürüyorsunuz. Burada uyguladığınız farklı kriterleri, Türkiye gibi birikimi olan büyük bir devletin farketmemesi mümkün değildir.’’

Prodi, Yılmaz'ı yanıtlarken ‘‘Türkiye'nin öneminin farkındayız. Türkiye, Avrupa'nın İslam dünyasıyla ahenk içinde olması, aynı şekilde Akdeniz'in ahenk içinde olması bakımından anahtar ülkedir’’ diye söze girdi.

İtalyan Başbakan, tam üyeliğin ne zaman gerçekleşebileceği konusunda ise oldukça gerçekçi konuştu:

‘‘Türkiye nin AB'ye ergeç tam üye olacağı kuşkusuzdur. Ancak bu uzun zaman alabilecektir.’’

Prodi, arada geçecek olan zamanın nasıl değerlendirilmesi gerektiği konusunda şu yaklaşımı getirdi:

‘‘Biz AB'nin Türkiye ile ilişkilerini geliştirmesini istiyoruz. İlişkilerin geliştirilmesinde objektif ve pragmatik davranmalıyız. Küçük adımlarla yol alibiliriz. Nitekim, Cardiff zirvesi Türkiye açısından Lüksemburg'dan ileri gitmiştir.’’

BEDELİ KIBRIS'LA ÖDEMEYİZ

Yılmaz'ın yanıtı, Türkiye'nin yöne dönemde AB karşısındaki izleyeceği politikanın ana unsurlarını içerdi. Başbakan, önce AB ülkeleri ile ikili ilişkileri geliştirme kararlılığını vurguladı, ardından sözü AB ile kurumsal düzeydeki işbirliğine getirdi:

‘‘AB ülkeleri ile ikili düzeydeki ilişkilerimizin yanısıra, AB ile Topluluk arasındaki mevcut anlaşmalar bize çalışabileceğimiz bir alan sunmaktadır. Bu alanda pekala çok iş yapabiliriz... Bizim istediğimiz düzgün bir ilişkidir. Bunun için AB taahhütlerini yerine getirmelidir...’’

Görüşmenin önemli bölümü, Türk-Yunan ve Kıbrıs sorunlarını konu aldı. Prodi, bu bölümde ‘‘Ben hayatım boyunca mütavizi ilerlemelerin önemine inandım. türk-yunan sorunlarında da mütavazi bir şekilde ilerleyebileceğimi düşünüyorum. Türk-Yunan diyalogunun kurulması için bazı adımlar atılabilir’’ dedi.

Prodi'nin bu noktada diplomatik bir dille hissettirdiği beklenti, Yunanistan'ın AB içindeki engellemelerinin aşılabilmesi için Atina'nın ödün beklentilerini karşılamaya dönük bir esnekliğin sergilenmesi oldu.

Yılmaz, bu beklentiyi katı bir çizgiyle karşılık verdi:

‘‘AB Yunanistan'ın isteklerine boyun eğmmiştir. AB, Türkiye'nin tam üyeliği için Ege ve Kıbrıs konularını önümüze sürüyor. Tam üye olabilmek için böyle bir bedeli ödeyecek değiliz...’’

Başbakan, devam etti: ‘‘AB'nin Türkiye ile ticaretindeki fazlası 10 milyar dolardır. AB'nin dış ticaret fazlasının beşte biri Türkiye'ye ihracatından kaynaklanıyor. Yunanistan'a aktardığınız fonları da böylelikle Türkiye'nin sırtından karşılamış oluyorsunuz.’’

Yılmaz-Prodi buluşması, genel hatlarıyla tam üyelik perspektifinin Türkiye-AB ilişkilerinin ufkunda iyice silikleşmekte olduğunu ortaya koydu.

Görüşmenin Türk tarafında bıraktığı en önemli sonuç, üst düzey bir Türk diplomatının ifadesiyle ‘‘AB ile bu işin olmayacağınının artık iyice hissedilmesi’’ oldu. Aynı diplomat, ‘‘Bu işten artık bir umudumuz kalmadı’’ diye ekledi.






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!