Genetik gıda alarmı

Güncelleme Tarihi:

Genetik gıda alarmı
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 03, 1997 00:00

Haberin Devamı

Greenpeace (Yeşil Barış) örgütünün yeni hedefi ‘genetik yapısıyla oynanmış organizmalar' yani genetik gıdalar. Örgüt, tarlalarımızı, ahırlarımızı ve mutfağımızı istila eden gıdalar sebebiyle ‘Franken-beslenme' çağına girdiğimizi savunuyor. Yani bu gıdaları insanlık için Frankeştayn gibi yapay ve tehlikeli görüyor. Şimdi çevrecilerle gıda sanayii arasında müthiş bir lobi savaşı sürüyor. ‘Genetik gıdaları' savunanlar ‘gelişmenin önünde durulamaz' derken, düşmanları ‘doğayı kurcalamayın' görüşünde. Fransız Le Point dergisi bu konuyu 5 soruda araştırdı:

1) Genetikle oynamak...

Bir canlının bir veya birkaç genini başka bir canlıya taşımaya ‘organizmanın genetik yapısıyla oynamak' deniliyor. Genler, hücre yaratan fabrikanın protein üretmesine yarayan bir ‘komut.' İşte araştırmacılar bu komutları bir canlıdan diğerine transfer ediyorlar.

2) Neye yarar?

Özetle, laboratuvarlar, onbinlerce yıldır ziraatçilerin tarlada, hayvancıların ahırda el yordamıyla yaptığını daha hızlı ve daha iyi yapmaya çalışıyor. Süt, et, buğday verimini arttırmak için ‘en iyi nesli' yaratmaya, mikroplara, haşereye ve tarım ilaçlarına dayanıklı türler elde etmeye çalışıyor.

3) Sağlığa zararlı mı?

İnsan insan olalı diğer canlıları, ve bu arada onların genlerini yiyor. Zarar değil, fayda görerek. İnsan bünyesine fayda veya zarar veren, midede eriyen genler (yani ADN) değil, yenen organizmanın genlerinin sentetize ettiği protein. Yani, mantarın zehiri genetik yapısında değil, genlerin verdiği emirle üretilen toksinde. Özetle, canlılarda gen nakli yaparken ana kural, ‘zararlı emirler veren' genleri taşımamak.

4) Çevreye zararlı mı?

Genleriyle oynanmış türler, ‘doğal' kardeşlerine nazaran daha dayanıksız. Yani diğer türlerin yerini kendi kendine alamaz. Ama asıl tehlike, genetik türlerin, zararlı türlere takviyeli genlerini aktarması. Örneğin, zirai mücadele ilaçlarına karşı dayanıklılık sağlayan genlerin zararlı otlara sirayet etmesi demek, bu otların ilaçlamayla yok edilememesi demek. Uzmanlar ‘yaratalım, bir müddet deneyelim, zararını gördüğümüzü kullanmayalım' görüşünde.

5) Niye korkutuyor?

Araştırmacılar bu suale çok bilimsel cevaplar veriyor. Hem etçil, hem otçul olan insan, yaratıldığından beri ‘hep yeni gıdalar tatmak durumunda kalmış' ve bu yüzden de zehirlenme korkusu içine işlemiş. Yani, kısacası ‘insan bilmediği şeyden korkar' demek istiyorlar.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!