Güncelleme Tarihi:
İsrail, Hamas'ın Aksa Tufanı Operasyonu'na misilleme olarak Gazze'yi vurmaya devam ediyor.
Gazze'de ölü sayısı 5 bini geçerken dünya 'İsrail neden kara harekâtı yapmıyor' sorusuna yanıt arıyor.
Kötü hava koşulları, bölgeye daha fazla ABD unsurunun gelmesi ve rehinelerin kurtarılması için süre kazanmak gibi pek çok argüman sunularak ertelenen kara harekâtı İsrail'de sinirlerin gerilmesine neden oldu.
Haaretz'in 'İsrail, Gazze Kara Harekâtı Öncesinde Sinir bozucu Bir Bekleme Oyunu Oynuyor' başlıklı haberinde bu duruma şu sözlerle dikkat çekiliyor;
'Gazze'de kara operasyonunun başlatılmasındaki gecikme, hükümet ile ordu arasındaki ve hükümetin kendi içindeki güven krizini daha da şiddetlendiriyor.'
İsrailli gazete 'Gazze Şeridi'nde kara manevrası için artan bekleyiş halkın, ordunun ve hükümetin sinirlerini yıpratıyor' yorumunda da bulundu.
İsrail ordusunun tümenlerini savaşa göndermeden önce birliklerin yüzde yüz hazır olmasını istediği ve bu nedenle erteleme istediği de sıkça dile getiriliyor.
Ancak İsrail'in son 30 yıldaki savaş sicili göz önüne alındığında, başka bir faktörün de işin içinde olduğu düşünülebilir: IDF kara birliklerinin savaşa girmesi yönündeki derin isteksizlik.
Arap ülkeleri ile girdiği savaşlardan zafer ile ayrılan İsrail bu çatışmaların sonunda her zaman toprak kazanan taraf oldu.
New York Times, ABD'nin İsrail'den operasyonu geçici süreyle askıya almasını istediğini yazmış, ABD Dışişleri Bakanı Blinken bu konuda yorum yapmaktan kaçınmış, Tel Aviv ise iddiayı yalanlamıştı.
Bu savaşların hepsinde de kara birlikleri kilit rol oynadı. Ancak kara manevrası konsepti 1973 Yom Kippur Savaşı'nın ardından çökmeye başladı.
Her ne kadar bu çatışma İsrail'in kara kuvvetlerinin zaferiyle sonuçlanmış olsa da, IDF tanklarının beklenmedik kayıpları ve gençleri savaşa gönderen liderlere olan güvenin benzeri görülmemiş bir şekilde düşmesi, İsrail için bir dönüm noktası oldu.
SESSİZ DEVRİM: KAYNAKLAR İSTİHBARAT VE HAVA KUVVETLERİNE AYRILDI
Sonraki yıllarda IDF'nin kara kuvvetlerini ikiye katlamasına rağmen değişimin tohumları atıldı.
Maliyetli kara savaşlarından kaçınmak ve İsrail'in düşmanlarına karşı sahip olduğu teknolojik avantajdan tam anlamıyla yararlanmak isteyen IDF, kaynakların istihbarata ve hava kuvvetlerine aktığı kavramsal bir devrim gerçekleştirdi.
İsrail savaş planlarını hassas füzeler ve gelişmiş istihbarat kapasitesi kullanmak üzerine kurdu. Bu planın temeli ordunun en az kayıpla kilit noktalara saldırarak düşman askeri sistemini yok etmesiydi.
1990'larda Güney Lübnan'da Hizbullah'a karşı düzenlenen iki büyük ölçekli operasyon yalnızca topçu ve hava saldırıları ile gerçekleştirdi. Operasyonlar kara manevrası içermiyordu.
İsrail, 2000 yılında tek taraflı olarak Lübnan'dan çekildi. İsrail, Gazze'de de benzer bir adım atarak 2005'teki Çekilme sırasında tüm sivilleri ve askerleri geri çekmişti.
Çekilmeden bu yana İsrail'in operasyonları giderek daha fazla ateş gücüne dayalı caydırıcılık üzerine odaklandı.
Gazze'den çekilme ve aynı zamanda Batı Şeria'da yapımına başlanan duvar, İsrail'in müzakere yoluyla barış şansından vazgeçerek Filistinlilerle olan anlaşmazlığını onları tecrit ederek çözme arzusunu yansıtıyordu.
2006'daki İkinci Lübnan Savaşı, önceki operasyonlarda olduğu gibi büyük hava saldırılarıyla başladı. Ancak hava kuvvetlerinin Hizbullah'ın İsrail'e roket saldırılarını durduramayacağı anlaşılınca, kara kuvvetleri yavaş yavaş devreye girdi.
Dönemin 162. Tümen komutanı General Guy Tzur'un 'Hafızama kazınan şey, karar vericilerin kara manevrası başlatırken sergilediği zorluktu' sözleri ordu ve siyasi kanadın kara operasyonlarına bakışını net bir şekilde gözler önüne seriyor.
2011'de Demir Kubbe'nin gelişinden sonra İsrail, Hamas'a karşı iki büyük çatışma daha yaşadı. 2012'de IDF tamamen uzak ateş gücüne güvendi ve asker göndermedi.
2014'teki sınırlı kara ilerlemesi ise tünellere karşı savunma çabasının bir parçasıydı. 2019, 2021, 2022 ve 2023'teki daha küçük çatışmalar, yalnızca havadan, denizden ve topçu ateşinden oluşuyordu ve kara saldırısı yoktu.
Bu caydırıcılık operasyonları, günlerce veya haftalarca süren hava ve topçu saldırılarıyla, ardından İsrail liderlerinin caydırıcılığın yeniden tesis edildiğine dair güvenceleriyle birlikte ateşkesle neticelendi.
İsrail 50 yıl önce tohumlarını attığı yeni askeri stratejisi ile kendisini yüksek teknoloji ve hava gücü ile koruyabileceğine ikna etmişti. Ancak Hamas'ın son saldırısı kara birliklerinin önemini bir kez daha gözler önüne serdi.
IDF'nin hâlâ Gazze'de geniş çaplı bir kara harekâtı yapıp yapmayacağı ya da İsrail liderlerinin böyle bir operasyon emrini verecek cesarete sahip olup olmadığı konusunda çok yakında bilgi sahibi olacağız.
Şimdilik askerler mevzilerde endişeyle bekliyor, Hamas ise savunmasını hazırlamaya devam ediyor.